Toplumda hızla tırmanan ve birçok önemli gelişmeye gebe görünen politik islam ile karşıtları arasındaki kutuplaşma hızla medya alanına da yansıdı ve iki kutuplu bir yapıya doğru evrilen medya mülkiyeti 2007'de hız kazandı, 2008'e de taşındı.
Hızla metalaşması ve ticarileşmesi ile bir endüstri dalı olarak "ekonomik sektör" kimliğindeki medyanın bu özelliği, günümüz Türkiyesinde ikinci planda kalırken "politik-ideolojik kurum" olarak önemi ve cazibesi birincil duruma geçti. 2002 seçimleri ile Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) iktidar olmasının ardından toplumsal örgütlenmesini her alanda yatay ve dikey olarak güçlendiren İslami kesim, medyada mülkiyet, kontrol alanını da hızla genişletti.
İktidarın nimetleriyle de palazlandırılan islami sermayeye satın aldırtılan medya kuruluşlarına, iktidardaki güç pekişmesinin ardından, TMSF eline geçmiş başta ATV-Sabah grubu olmak üzere diğer medya kuruluşları eklendi ve sonuçta 1990-2002 döneminin mülkiyet fotoğrafı, 2003 sonrası dönemde yerini farklı bir fotoğrafa bıraktı.
Medya mülkiyetinde mafyatik gruplar dönemi: 1990-2002
Mafyatik Finans Grupları:
Uzan Grubu(Star TV-Gazete)
Dinç Bilgin (Ciner)- Sabah-ATV
Bayındır Grubu ( BRT)
Erol Aksoy (Cine 5-Dergiler)
Ceylan Grubu (CRT-Habertürk)
Süzer Grubu (Kent TV)
las (TGRT)
Ahmet Özal-K.Yiğit (Kanal 6)
Diğerleri
Karamehmet Grubu(Akşam-Show Tv, Skytürk, Digitürk
Doğuş Grubu: NTV,Cnbc-e
Küçük Gruplar: TV 8, HBB,Flash TV
Cumhuriyet
2002 öncesinin medya mülkiyetinde, piyasanın yarısını kontrol eden Doğan Grubu bir yanda, diğer gruplar ise öbür yandaydı. Diğer kutbu oluşturanların önemli bir kısmı hem medya hem de medya dışındaki alanlarda güç kazanmak için kamu kaynaklarını yasa dışı yollardan kullanma uğraşı içindeydiler.
Bunun en bilinen biçimi bir banka sahibi olmak, banka kredilerini çeşitli alicengiz oyunları ile yandaş grup şirketlerine kullandırmak, dönemin deyimiyle hortumlamak ve bankayı ödeme güçlüğü içinde gösterip kamunun kucağına bırakmaktı.
Özelleştirmeye çıkarılan bankaları satın almak için mafyatik yöntemlere sıkça başvurulan bu dönemde, Anavatan Partisi (ANAP), Doğru Yol Partisi (DYP) gibi siyasi partilerin yönetimlerinden destek bulunarak bu hortumlama cüretkar biçimde gerçekleştirildi. Bu cüretin kaynağını da elde tutulan ya da edinilen medya kuruluşları oluşturuyordu. Bu kategorideki finans kuruluşlarının en az bir TV kanalı sahibi olduğu hatırlardadır.
Ilımlı İslam'ın Medya Bloku
Türkiye’ye 2001’de tarihinin en derin krizini yaşatan sürecin önemli halkalarından biri olan bu finansal yağma, 22 içi boşaltılmış, ödeme güçlüğüne düşürülmüş bankanın kamuya devredilmesi, milyarlarca dolarlık zararlarının da kamu borcuna, dolayısıyla halkın borcuna dönüştürülmesi ile sonuçlandı.
TMSF kontrolüne geçen bankaların portföylerindeki medya kuruluşları da haliyle TMSF’ye devroldu. Bunları TMSF ne yaptı? Star TV’yi satışa çıkardı. O günlerde AKP ile cicim ayları yaşayan Doğan Grubu, gazeteyi değil TV’yi isterim, dedi ve satın aldı.
Gazeteyi ise TMSF, Fetullah Gülen cemaatine yakın bir isme sattı. O grup, ardından 24 TV kanalını kurdu. 24’ün, bir başka batık olan Çörtük’ün BRT tv’sinin frekansını kullandığı söyleniyor.
Star gazete-24 ikilisi ile birlikte, AKP kontrolündeki medyalar Yeni Şafak-Kanal 7, Zaman-Samanyolu ikililerine eklenmiş oldu. AKP’nin medyadaki son hamlesi de Çalık’a aldırttığı ATV-Sabah ikilisi oldu. Bunun alımı için de bir yandan Bakanı Cumhurbaşkanı ile Katar sermayesinin ayağına kadar gidildi, bir yandan da büyük bir cüretle iki kamu bankasına, "kredi verin" talimatı salındı ve kredi bankalardan çıktı.
Şimdi artık ATV-Sabah, Başbakan’ın damadının CEO’luk yaptığı yandaş şirket Çalık’ın uhdesinde.
Medya mülkiyetinde siyasi İslam:2003 ve sonrası
Ilımlı İslam Medyası:
ATV-Sabah
Zaman-Samanyolu
Yeni Şafak-Kanal 7
Star- 24 Tv
Bugün, Vakit
Dolaylı olarak TRT-AA
Diğerleri:
Karamehmet Grubu(Akşam-Show Tv, Skytürk, Digitürk
Ciner Grubu: Kanal1- Habertürk
Doğuş Grubu: NTV,Cnbc-e
Küçük Gruplar: TV 8, Flash TV
Kanaltürk, ART,Cumhuriyet
Sırada başka kuruluşlar var mı bilinmez, ama AKP’nin medyadaki yayılması bunlarla kalmayabilir. Batık bankacılardan Erol Aksoy’un Show TV ‘deki yüzde 17’lik hissesine TMSF, alacağına mahsuben elkoyunca Karamehmet’e ensendeyiz mesajı da ulaşmış oldu.
AKP, bir yandan TRT’yi tepe tepe kullanırken bir yandan da doğrudan kontrol ettiği medya grupları ile ve tutabildiği kadar iktidar gücü ile medyayı sindirmeye devam edecek. Buna direnebilen direnir, direnemeyen boyun eğecek.
Laik sermaye fraksiyonu TÜSİAD’I da temsil eden Doğan Grubu, 2007 seçimleri sonrasında "milli görüş" ruhu dirilen AKP ile arasına mesafe koydukça medya alanındaki çekişme de arttı. Yeni bir mutabakat sağlanıncaya kadar, çekişme sürecek görünüyor. AKP, iktidar gücü ile Doğan’a darbeler indirmekten geri kalmıyor.
Doğan şimdiye kadar iki büyükçe darbe aldı bile. Hilton’un tadilatı ile ilgili projesi Büyükşehir’de red görünce birinci darbe yenmiş oldu. POAŞ’a Ceyhan’da rafineri izni çıkmaması ikinci darbe. Sırada Anadolu Yakası elektrik dağıtım ihalesinde ve milli piyango özelleştirmelerinde görebileceği dirsekler var. Ama onun için daha zaman var.
Diğer medya gruplarından Şahenk de elektrik dağıtım ihalesinde. Doğuş medyasına, onun için temkinli yayın talimatı gitmiş olmalı. Ya da birileri durumdan zaten vazife çıkarıyor... Şahenk de AKP’yi üzmeyecek demeçler veriyor son zamanlarda.
AKP kapatılsa bile yerine kurulacak parti ve cemaat-tarikat örgütlenmesinin siyasi mücadelesinin herhülükarda medya alanını terketmeyeceği, tersine tahkim edeceği açık. Yani, Türkiye uzun süre politik düzeyde yaşayacağı laik-antilaik görünümlü, toplumu dikine kesen ve bu arada sermaye blokunu da ikiye yaran (laik sermayenin temsilcisi olarak TÜSİAD- dinci sermayenin temsilcisi olarak TUSKON ve MÜSİAD ve kısmen TOBB) kutuplaşma ile yol alacak.
Bunun özü, çetin bir egemen sınıflar tepişmesine dönüştü aslında. Ama bu çok ayrı ve derin bir analizin konusu.
Reklam harcamaları, kriz ve medya
Bu arada, dünya krizi ve onun Türkiye’ye yansımalarının medyaya getirecekleri de var. Ekonomideki büyüme ve daralmalardan, reklam harcamaları dolayısıyla birebir etkilenen medyayı yeni bir reklam daralması ve kriz bekliyor.
2005’te 2,2 milyar YTL olan reklam harcamaları 2006’da 2,7 milyar YTL’yi, 2007’de de 3,3 milyar YTL’yi buldu. Bu, yeni seri milli gelire göre reklam harcamalarının 2005’te yüzde 0,35 olan payının 2007’de yüzde 0,39’a çıkması demek.
Aslına bakılırsa, ortadaki milli gelire göre yeterince büyümeyen bir reklam pastası var. 2008 ve izleyen yıl ekonomik durgunlukla beraber bu pastanın büyüme hızı da düşecek. Önümüzdeki iki yılda , 2007’deki büyüklüğe ulaşılması bile güç görünüyor.
Bu, medyada tensikatlarla, ücretlere baskılarla yeni bir kıyımın eşiğinde olduğumuz anlamına geliyor, maalesef. Medya çalışanları, yaklaşan fırtınayı görerek bir an once sendika çatısı altında örgülenmezlerse, krizin ilk kurbanı olacaklar... Tıpkı 2001’de olduğu gibi...
Reklamlarda yeni ve ilginç olan reklamların mecralara dağılımındaki değişiklik:
Bekleneceği gibi TV’ler, özellikle dizi kuşakları aslan payını almaya devam ediyor. 2005’te 1,1 milyar YTL ile yüzde 50,7 olan TV payı, 2007’de 1,7 milyar YTL’yi ve toplamda yüzde 53 payı geçti.
Esas düşüş, payları yüzde 36’dan yüzde 30’a düşen gazetelerde. Gazetelerin kaybettiğini TV’lerin yanısıra yeni bir mecra, medya dışından gelip almış; O da açıkhava.
AKP belediyelerinin kentleri büyük bir reklam kirliliğine boğarak her duvara sıvadıkları billboardlar, onlara para akıtmanın da önemli bir yolu. Bu tabela kirliliğine özellikle kurban edilen İstanbul…
Hani 2010’da kültür başkenti olacak İstanbul var ya, işte o... (MS/GG)