20 Haziran muhtemel bir telaş zamanıdır mültecilerle çalışan sivil toplum örgütleri ve Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği için. Haliyle yılda bir günün mültecilere adanmış olması bazı etkinliklerin yapılmasını zorunlu kılıyor.
20 Hazirana yaklaşıldıkça yapılabileceklerle ilgili kafası en karışık görünen, ne yapabileceğini kestiremeyen BMMYK (Türkiye) Ofisi oluyor hep. Belki mültecilere adanmış bir günde yapılanla geri kalan 364 günde yapılan bir olmadığı için kafa karışıyor. Belki hiçbir zaman mültecilerin sesine yeteri kadar kulak vermediği için.
BMMYK çok ciddi bir misyonu taşıyor elbette. Sadece yazdıklarına, verdiği beyanatlara göre değerlendirirsek her şeyin yolunda işlediğini düşünmek mümkün. Ama bir taraftan da yaşananlara bakılması lazım.
En çok da haklarını savunmakla ve korumakla görevli olduğu mültecilerin BMMYK'yı nasıl değerlendirdiğine, onların gözünden bakıldığında BMMYK'nın işini ne derece yerine getirdiğine bakılması gerekir. Açıklayıcı olması açısından bu konuda web sitemizin mültecilerle yaptığı röportajlara bakabiliriz.
"Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğine (BMMYK) ilk gittiğinizde neler hissettiniz? BMMYK çalışanlarının size karşı tutumları nasıldı?
Kapıda 8 saat bekledik sonra bizi içeriye aldılar. Bir kaç saat de içeride bekledik. Bir çay bile ikram etmediler. En güvenli yere gittiğimi zannederek içeriye girmiştim. Ama içeride çok korktum. Bize bir form verdiler, "gelme nedeninizin son halini 3 satır yazın" dedi tercüman. Bizde öyle yaptık. Görüşmeye girince de "bu ne 3 satırdan ne anlaşılacak" dediler. Oysa bize formu veren kişi çabuk olun, fazla yazmayın diye bağırıyordu. Biz korktuk kısa yazdık ama içeride ifade alırken "niye bu kadar kısa yazdınız?" dediler. Biz ne yapacağımızı bilemedik.
BMMYK'nın size nasıl davranmasını isterdiniz?
İçeriye güvenle gireyim, onlarla rahat konuşayım, bize bağırılmasın, bizim onlar gibi insan olduğumuzu bilsinler isterdim. Biz zaten korku içindeyiz bizi rahatlatacak şekilde davransınlar. Bizi kabullenici davransınlar.
BMMYK'da kendinizi rahat ifade edebildiniz mi?
Birinci görüşmede kendimi rahat ifade edemedim. İkinci görüşmede avukat "acelem var, siz bir şey demeyin, yalnız sorduklarıma cevap verin" dedi. Zaman az geldi. Sabah 07 de BMMYK'nın kapısına geldim. Beni akşam saat 17.00 de görüşmeye aldılar ve yine acelem var dediler.
BMMYK'nın sizinle ve sorunlarınızla yeteri kadar ilgilendiğini düşünüyor musunuz?
Hayır. Mesela 6 ay öldük mü sağ mıyız bize sormuyorlar.
BMMYK'nın nasıl olmasını isterdiniz?
Sınırdan girince BM bize broşür versin. Bize her şeyi anlatsın. Biz kendimizi bilerek davranalım. Dosyalarımız daha kısa sürede okunsun, BMMYK parası olmayanları ve hasta olanları bilsin ve yardım etsin. Bize sahip çıksın, bizi unutmasın, her yerde ( şehirde ) emniyette güvenebileceğimiz tercüman olsun".
Aslında röportajın devamında çok daha çarpıcı bir durum göze çarpıyor. Bir uluslararası kurum düşünün ki mültecilerin haklarını savunmak, mültecilere yardım etmek ve bu konuda diğer kurum ve örgütlere liderlik yapma amacıyla oluşturulmuş olsun ama yinede mülteciler emniyet gibi amacı güvenliği sağlamak olan bir kurumdan daha kötü bir intiba bıraksın. Bir mültecinin kendini emniyette, BMMYK Ofisinden daha rahat hissetmesinden daha hazin bir şey olabilir mi? Röportajda sorulan soru ve verilen cevap şöyle;
"Emniyete ilk gittiğinizde neler hissettiniz ve emniyet çalışanlarının size yaklaşımını nasıldı?
Orada korkmadım. Bize iyi davrandılar. Fotoğraf ve parmak izi alınınca kendimi suçlu gibi zannettim. Ama iyiydiler".
2001 yılından beri üçüncü bir ülkeye yerleştirilmeyi bekleyen iki mülteci kabul belgesi olan İranlı Kürt Mültecilerin BMMYK ile ilgili ne dediğine bakalım birde:
"BMMYK sizin sorunlarınızla yeteri kadar ilgilendi mi?
BMMYK hiçbir şekilde bizimle ilgili herhangi bir sorumluluk almamıştır. Emniyet ve tıbbi sorunlarla ilgili bir şey yapmadığı gibi bize insan gibi davranmayı dahi boş vermiştir. BMMYK heyetlerinin mültecilerin ikamet ettiği şehirleri ziyaret ettikleri zamanlar oluyor. Fakat bu ziyaretler esnasında bizi görmekten kaçınıyorlar. Bizim durumumuzda değişiklik olmadı bahanesiyle bizimle görüşmekten kaçınıyorlar. Bizim sorunlarımızın giderilmesi için herhangi bir girişimde bulunmuyorlar.
Sizinle ilgili BMMYK herhangi bir girişimde bulunmadı mı?
Bizimle ilgili 2004'ten beri ciddi bir girişimde bulunulmamıştır. Bu tarihten beri bizim dosyalarımız bir karar açıklanmadan kapatılmış ve bu konunun hal olması konusunda esaslı bir adım atılmamıştır. Bizim kadar kaderine terk edilmiş, ilgisiz bırakılmış ve çocuklarının geleceği için hiçbir sorumluluk alınmayan başka mülteciler yoktur herhalde. Geleceğimiz için tek bir güvence dahi kabul edilmemiştir".
Mültecilerle konuştukça 364 gün boyunca yaşananlarla ilgili benzer hikayeler duyarsınız. Peki ya dünya mülteci gününde neler yapıyor BMMYK?
Mültecilerin sesine kulak vermeme, onların güvenini kazanamama söz konusuyken 20 Haziran da bir şey yapma gerekliliği anlayışının kurbanı oluyor. 20 Haziranda yapılanlara bakıldığında BMMYK (Türkiye) Ofisinin mültecileri yeteri kadar tanımadığı, anlamadığı ve/veya mültecilerin görüş ve önerilerine yeteri kadar değer vermediği belli oluyor. 20 Hazirana yaklaşıldıkça BMMYK bir telaşa girer ve geniş katılımlı toplantılarla, "beyin fırtınalarıyla" neler yapılabileceğini kararlaştırmaya çalışır. Konser, resim, fotoğraf sergisi, resepsiyon neredeyse her sene yapılanlardan. Yapılanlar bunlarla sınırlı kalmıyor tabi. Yapılan toplantıların sonucunda ilk akla gelecek etkinliklerin yanında başkaca etkinlikler de konuşulur.
Mesela bu toplantıların birinde Paint Ball olarak bilinen adına oyun denen savaşı kutsayan, militarist bir nitelik taşıyan etkinlik yapılması kararı çıkabiliyor. Savaşı televizyonlarda, haber bültenlerinde film niyetine izleyen ve savaşı oyun sananlar için elbette heyecanlı olabilir. Sonuçta silahtan bedeninize çarpan mermi değil kapsül, çarpan kapsül ölüm değil boya getiriyor. Peki ya mülteciler için durum aynı mı?
Mültecilerin çatışmadan kaçmış olma ihtimalleriyle kendi oyun alanlarını karıştırıp mülteciler için mülteciler gününde, kaçmalarına sebep olan travmatik süreci tekrar yaşayacaklarını düşünmeden boyalı silahlarla "oynamayı" uygun görmek nasıl açıklanabilir?
Özel günlerin BMMYK'ya genelde eğlenceyi andırmasından olsa gerek mülteci gününde yapılacaklarla ilgili ilk akla gelen eğlence oluyor. Geçen sene mültecilere adanan günde voleybol şenliği organize edildi. Mülteciler için voleybol oynandı, onlar için setler alındı bu voleybol şenliğinde.
Bu sene gene herkes BMMYK tarafından mültecilerin çok ihtiyaç duyduğu bir etkinliğe davet edildi. BMMYK web sitesinde yaptığı duyuruda hepimizi mülteciler yararına Fransız Büyükelçiliğinde Fransız Büyükelçisi himayesinde yapılacak danslı geceye davet ediyor. Ama eğer 40 TL ücreti olan bu danslı geceye katılamayacaksanız üzülmeyin BMMYK sizleri de düşünüp 5 TL'ye Keyif Shoptan alacağınız biletlerle çekiliş sonucu size lüks otellerde konaklamayı, Kapadokya'da balon turları, halılar ve müthiş ödüller vermeyi vaat ediyor.
Bu daveti okuyunca sanki karşınızda insan haklarını koruma misyonu taşıyan bir kurum değil de promosyonlarla müşterilerini cezp etmeye çalışan bir firma var gibi görünüyor. Çok tepeden, mülteci gerçekliğinden uzak, elit bir bakış açısı değil mi bu?
Mülteciler yararına denmesinden ne anlaşılması gerekiyor o da çok net değil aslında. Mülteciler yararına danslı gece düzenleyen BMMYK, kanal d haber sitesi yazarı Tanzel Gezer'in belirttiğine göre 2006 yılında Türkiye'deki mültecilere toplam 17.691 TL yani mülteci başına 7.55 TL mali yardım yaptı. BMMYK'nın yaptığı yardımın yapılacak bir danslı geceyle ciddi bir değişikliğe uğramayacağı açıkken bu etkinlik de mülteciler yararına dans etmekten öteye geçmeyecek muhtemelen.
20 Haziran dediğimiz gibi dünya mülteci günü. Ama mülteci gününde unutulan daha doğrusu görmezden gelinen gene mülteci oluyor. Yapılan hiçbir etkinlik için mültecilere danışılmaz. Yapılacak etkinliklere de özellikle "uslu" olanlarının katılmasına dikkat edilir.
Onlara adanmış bu günde etkinliklere katılmamaları için özel gayret gösterilir. Yoksa onlara adanmış bu günde onlar için düşünülmüş onca etkinlik heba olur. Heba olmasın bir "aksilik", istenmeyen olay yaşanmasın diye sadece "uslu" olanların etkinliklere katılmasına dikkat edilir. Hem düşünsenize bir mülteci Fransız Büyükelçiliğinde yapılacak danslı geceye katılıp ya dansta bir yanlış yaparsa veya haddine düşmeden hakkını savunan BMMYK hakkında olumsuz bir şey söylerse bütün o elit insanlara BMMYK mahcup olmaz mı?!
20 Haziran için BMMYK Türkiye Ofisi bizi dansa davet ediyor Fransız Büyükelçisinin himayesinde. Fransa'nın ülkesine sığınacaklara gerektiğinde DNA testi yapmasını ve ancak onları Fransız değerlerini çok iyi bilmeleri ve ekonomik durumlarının iyi olması durumunda kabul ettiğini bir kenara bırakalım. Ve Sarkozy'nin sadece bir yıl içerisinde gururla 25000 göçmeni sınır dışı etme sözü verdiğini de unutalım.
Yine de bu dansın Türkiye'deki mülteciler yararına yapıldığını düşünemiyor insan. Mültecilerin yararına olmaktan çok ülkelerinin göç konusundaki ret edici, dışlayıcı tutumlarına karşın elçilik yetkililerine bir şey yaptıkları, mültecilerin yararını düşündükleri ve mülteciler gününde bunu mülteciler yararına dans ederek göstermelerine hizmet edecektir.
BMMYK da mülteciler için bir şey yapacağına elçilikte dansa katılacak konukların vicdanlarını rahatlatmaları ve güzel bir eğlence gecesi geçirmeleri için çaba gösteriyor. Muhtemelen geceden sonra konukların hepsi üzerlerine düşeni yapmış olmanın gönül rahatlıyla başlarını yastığa koyacaklar. Onlar bu gönül rahatlığını yaşarken mültecilerin durumu ne olacak? Gene en çok destek görmek istedikleri BMMYK kapısında saatlerce bekleyecekler.
Eğer bugün onlara adanmışsa o zaman onları hatırlamak ve onlar için, onlarla beraber neler yapılabileceğini düşünmek gerek. Uslu olanlarıyla etkinlikler yapma, onlar adına, onlar için şenlik, kutlama yapma, dans etme dışında bir şeyler yapmak lazım. Mesela 2001'den beri Türkiye'de olan İranlı Kürt mültecileri hatırlayalım bu günde.
Hala ilk geldikleri günkü belirsizliğin içinde olduklarını, bile bile ölümlerine, çözümsüzlüklerine göz yumulduğunu hatırlayıp çözüm önerileri üretelim. Dicle'de bile bile ölüme gönderilen 4 mülteciyi, Van'da emniyet müdürlüğüne çağrılarak çocuklara okul yardımı yapılacağı söylentisiyle apar topar sınır dışı edilen ve sınırda insan simsarlarının tuzağına düşen Özbek mültecileri hatırlayalım.
Akdeniz'de bir seferde ölen 300 kişiyi, Festus Okey'i, 3 milyon insanın yerinden edilmesiyle suçlanan ama Türkiye'de şerefine 21 pare top atılan Ömer El Beşir'i, Kumkapı'daki isyanı, Kırklareli'ndeki ölüm orucunu, kimsesizler mezarlığında yatan Seferihisar faciası mağdurlarını hatırlayalım. Ve mültecilerle beraber neler yapılabileceğini tartışalım, konuşalım. Yada bitkin düşene kadar onlar için dans edip içkilerimizi yudumlayalım.(SA/EÜ)