Dün gece ülke gündeminden ve sürekli arkadaşlarının, sevdiklerinin, belki uzaktan hayran olduklarının haksızca tutuklandıklarını görmekten yorulup erkenden uyuyanlar, sabah Antep’teki düğüne yapılan bombalı saldırıda 50 kişinin hayatını kaybettiği haberiyle uyandı. Evet, burası hiçbir zaman kolay bir coğrafya olmadı; ama son zamanlarda her zamankinden zorlu, her zamankinden yıldırıcı bir süreci yaşadığımız bir gerçek. Bu yazıyı, Antep’teki saldırıyla ilgili bilgi almak için açtığım televizyon kanallarında ısrarla belirtilen, hayır “bağırılan” demek daha doğru, “Bu saldırı PKK-IŞİD, FETÖ ve üst akılın ortak saldırısıdır” iddiasına istinaden, “sıradan” bir vatandaş olarak kafamda oluşan bazı soruları aktarmak, belki cevap bulmak amacıyla yazıyorum.
- Öncelikle madem bu ve önceki saldırılar FETÖ-PKK-IŞİD’in ortaklaşa gerçekleştirdiği eylemler, neden Suruç, Diyarbakır ve Ankara saldırıları için verilen araştırma önergeleri neden AKP ve MHP oylarıyla reddedildi? Bu iddiaların ispatlanması ve sadece “iddia” olmalarına rağmen kanıtlı gerçeklermiş gibi sabah akşam havuz medyasında dile getirilmelerinin meşrulaştırılması daha iyi olmaz mıydı?
- Özgür Gündem’in kapatılmasıyla gözaltına alınan insan hakları savunucusu, avukat Eren Keskin’in daha önce Antep’te yaptığı araştırmayla ortaya çıkardığı, kentte IŞİD’in örgütlendiğine ve orada Suriyeli göçmen kadınların fuhuş pazarlarında satıldığına dair veriler neden hiçbir yetkili tarafından değerlendirilmedi? IŞİD’in nasıl işlediğini ortaya çıkartıp bununla mücadele etmek için uğraşan insanları PKK’ya destek verdiği gerekçesiyle tutuklayıp aynı anda PKK ve IŞİD’in işbirliği yaptığını söylemek tutarsızlık değil mi?
- Sadece yazdıklarını “delil” göstererek dünyaca ünlü yazarları “terörist” olduğu gerekçesiyle tutuklamak yerine, emniyetin eylem yapacaklarına dair istihbarat aldığı, Evrensel’in Haziran’daki haberine göre düğünlere saldıracakları önceden bilinen IŞİDlilerin tutuklanması daha fazla “terörle mücadele” olmaz mıydı? Ya da canlı bombalar “eyleme geçmeden” onları tutuklayamacaklarını, çünkü burasının bir hukuk devleti olduğunu söyleyenler sadece yazdıkları yüzünden yazarları tutuklayıp avukatlarıyla görüşmelerini engellemenin “hukuk devleti” olmayı engellemediğini mi düşünüyorlar?
- FETÖ üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklanan savcıların, senelerce binlerce Kürt’ü KCK bahanesiyle susturmaya çalışan savcılar olmaları ya da yine aynı örgüte bağlı generallerin Sur’u, Cizre’yi, Nusaybin’i yerle bir eden, “Kızlar ininize girdik” diyen askerlerin amiri olması PKK ve FETÖ’nün işbirliği içinde olduklarını mı gösteriyor yoksa tam tersini mi?
- 50 kişinin öldüğü saldırı sonrası “Ezanı susturamayacaklar” diye açıklama yapan Cumhurbaşkanı, saldıranların amaçlarının ezanı susturmak olduğuna gerçekten inanıyor mu? Öyleyse saldırıda yaralananlara kan vermeye giden insanlara “Allahuekber” nidalarıyla saldıran “yerel halk”ın bunu yapmadaki saiklerini nasıl açıklıyor? Israrla FETÖ-PKK-IŞİD işbirliğine karşı yalnız başına savaşan ve bunu yalnızca Allah için, din için yaptığını söyleyen bir siyasi aktör, FETÖ’nün senelerce sürdürdüğü belirtilen “din sömürüsü”yle arasında nasıl bir fark olduğunu iddia edebilir?
Sorular artabilir ki her an, her gelişmeyle artıyor da. Ancak cevapları malum olan ya da cevabı dahi olmayan bu soruların muhatapları, ülkedeki hiçbir gelişmenin sorumluluğunu üstlenmeyen, yalnızca “kötülere karşı” kahramanlık destanı yazmakla meşgul bir medyanın verdiği rahatlıkla asla herhangi bir hesap, cevap vermeyecekler, bunu da biliyoruz.
Erkek şiddetinin her geçen gün arttığı, 15 yaş altı çocukları tecavüzden koruyan tek yasa da kaldırılırken, kapılarımızı açmakla övündüğümüz Suriyeli göçmen kadınlar fuhuş pazarlarında alınıp satılırken, hatta 81 ilin emniyet müdürlerinin 74’ü FETÖ üyesi çıkarken bunların hiçbirinden sorumlu olmayan, sorumlu olamayacaklarının her dakika malum “medya” aracılığıyla ısrarla bağırıldığı bu “yetkili” yetkisizlere son bir sorum var: Eğer bu ülkeyi siz yönetiyorsanız bu olanların sorumluluğunu almayı, hesap vermeyi, bu sorulara bir cevap vermeyi düşünüyor musunuz? Yok eğer sorumluluk kabul etmiyorsanız, bu ülkeyi kim yönetiyor? (KS/HK)