ertuğrul kürkçü ile nadire mater’i ismen bilirdim, bazı toplantılardaki rastlaşmaların dışında, ikisiyle de doğrudan ya da “rû be rû” bir tanışıklığım da yoktu. tabii onların “elektronik yayıncılık” projelerinden de haberim yoktu.
1996’dan beri tgc’nin bizim gazete’sinde istanbul tabip odası adına “sağlık ve tıp” sayfası yapıyor, yön radyo’da sevgili dr. beyza çelenligil ve ecz. mustafa turunç’la birlikte “merhaba acil” adlı sağlık programını yapıyorduk. tabip odasının bir aktivisti, azbuçuk, yazı çizi ve saydığım nedenlerle de “medya(tik)” işleriyle uğraşan birisiydim.
sevgili eriş bilaloğlu istanbul’da türk tabipleri birliği’nin de desteklediği bir “özel medya” projesine, istanbul’da olduğum için ttb adına kayılıp katılamayacağımı sordu.
“örgütlü” insanlar için, doğru bildikleri işlerin yapılması her zaman bir “görev”dir.
“olur” dedim. oysa söz ettiği projenin düşünce aşamasından da, uygulama evresine geçiş döneminde de içinde değildim. o “olur” yüzünden proje düşünceden uygulama evresine geçtiği sıralarda bu işe dahil oldum.
iyi ki de olmuşum...
bianet uygulama aşamasına yani düzenli olarak günlük yayına 2001 yılı başında geçti. deneme yayınları evresinde gidip gelmeye başladım bianet’e, imkân oldukça. ama konuşulanlar ve kağıda dökülenler doğrusu heyecanlandırıyordu beni...
çünkü “bizim” de bir “medya”mız olacaktı, eğer gerçekleşirse...
13 ocak 2001’de izmir’de yapılan bağımsız iletişim ağı kuruluş konferansı sonuç bildirgesinin sonunda adları sıralanan “proje danışma kurulu” içinde örgüt temsilcisi sıfatıyla tmmob’yi temsil eden sevgili hüseyin yeşil’in ardından ttb adına benim adımın yazılmış olması kendi adıma büyük bir onurdu benim için.
giriş o giriş. bianet’te 13 yıl bitti, 14. yıla giriyoruz.
bianet haberciliği
dediğim gibi tgc’nin bizim gazetesi’ne 1996’dan beri bir sağlık ve tıp sayfası yapıyordum. haberciliğin kural ve ilkelerini öğrenmeye başlamıştım. sağlık haberciliği konusunda da 1999’dan beri süren “sağlık bilinci ve medya” toplantılarının düzenleme kurulundaydım. dolayısıyla neyin nasıl olması gerektiği konusunda bilgim ve deneyimim yavaş yavaş oluşmaya başlamıştı.
bir yandan proje yürütme kurulu toplantıları, bir yandan eğitim çalışmaları, bir yandan işin mutfağı ve oluşmakta olan bir çabanın paydaşı olmak hem heyecan verici ve hem de farklı bir sorumluluğun belirleyici olduğu bir deneyimdi.
bunlarla birlikte haber yapmaya ve düşündüklerimi yazmaya başladım. bianet’in farklı konularda editörleri vardı ama “profesyonel” bir “sağlık editörü” yoktu. onun da gönüllüsü oldum, hem de “sevinerek”.
bianet’te adımla yer alan ilk yazım, aynı zamanda “bizim gazete”de yayınlanmış bir haberdi, başlığı; “anneler ve çocuklar sağlıksız” , tarihi de 6 ocak 2001.
bu haberin orijinal sayfasına şu anda erişmek olanaklı değil, ama 24 ocak 2001 tarihli bianet anasayfasına “orijinal” haliyle şu anda erişmek olası.
görüleceği gibi bu sayfada da bir haberim var: onun başlığı da “kırmızı reçete eylemi”
bu haber de bizim gazete’de yayınlanan benim tarafımdan yapılmış bir haber.
örneklerden anlaşılacağı üzere bir yandan proje yürütme kurulu üyeliğim sürerken bir yandan da bianet’in mutfağında “bizim gazete” pratiği destekli habercilik de yapmaya başladım. doğal olarak bu haberler “sağlık ve tıp” konularını işleyen haberlerdi.
makaleler...
“haber” yazmak bir görevdi. yazıp çizen birisi olarak yorum ve düşünceyi belirtme hakkımı da yine aynı konumumun da etkisiyle bianet’te de kullanmaya başladım.
önce sağlık ve tıp alanı çerçevesinde makalelerim yer almaya başladı.
karşılıklı olarak daha yakından tanıştıkça “yaşamın politikası” dayattı ve “politikanın yaşamımın” içine daha yoğun girmesine yol açtı.
madem “makale” yazıyordum, tıp dışında da yazabilirdim ve yazmaya başladım.
seçimler, insan hakları, anayasa, azınlıklar, çevre, doğa, kaybolan değerler ve varlıklar bu tür yazıların konularını oluşturuyordu.
tıp ve sağlıkla ilgili olanlar hafta içinde kendine yer bulurken, daha genel olanlar “biamag”da yer almaya başladı.
biamag yazıları
3 aralık 2002 günü bianet haber merkezi bir haber yayınladı: başlığı “biamag...her cumartesi...”
gerilere gidip o yazıyı okuyalım:
bianetin keşif gemisi biamag yola çıkıyor. her cumartesi biamagda buluşanlar ayrıntılarda gizlenen şeytanı aramaya çıkacaklar. biamag eğlentilerinizi, meraklarınızı, ilgilerinizi, sözünüzü, deneyimlerinizi ve yaşantılarınızı paylaşmanız için...
istanbul - bia haber merkezi 03 aralık 2002, salı 00:00
biamag 'ın ilk sayısı bayram tatili nedeniyle perşembe günü yayımlandı. biamag bundan böyle düzenli olarak her cumartesi, sayfalarını hayatın, siyasetin yükü altında gözden kaçan ayrıntılarına açacak. “büyük” siyasal haberlerin, “memleket meseleleri”nin gölgesinde görünmezleşen yaşantılar biamag yazarlarının konusu olacak.
biamag bir keşif gemisi. her hafta farklı limanlara uğrayacak. izleyenlerini, göz değmeyen, sözü edilmeyen konulara taşıyacak. birlikte yeni yazarlar keşfedeceğiz. ünlüler galerisinde bir yer değil ama ayrıntılarda gizlenen şeytanı aramayı seçenleri ağırlayacağız.
biamag 'ın bütün izleyenleri ve okuyanları onun yazarı da olma hakkına sahip. sporun yalnızca futbol, futbolun yalnızca “süper lig” olmadığını düşünüyorsanız, her türlü ayrımcılık sizi tedirgin ediyorsa, eğlenmeyi de düşünmenin bir uzantısı sayıyorsanız, bir saatin nasıl işlediğini anlamak için onu bozmayı göze alacak kadar meraklıysanız, başka kültürleri tanımamak sizde bir eksiklik duygusu doğuruyorsa... biamag bütün bunları gerçekleştirmeniz için bir imkan.
her cumartesi biamag 'a atlayın, yelkenlerinizi doldurun, eğlentilerinizi, meraklarınızı, ilgilerinizi, sözünüzü, deneyimlerinizi ve yaşantılarınızı başkalarıyla paylaşın, başkaları da kendilerininkini sizlerle paylaşmak için burada olacaklar: her cumartesi, biamag 'da.
evet şimdi bir çeşit “bağımlılık” yaratan ve cumartesileri iple çekilen bir güne dönüştüren biamag için o gün bulunan niteleme “keşif gemisi”ydi.
bir gün sonra yayınlanan nadire mater imzalı “yazılarıyla biamagdalar” başlıklı haber ise ilk biamag’ın içeriğini şöyle duyuruyordu:
tonak, öztürk, sönmez, göçen, aktan, petras, sütlaş, fırat, sert, alyanak, selen, brudevold ve üskül yazılarıyla biamagda... medya analizleri, gazete kırpıkları, ingiltere, stockholm, helsinki, kudüs, paris mektupları, haftaya sığamayanlarla...
istanbul - bia haber merkezi 04 aralık 2002, çarşamba 00:00
her cumartesi www.bianet.org adresinde biamag olacak. bu hafta bayram tatili nedeniyle perşembe, cuma ve cumartesi günleri bianet izleyicileri biamag'la buluşacak.
sözü olan herkesi biamag'da da bekliyoruz...
ilk biamag'da; ali tonak, çiğdem öztürk, doğan sönmez, emel göçen, irfan aktan, james petras, mustafa sütlaş, ümit fırat, reyhan sert, şermin alyanak, tavsife selen, tessa brudevold ve zafer üskül yazılarıyla yer aldılar.. (nm)
yazdığım “makale”ler artık bianet 2. yılının sonunda yayına başlayan bu sayfalarda yer almaya başladı. bunların da ilki yine sağlıkla ilgiliydi: başlığı tam serbest ahmet bey hasta hakları peşinde olan bu yazının ardından her cumartesi değilse de cumartesi günlerinin çoğunda yukarıda belirttiğim gibi değişik konulu makelelerim yer almayı sürdürdü.
sağlık için medya, medya için sağlık
bizim gazete’deki “sağlık ve tıp” sayfasının sorumluluğunu bırakınca, tgc’nin o zamanki genel sekreteri sevgili turgay olcayto’nun daveti üzerine aynı sayfada “sağlık için medya, medya için sağlık” adında bir köşe sahibi oldum. bianet’teki yazma faaliyetim de az da olsa sürdüğü için o köşenin aynı günde yayınlanmak üzere bianet’e de taşınması çok sürmedi.
bu köşede yazdığım yazıların temel niteliği sağlık haberciliği, daha doğrusu sağlıkla medyanın kesiştiği o “dar” alandı. işte bu köşe beni “uygulamadan yola çıkarak” uzmanlık sahibi yaptı.
yazdığım ilk 115 yazıdan derlenen aynı adlı kitabın başındaki üç sunuş yazısından birisini de, 3 mart 2007’de “hem hekim, hem gazeteci olmak” başlığıyla yazan sevgili nadire mater bu faaliyetlerimle ilgili olarak yazının başında şöyle diyordu:
“önce mustafa’ya soralım! “ bianet haber toplantılarında sağlıkla ilgili bir haber önerildiğinde başka ne denebilir ki? oysa, çoğu zaman daha biz sormadan yazı gelir. olmadı, o bizi arar, şu konuya bir bakmak fena olmaz diye.
ardından bianet’te yaşanan bir somut olaydan da söz edip, sözünü şöyle bağlıyordu:
türk tabipleri birliği’nin (ttb) bu düşün peşine düşmesi fazla zaman almadı. iyi ki de almadı, mustafa sütlaş da böylece hekim olarak aramıza katıldı ve bize katıldığı andan itibaren de bia’nın olmazsa olmazlarından biri haline geldi.
... şimdi bianet’e bakınca mustafa sütlaş imzalı sadece sağlık alanında değil, müzelerden çevreye, bilgilenme hakkından kamu çalışanlarının sorunlarına, küreselleşmeye ve yök’e kadar çok geniş bir yelpazede 466 yazı/haber görüyorum; yazılar cumartesileri biamag’da, bizim bianetçileri rahatlatan haftasonu panel, konferans, gösteri haberleri de genellikle pazartesileri bianet’te.
mustafa, kadının sağlık hakkı, çocuğun sağlık hakkı üzerine biamag’da diziler yapacağını söylediğinde, “hoş da, kaç yazı olabilir ki” diye düşündüğüm, yani ne kadar yanlış düşündüğüm de aklımda. bu dizilerden öyle çok şey öğrendim ki, öğrendik ki…
ips iletişim vakfı danışma kurulu ve bia proje yürütme kurulu üyesi arkadaşımız mustafa aynı zamanda “bia hekimi” olarak sadece kendi dalıyla ilgili değil her türlü rahatsızlığımızda da ilk başvuru adresi. Tabii ki, 10 yıldır sürdürdüğü yön fm’deki sağlık programını, bizim gazete yazılarını da unutmamak gerekiyor.
medyayla sağlığı, hekimlikle haberciliği böylesine teorik ve pratik düzeyde birlikte yürütenler keşke çoğalsa da biz gazeteciler için daha az yanlış yapmanın yolu açılsa. Bu elimizdeki kitabın bu anlamda çok yararlı olacağı kesin. teşekkürler mustafa! Düşlerimizin peşinde daha çok heyecanlar yaşamak üzere.
“sağlık için medya, medya için sağlık” yazıları 10. yılını dolduruyor. sayısı an itibariyle 450’ye ulaştı.
basılı kitap dışında, “dokuz e-kitap” halinde isteyenin ulaşabileceği bir kaynak durumunda!
ve etkinlik rehberi...
sevgili nadire’nin o sunuşta söz ettiği düşlerden birisi “sosyal, kültürel etkinlikler”le ilgili bir sayfanın günlük yayınlanmasıydı. sonunda yaptım: bianet sayfalarında ocak 2011’dan bu yana üç yıldır sürüyor, adı “etkinlik takvimi” olan bu sayfa.
her gün geceyarısı 00:00’da güncelleniyor ve o gün istanbul merkez olmak üzere bianet’e iletilen eylem, etkinlik, kültürel, sanatsal olayların haberini bianet okurlarına güncel olarak sunuyor.
bianet’in bir ortam ve medya olarak, olması gerektiğini ve yaptığının doğruluğunu her düzlemde savundum. çünkü bu “medya” hak temelli bir bakışla, hak haberciliğini, gazeteciliğin kural ve ilkelerini gözeterek, bilgi edinme ve haber alma hakkının gereklerini sonuna kadar yerine getirerek, yaptığı haberlerden derlediği, ifade özgürlüğü, kadın hakları ve kadına yönelik şiddet, çocuk hakları, insan hakları konularında somut raporlara dönüştürerek, yurt içi ve dışında, bu bilgilere gereksinen herkese sunan bir “kurum” olarak varlığını “13 yıldır” sürdürüyor.
tüm bunlar bianet’in gündelik yaşamımın ne kadar içinde olduğuna dair örnekler ve tümü, gönüllü, sivil ve gerçek bir organizasyon olarak bianet’in yaşamımdaki yerini oluşturuyor.
bu organizasyonun içindeki yerimin vazgeçilmez olduğu iddiasında değilim, hiç olmadım da... ama geriye dönüp geçen 13 yıla baktığımda, epey bir yerim olduğunu görmek de beni sevindiriyor ve rahatlatıyor.
13 yıldan kalan
yazılarımla ilgili yaptığım döküme baktığımda “daha çoğu olabilirdi, ama bu da az sayılmaz” diyorum:
13 yılda an itibariyle 476’sı makale, 562’si haber toplam 1038 yazı ve haber, en çok yazı yazan üç kişiden birisi yapıyor beni.
buna ayrıca şu ana kadar 506 bağımsız sayfa olarak bianet arşivinde görülebilen “etkinlik rehberi”ni de eklemek mümkün.
kendi penceremden ve kendi üzerimden gördüğüm resim böyle...
bianet’in bu benim “kendimle kişisel hesaplaşmam” üzerinden anlattıklarımdan çok daha fazla olduğunu herkes gibi ben de biliyorum.
ama her bakımdan büyük medya dahil, ülke içi ve dışında kendisini kabul ettirmiş olan bu yapı için, ondan yararlananlar, onun varlığından ve sürmesinden güven duyanlar yapmaları gerekenleri yeterince yerine getiriyorlar mı diye sormadan da edemiyorum.
öncelikle başından beri bu projenin içinde yer alan tmmob ve ttb kurumsal olarak yukarıda benim yaptığım hesaplaşmanın benzerini yapmalı diye düşünüyorum. sahip oldukları kaynaklar ve olanaklar, iletişim ve medya alanında kendi içlerinde yaptıkları ve bunun içinde bianet’in yerinin ne olduğunu yeniden değerlendirmeliler. neler yapılabileceğine dair pek çok şey söylenebilir kuşkusuz, ama şu ana kadar olanın yetmediği açık!..
“akademi ve medya”nın tutumu
sonra ana akım medyadan yakınan ve iletişim alanındaki kirlenmenin doğrudan mağduru olan gazetecileri yetiştiren eğitim kurumlarının da aynı şeyi yapması gerekiyor kanımca.
akademik google’den bir tarama yaptım ve bianet’in kaynaklar bölümünde de yer alan, gazi üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü gazetecilik anabilim dalı’ndan yücel mete’nin, doç. dr. gamze yücesan özdemir danışmanlığında yürüttüğü “alternatif medya biçimi olarak internet: bagımsız iletişim ağı (bianet) üzerine bir araştırma” başlıklı 2008’de yapılan yüksek lisans tezi ve mersin üniversitesi iletişim fakültesi gazetecilik bölümü'nde araştırma görevlisi ahmet taylan’ın prof. dr. mine gencel bek danışmanlığında gerçekleştirdiği “alternatif medya ve bianet örneği: türkiye’de alternatif medyaya dair etnografik çalışma” başlıklı doktora dışında bianet hakkında bir bilimsel yayın daha olmaması bir “görememe, katılamama” halinin aslında çok yaygın olduğunu gösteriyor.
son sözüm de her düzeydeki sivil toplum örgütlerine:
“örgütünüz ve yaptığınız eylemlerinizin bianet’te yer alması sizce bu kadar önemliyken”, bianet yeterince kendi gündeminizde yer alıyor mu; yaptığınız çalışmalarda, uyguladığınız projelerde, uluslararası ya da ulusal ölçekte yaptığınız işbirliklerinde ondan yeterince söz ediyor musunuz? etmiyorsanız neden?
konunun felsefi tarafına girmeyeceğim ama bianet yalnız kendisi ve onu oluşturanlar için varolmayı sürdürmüyor; onun varlık nedeni aslında bu toplumun bütünü; yani sizsiniz ve sizin varolmanız da yaşama, dünyaya ve olaylara sizin baktığınız yerden bakan bianet’in varlığına bağlı bir anlamda. çünkü bu bianet bu dünyada “görülmeyenleri” gösteren mecralardan birisi. unutulmamalı ki eğer bağımsız bir medya ve habercilik olmazsa, küresel sermaye karşısında duran bütün bir dünyaya karşın orwell’in 1984’de anlattığı dünyaya döner.
isterseniz bir daha düşünün ve benim kişisel olarak yaptığım hesaplaşmayı bir kez de siz yapın...
bianet hepimize lazım!
o bizler için bir çok şey yapıyor, bizlerin de onun için “bir şeyler” yapmamız lazım... (ms/hk)