*Fotoğraf: Bolivya-AA.
İran'dan Şili'ye, Lübnan'dan Irak'a kadar pek çok ülkede insanlar, zulme karşı ayakta. Bu gelişmeler bize umut veriyor.
Bizde mi? Bizde halkın seçtiği belediye başkanları "hüküm" olmadan hapse atılıyor. Yerlerine "Kayyım – Kayyum"lar atanıyor.
HDP'li Belediye başkanlarına oy veren milyonlarca insanın iradesi gasp ediliyor.
Bolivya'daki darbeye karşı çıktığımız gibi "kayyım" darbesine de karşı çıkmak, tavır almak en azından ses çıkarmak, bırakınız solcu- sosyalist olmayı "sosyal demokrat"ların da ödevi.
Aksi takdirde suç ortağı sayılırız.
"Temsili demokrasi..."
Türkiye'de seçimler zaten bir oyun diyenler de oluyor. Zira bizdeki seçim sitemine "Temsili Demokrasi" deniyor.
Halk kendisini yönetsin diye 4-5 yılda bir kez oy verebiliyor. Bir daha konuşma hakları yok. Adaylar da genelde ön seçimsiz, tepeden inme biçimde dayatılıyor. Bunun adı temsili demokrasi. Bir çeşit oyun.
Doğrudan demokrasi mi? Asıl savunulması gereken seçim sistemi bu.
O da şimdilik uzak bir düş.
"Orantısız" saldırılar
Tabii bu dikta sisteminde de olsa, engelleri, barajları aşıp, aradan sıyrılıp seçilen demokratlar, sosyalistler de var. Ama istisnalar belirleyici olamıyor. Mesela son seçimlerde beni sevindiren sonuçlardan biri de: 10 Ekim Ankara Gar katliamında kızı Başar Sidar Çevik ile kardeşi Nilgün Çevik'i kaybeden, kendisi de yaralanan Hatice Çevik'in Suruç Belediye Başkanı seçilmesiydi. Peki ne oldu Hatice Çevik de gözaltına alındı, yerine Kayyım atandı. Bu son kararlarla HDP'nin 31 Mart yerel seçimlerinde kazandığı belediyelerden üçü büyükşehir olmak üzere 24'üne kayyım atanmış oldu. Buna karşı direnen, "oylarımızı kayyıma vermedik", diye yasal tepki gösteren seçmenler güvenlik güçlerinin sert, yeni moda değimle "orantısız" saldırısına maruz kaldı.
HDP'nin demokratik protesto çabaları engellendi.
CHP'den cılız itiraz sesleri yükseldi.
Velhasıl Temsili Demokrasi diye sistemin savunduğu seçim sistemi de delik deşik. Buna dair en son yapılan seçimden hemen sonra şunları yazmıştım:
"Seçim sonuçları ne olursa olsun savaşlar, açlık, yoksulluk, iş cinayetleri sona ermeyecek. Küresel kapitalizm, Türkiye'deki ortakları aracılığıyla kâr daha çok kâr için savaş üretmeye, mülteci trajedileri yaratmaya, iş cinayetleri işlemeye devam edecek. Doğa katliamları hız kazanacak.(...) ve ne yazık ki birçok duyarlı insan "kapitalizm düzeltilebilir, yeşillenebilir, temsili demokrasi tam uygulanırsa iyidir, sadece yöneticiler kötü" masallarına kanacak."
Son olarak AKP iktidarının 17 yıllık iktidarının tahribatına karşı, daha fazla suç ortağı olamayan AKP'nin en üst karar organı MKYK'sında görev yapan ve 20 gün önce partisinden istifa eden Mustafa Yeneroğlu'nun itiraflarından alıntı yapacağım: AKP'li seçmenler biz ne yazsak, kanıt da sunsak inanmıyor ya, bari içeriden, onlardan birinin söylediklerine kulak versinler:
"İnsan hakları sistematik olarak ayaklar altına alınan bir ülkeyiz. Biz işkenceye sıfır tolerans diye geldik, hukuk devletinde insan kaçırma olur mu? Toplum adeta korku iklimine teslim oldu."
"Bu ülkede insanlar kaçırılıyor, bu ülkede insanlara işkence yapılıyor. Bu ülkede on binlerce insan haksız yere cezaevinde tutuluyor. Bu ülkede toplanma özgürlüğü diye bir şey kalmamış. Bu ülkede her gün birkaç tane kayyım atanıyor. Bu ülkede her gün bir iki tane gazeteci gözaltına alınıyor."
"Düşüncelerini beğenirsiniz veya beğenmezsiniz ancak bir Taner Kılıç, bir Alpaslan Kuytul, bir Osman Kavala haksız yere cezaevine mahkûm edilebiliyorsa, benim anladığım Müslümanlık beni dışarıda rahat ettiremez... Düşünceleri kimse yok edemez. Demokratik devlet risk devletidir. Özgürlüğün aşkına riski göze alamayan devletler diktatörlüğe evrilir. İnsanlık 2 bin 400 yıldan beri düşünce suçlusu Sokrates'i mi konuşuyor, yoksa onu yargılayanları mı?
"Tamamen korku politikası olan beka söylemi ile karın doyuyor mu"
Mustafa Yeneroğlu'nun söyledikleri bunlar.
Evet bu ülkede insanlar kaçırılıyor, işkence görüyor, hapishaneler siyasetçi, gazeteci, yazar, milletvekili, ve belediye başkanları ile dolu. O halde Bolivya'daki darbeye karşı gösterdiğimiz haklı tepkinin birazını da kayyımlara karşı gösterelim.
Kapatmalara, karartmalara, tutuklamalara karşı gösterelim.
*Kaynak: Celal Başlangıç, Çeteler devlet kılığına girip insan kaçırıyor, Artı Gerçek.
(AO/PT)