"Kırmızı illa ki, kırmızı sevdim
Bedenim çürürken, hayalim değil"
İbrahim Halil Kağar
Albert Camus der ki; "Aslında, alacakaranlıktan konuşmak, bizi güneşin ta kendisine götürecektir." İşte, tam da buydu aslında göze değen iki fotoğraf karesi, çeyrek asır evvelinden hayata çentik atan!
Günlerdir, Kürtlerin son kırk yıldır görünür politik aktörlerinden Ahmet Türk'ün eski iki fotoğrafına bakıyorum.
Fotoğraflar, Mart 1994 yılında Kürtlerin legal partileri HEP-DEP süreçleri esnasında Meclisten derdest edilip hapse atılan vekillerinin, mahkeme edilirkenki duruşmalarından birinde çekilmiş.
Diğer tutuklu vekillerin görünür hâli şık olsalar da alışıldık. Mesela Leyla Zana makyajlı ve fularlı, etek döpiyesli. Rahmetli Orhan Doğan hep şık.
Ama Ahmet Türk, farkını hissettiriyor. Kırmızı ile Pembe karışımı Fuşya rengi bir ceket ve aynı renk kravatı ile sanki ayrı bir vurguyla öne çıkmış. Ve sanki ağız birliği etmişler mahkemede çok şık olmaya dair!
Ama bir sebeple Ahmet Türk bu yazıya konu olup öne çıkmalı diye düşünüyorum...
Moda dergilerinin bir çekimi gibi sanki! Ama değil. Arkalarında jandarmalar var.
Sanki duruşma salonunda değil de! Bir düğün-dernek töreninde, birazdan mutlu çifte yüzüklerini takıp, konuşmasını yaparak mutluluklar dileyecek gibi...
Değil tabi! Duruşma günü, hemen Newroz öncesi günlerine denk düşüyor. Sanki mesaj veriyor Ahmet Türk! "Buradayız, kırmızı libasla" der gibi.
Biliyor yılların Ahmet Türk'ü; "yukarıdaki bir kaç dalı budamakla, kökleri öldüremezsin."
Çünkü, kökler hayli derinde...
Seçtiği rengiyle ısrar ediyor, muktedirin tarih boyunca hükmettiği "zor"un kaba gücüne.
Arenaya salınmış ve öfkeden deliye dönmüş boğaya, elindeki kırmızı bez parçasını sallayıp duran matador misali.
"Elden gelen, düğün bayram"
Birileri kırmızı cekete takılıp yine de sorabilir, "ne bu" diye!
Oysa bilen bilir, birden fazla çehreleri olanlar üstlerindeki libaslarına göre büründükleri çehreleriyle ne yapacaklarki sahi: Saklıyacaklar, hem de ustalıkla!
Oysa kırmızı ceketli olan öyle mi! Meydan okurcasına muhalif rengiyle "elden gelen, düğün bayram" diyor; dünya aleme...
Aslında "bu hareket görülmek için yapılmış" cinsten. Topluluklar içinde birey kimliğiyle varoluşun bir nevi dışavurumsal hâli. "Sıradan" vulgar bakış açısıyla Kürtlük okuma / algılarına karşı Kırmızı tercihi üzerinden "görülme" biçimi...
Çünkü, ez cümle Kırmızı giyinmek gündelik hayatta cesaret ister. Ne de olsa aşkın ve isyanın rengidir de edebiyatta kırmızı...
Not: 24-25 mart cumartesi, pazar saat; 14.00 ve sonrasında TÜYAP Bursa kitap fuarında Aras yayınlarının 4.salon 601D standında imzam var. Ayrıca 24 mart cumartesi 15.45'de çekirge salonunda Mıgırdiç Margosyan ile birlikte; "Bir şehri yaşamak, konuşmak, yazmak" söyleşimiz var. Bursa ve çevresindeki dostların ilgi ve bilgisine... (ŞD/PT)