Açıkçası bu mektubu içinde bulunduğumuz tarihi süreçte, edimlerinizle nasıl algılandığınızı ve bunun tüm ülke için ne kadar zararlı olduğunu göstermek için yazıyorum.
Çok açık ki sizler bunun yeterince farkında değilsiniz. Çağımızda, imaj her şey değilse de çok şey. Üstelik neyin doğru olduğu da o kadar önemli değil artık siyasette. Sadece yarattığınız izlenim oya dönüşüyor ya da dönüşmüyor.
Yine kuyruğa takıldınız şu Almanya/Hollanda skandalında. Hakikati görüp anlatmaktan aciz gibi duruyorsunuz.
Bunu, insanlara neden hayır demeleri gerektiği konusunda çok iyi kullanabilecekken, siz kuyruğa katılıp yine hayal kırıklığı yaratmaktasınız.
Artık evet çıkarsa koca Türkiye’nin nasıl perişan, yalnız bir ülkeye dönüşeceği o kadar barizdir ki hangi mağduriyet ve kurgu yaratılırsa yaratılsın seçmenin güçlü bir hayır oyu vermesi kaçınılmazdır. Ancak bu gerçeği sadece CHP gibi tüm ülkede örgütlü bir siyasi parti halka anlatabilir. Bu konuda bir stratejiniz var mı?
Onlarca yıldır, birileri gündemi belirliyor ve siz kuyruğa takılıyorsunuz. Sosyal demokrat söylem ve edimleri terk ettiniz. Birileri bunları aldı ve iktidar oldu.
Halkı gerçek anlamda kucaklamak yerine kâh milliyetçilerin, kâh dincilerin söylemlerine açtınız partinizi. Oysa her iki ideolojinin gerçek sahipleri varken bu neye yarardı? Neye yaradı ki?
Yıllardır gerçekten iktidara aday değilsiniz. Üzerinize ölü toprağı serilmiş gibi. Sanki yenilgiyi baştan kabullenmişsiniz. Ya da ‘devletin’ partisi olmaya alıştığınız için seçmenin size mecbur olduğu gibi bir yanılsama içine girmiş görünüyorsunuz.
Şöyle bir örnek verirsem daha açık olabilir: Üniversitede ders verdiğinizde, dinleyici /öğrenci size mecburdur. Sizden not alacak. Bu nedenle, çok iyi bir hatip olmanıza, dersi eğlenceli hale getirmeye, iyi örnekler bulmaya vs. mecbur değilsiniz. Nasılsa öğrenci anlamak ve çalışmak zorundadır.
Aynı hoca dışarı çıkıp, örneğin bir kuruluşa eğitim verdiğinde, çok farklı davranmak zorundadır. Çünkü dinleyiciler (müşteri) size hizmetiniz karşılığı para ödemektedir ve onları memnun etmek size düşer. CHP halktan oy istiyorsa bu farkı artık anlamalı ve ona göre davranmalıdır.
Hiçbir dönemde Kürt yurttaşlara bu kadar eziyet edilmemişti, yine de hâlâ onlara eziyet edenlere oy veriliyor kendilerince. Bu konuda hangi siyasi analiziniz var, stratejiniz ne? Kürt halkını kucaklamak yerine, sanki her Kürdün bir terörist ya da potansiyel terörist gibi görüldüğü resmi ideolojinin hem inşasına hem de sürdürülmesine katkıda bulunuyorsunuz – bilerek ya da bilmeyerek.
Demokrasi istiyorsanız, Kürtlerin de Meclis'te temsil edilmelerini, salt demokrasiyi inşa etmek adına da olsa sonuna kadar desteklemeli değil misiniz? Kürtler kendilerine düşeni yaptı, parti kurdu, sivil siyaset yaptı. Onların milletvekilleri tutuklanırken siz ne yaptınız? Kürtlerin CHP ile barışmasını nasıl sağlayacaksınız?
Artık silkinip gündemi belirleme zamanıdır. Neden hayır oyu verilmesi gerektiğini anlatmak o kadar da zor değil. Gezi’nin yaratıcı zekâsıyla onlarca çarpıcı ve etkileyici slogan ve mesaj üretilebilir.
Sizlerden bu çabayı görmek mümkün değil ne yazık ki. Şunu anlamanızı isterim: CHP var olduğu sürece, başka hiçbir sosyal demokrat ya da sol parti kök salamıyor bu topraklarda.
Çok önemli bir tarihi misyonunuz var şimdi. Var olan tüm muhalif güçleri, farkları şimdilik bir kenara bırakarak, çatınız altında toplamak zorundasınız.
Bunun için inandırıcı olmalısınız. Önderlik vasfınız olduğunu kanıtlamalısınız.
Onlarca gönüllü ve sivil toplum kuruluşu, büyük bir çaba ve azimle, sizin yapmanız gerekenleri yapıyor bu süreçte.
Ama gerçek şu ki, hiçbirimiz, tüm Türkiye’de örgütlü, elinde imkânlar olan bir CHP kadar etkili olamayız bu çabalarımızda. Mış gibi yapmaktan değil, hakikaten empati kurup çözüm üretmekten söz ediyorum.
Halkı dinleyin, kucaklayın ve birlikte çözüm üretmenin yollarını yaratın. (ŞA/HK)