"Ew Dibêjin 'Hûn Tunene'; Em Dibêjin 'Em Hene'!” *
29 Ekim günü, Cumhuriyet’in kuruluşunun 90. yıldönümünde, önünden geçtiğim Diyarbakır Kayapınar Belediyesi Huzurevleri Eğitim ve Kültür Evi’nin önünde gördüm bu yazıyı. Yoksul Huzurevleri semtindeki tek katlı Eğitim Evi binasının önünde kocaman bir bez dövizde yazıyordu: Ew Dibêjin ‘Hûn Tunene’. Em Dibêjin ‘Em Hene!’.” Yani “Onlar diyor ‘siz yoksunuz’. Biz diyoruz ‘biz varız’.” 90 yıllık Cumhuriyet’in Kürtler açısından özeti gibiydi bu yazı.
Eğitim binasının hemen ötesinde olan Kurdi-Der’e (Kürt Dili Araştırma ve Geliştirme Derneği) uğruyorum. Özel aldığım Kürtçe dersleri bitti, Kurdi-Der’in dil kurslarına kaydolmak istiyorum. Uzun yıllardır Kürt dilinin yaygınlaşması için mücadele veren Kurdi-Der’de ders ve sınıf seçenekleri kısıtlı. Dernek diğer Kürt dernekleri gibi para bulmakta oldukça zorlanıyor, hocaların çoğu gönüllü çalışıyor. Hocaların gündüzleri başka işler yaptıklarını öğreniyorum. Dernekte çalışan herkes gönüllü, kurslardan çok düşük ücret alıyorlar. Eğitimlerin karşılığını maddi olarak almak iyi olur diyorum dernekte görüştüğüm kişiye. “Kürtçe öğretmenin bizim için hiçbir karşılığı yoktur, değer biçilemez” diyor.” Öte yandan buradaki insanların ekonomik durumu da ortada” diye ekliyor. Böyle idealist insanlar ve derneklerin mücadelesini görünce “Biz Varız” yazısı kulağımda bir kez daha çınlıyor.
Yoksul huzurevlerinden zengin Yenişehir’e devam ederken Qandil fırınının, Havin bakkalın, Amed Kıraathanesinin, Hezal Marketin, Aram Kitapevinin önünden geçiyorum. Yenişehir’de tanklar Diyarbakır’ın caddelerinden geçerek gösterişli bir Cumhuriyet yürüyüşü gerçekleştiriyorlar. Ellerine Türk bayrağı verilmiş onlarca Kürt çocuk ellerindeki bayrakları geçen askerlere ve tanklara sallıyorlar. Belediyenin turuncu iş elbiseli işçileri tören alanını sessizce temizliyorlar. Geçit töreni, sokakta mendil satan, araba camlarını silen, ayakkabı boyayan yüzlerce Kürt çocuğun arasından gösterişli bir şekilde yürüyor. Surların üstünde keskin nişancıları fark ediyorum. Tören her zamanki gibi Valiliğin önündeki caddeden başlıyor. Diyarbakır’ın ana caddelerinden biri olan bu caddede kocaman yazıyor: “Ne Mutlu Türküm Diyene!”. Çocukken bu pankartı her gördüğümde “Türk, Mutlu ve Gururlu “olmak isteyişimi hatırlıyorum. İçim burkuluyor. Tankların ve tören geçidinin şaşalı sesi arasında beynimde yankılanmaya devam ediyor az önceki yazı: “Biz Varız”.
Eski şehre doğru ilerliyorum. Rojava’dan gelen kadınlar, genç kızlar ve çocuklar katılmış yıllardır dilenen diğer Kürt çocukların arasına. Açlar, açıktalar, umutsuzlar, mahzunlar. Ekim onları koruyor, bir ay sonra ne olacak, nerede yatacaklar? Ara sokaklardan yürüdükçe çocuk ve genç sayısı daha da artıyor. Mardin kapıya doğru gittikçe çocukların yüz ifadeleri de değişiyor. Belli ki bir şeyler çekmişler, ya tiner ya uyuşturucu. Çocukların bakışları herkese “Biz Varız” dercesine öfke dolu ve sert. Bu bakışı tanıyorum: “Biz varız. Sizi bağışlamıyoruz ve çok öfkeliyiz” diyorlar.
Bu arada Aşefçiler Çarşısı’na geçiyorum. Gümbür gümbür çalan Kürtçe müzik, çarşıda oldukça kötü koşullarda çalışan çocukların, yaşlı kadın ve erkeklerin seslerine karışıyor. Çarşıda yetiştirdiği ot ve yeşillikleri yerde oturup satan birçok yaşlı kadın ve erkek var. Başları yerde, kaldırmıyorlar. “Biz varız ama bizi görme, bakmadan al git” der gibiler. Anlıyorum diğer birçok Kürt gibi zorunlu göçle bu şehre geldiklerini, belki eskinin ağası, beyi, köylerinin ileri geleni olduklarını, bugün yerde ot satmak zorunda kaldıklarını… Dediklerini yapıyorum, yüzlerine bakmadan iki roka alıp yoluma devam ediyorum. Aklıma yine düşüyor: “Biz Varız”.
90 yılda yüzbinlerce ölüden, binlerce faili meçhulden, boşaltılan ve yakılan binlerce köyden, zorla göç ettirilen, yoksulluğa ve açlığa terk edilen milyonlarca insandan sonra “Biz Varız”. Varlığımızı kabul ettirmemiz 90 koca yılı aldı.
Bu önemli ama yeterli mi? Varlığımızın tanınması bize bunca yıl elimizden alınmış olan politik, kültürel ve dil haklarımızı beraberinde getirmiyor maalesef.
Şimdi sıra hak mücadelesinde, “Biz haklarımızla varız” demekte…
* Onlar diyor "siz yoksunuz", Biz diyoruz "biz varız".
** Nurcan Baysal, 29 Ekim 2013, Diyarbakır