İshak Alaton’u tanıyanlar bilir. O, sadece bir iş insanı değil. Aynı zamanda bir bilge kişidir de. Okumaya, öğrenmeye, hayata dair etrafındakilere, özellikle gençlere çok sözü, önerileri olmuştur. Yıllar evvel kendisiyle yapılan bir röportajda ceviz ağacından, hayalindeki ceviz ormanından söz etmişti.
Kaydetmişim bir tarafa.
Bu hafta ne yazayım diye düşünürken; Gölcük (Hazar Gölü)’deki yazlık evin arka bahçesindeki ceviz ağacının serüveni aklıma düştü.
Neredeyse 8-10 yıl kadar önce bir ceviz fidanı dikmiştim arka bahçeye. Birinci yılında azıcık büyüdü. Ertesi kış çok sert geçince ana gövde dalı kurudu. Sonra dipten bir daha filiz verdi. O filiz sonraki yıllar ağır ağır büyümeye başladı. Şimdi boyu iki metre civarında.
Ama asıl anlatacağım o değil.
Bir arkadaşım Van Müküs (Bahçesaray) civarında yaşayanların uyguladıkları geleneksel bir uygulamadan söz etmişti.
Aklımda kalmış, deneyeyim dedim.
İri ve iyi ürün veren bir ceviz ağacından hasat zamanı iki ceviz tanesini alıp üstüste bindirerek gömüyorsunuz toprağın derinine.
Böyle yapmalarının nedeni, iki cevizin birbirinin içinden geçerek daha sağlam ve kalın bir kökle dünyaya merhaba demeleriymiş!
Öyle yaptım sonbaharda. İlk yıl bir hareket olmadı. İkinci yıl filiz verdi. Bu yıl dört yaşında. Boyu da dört metreyi buldu. Bakalım artık. Ömrü ve ömrümüz vefa ederse kıracağız cevizini ağacımızın.
Bu deneyimi niye mi yazdım?
Şu sebeple...
İshak Alaton ağabeyin ilhamıyla tabi.
Tanıdım kendisini, sohbet ettik bir kaç kez. Verdiği pozitif enerjiden...
Diyordu ki;
“Çok genç ölen yaşlılar olduğu gibi ihtiyar doğanlar da vardır.
Yaşlılar ölüme daha yakın derler. Ama ölüm nüfus kağıdı sormuyor.
Şimdiki tutkulu projem, bir ceviz ormanı yetiştirmek. Fidanları dikmeye başladım bile.
Ceviz fidanı 8 yıl sonra ağaç olup, ceviz verirmiş.
Şimdi 76 yaşındayım. Yani 84 yaşımda ceviz kıracağım. Bu kez kendi cevizlerimi…”
89 yaşında öte yakaya göçtüğüne göre “kırmıştır kendi cevizlerini.”
Toprağı bol, ruhu şad olsun.
Ceviz asil bir ağaçtır. Ürünü de öyle. Başka bir ağaca da, başkasının kendisine aşılanmasına da asla rıza göstermez. Sadece kendi ceviz çeşitleri arasında aşıyı kabul eder.
İnsan tekinin soysuzlaşmada ısrar ettiği, kadir kıymeti bir kalemde silip attığı bu tuhaf zamanlarda ceviz ağacının Nazım Hikmet’e düşen kelamıyla söze nokta koymalı.
“Başım köpük köpük bulut,
İçim, dışım deniz.
Ben, bir ceviz ağacıyım...
Yapraklarım, suda balık gibi, kıvıl kıvıl.
Yapraklarım, ipek mendil gibi, tiril tiril.
Koparıver gözlerimin, gülüm, yaşını sil.
Ben, bir ceviz ağacıyım...”
(ŞD/BK)