2010 Dünya Kupası maçlarının Güney Afrika'da yapılması vesilesiyle tanıdığımız Vuvuzela, heyecanla izlenen dünya kupası maçlarının rahatsız edici sesi olarak ün saldı. Bu nedenle birçok yerde Vuvuzela'ya karşı tepkiler yükseldi. Binlerce kişi tepkisini facebook üzerinden Vuvuzela'nın yasaklanması için dile getirdi. Hemen her yerde Vuvuzela'ya karşı tepki gösterilirken Diyarbakır'da durum farklı. Diyarbakır'da Vuvuzela'dan rahatsızlık duyulduğunu ve Vuvuzela'nın sesinin çok garipsendiğini düşünmüyorum. Çünkü Diyarbakır'da da Vuvuzela var.
Diyarbakır Vuvuzela'sınınn iletişimi sağlamak gibi bir işlevi yok. Gürültü derseniz o zaman hakkını yemeden bir futbol sahasını rahatsız edecek gürültüden fazlasını; insanları bezdiren, şehri inleten bir ses işkencesi hayal edin. O zaman Diyarbakır Vuvuzela'sının hakkını vermiş olursunuz.
Diyarbakır Vuvuzela'sı kesinlikle öyle Afrika'daki gibi ucuz bir alet değil. Her biri milyon dolarlık hesaplarla başka ülkelerden alınır. Üfleme gibi basit fiille de ses vermez o. Milyarlarla besleyeceksiniz ki havalansın, şehri sesiyle esir alabilsin. Ama siz onu besleye görün o zaman hünerinin sadece gürültü yapmak, ses çıkarmak olmadığını anlarsınız. Afrika Vuvuzela'sı en fazla kulakları tırmalar, rahatsız eder hadi olmadı bir süreliğine duymanızı engeller. Ya Diyarbakır Vuvuzela'sı! O bombalar yağdırır, insanları öldürür. Ve cümle alem tanır onu, çok meşhurdur. Türk televizyon kanalları her havalanışlarını zafer müjdeleyicisi gibi yansıtıp, onlara duyulan hayranlığı haber metninde vermeye özen gösterir ve heyecanlı bir ses onları anlatırken bombalar yağdırdıklarını izleriz. Sadece bu da değil bir de televizyonların her haberde insanlara ölümü muştulama gayreti gösterdiklerine tanık oluruz.
Diyarbakır Vuvuzela'sı Diyarbakırlılar için sıradan olmakla beraber (belki Afrika'da Vuvuzela'nın sıradanlığı gibi) şehre gelen her "yabancı"da o olağanüstülülüğe alışana kadar savaş endişesi yaratır. Zira göğe doğru yükselen savaş uçaklarından şehir geneline yayılan hesapsız gürültü masum değildir. Uçaklar sadece hesapsız bir gürültü yaymakla kalmaz yaşadığınız yerin sıradan bir yer olmadığını, gözdağı verilen bir şehir olduğunu hissettirmeye çabalar.
Haliyle böylesi bir ortamda birilerinin televizyonda o hal, bu hal demesi çok anlamlı görülmez burada. Askeri havaalanının şehrin içinde olduğu bir şehir düşünün... Bu havaalanından savaş uçakları hem eğitim hem bombardıman uçuşları için hemen her gün havalansın. Bazen gün içerisinde bunu defalarca tekrarlasın. Şehrin bu sesten ayrı ne gecesi, ne gündüzü, ne sabahı ne öğleni olsun. Şehir her daim bu ses işkencesi altında inlesin.
Çok rahat bir şekilde iddia ediyorum Vuvuzela Diyarbakır'da rahatsız edici değil. Dünya kupası maçlarını izlediğinizde bir bakarsınız ki bir böğürtü gökyüzünden yere doğru yayılır ki o an ne izlediğiniz maçtan bir şey anlarsınız ne Vuvuzela'nın ne de spikerin sesini duyarsınız. Çünkü o an bütün ses egemenliğini, işkencesini Diyarbakır Vuvuzela'sı, savaş uçakları alır. O zaman "Vuvuzela da bir şey mi" dersiniz.
Aslında bu konuda en ilginç şey; askeri havaalanını da içine alan askeri alanda bulunan lojmanlarda kalan ailelerin durumu, çektikleri ve çektiklerini nasıl algıladıkları. Eminim en fazla rahatsız olanların başında onlar gelir ama sorsanız çoğu kutsal saydıkları askerlik mesleğine leke düşürmemek adına bir şey demez. Belki bir kısmı askeri lojmanların ucuzluğundan, 'rahatlığından' memnun olduğu için bu işkenceden rahatsız olmaz. Ama o evlerde, o alanda büyüyen çocuklara yapılan bu haksızlık o "rahatlıkla" açıklanabilir bir şey mi?
Elbette Diyarbakır Vuvuzela'sı işkencesi sadece bir alanla sınırlı değil. Diyarbakır'ın hemen hepsi bu gürültüden fazlasıyla rahatsız olur. En azından 20'den fazla okul, savaş uçaklarının havalandıkları alan civarında. Hiçbir öğretmen o okullarda uçaklar havalandığında ders işleyemez. Hem öğretmenler hem öğrenciler ardı ardına havalanan bu uçaklardan çıkan seslerin dinmesini beklemek zorunda. Eğer uçakların kalktığı alana yakınsanız ve telefonda konuştuğunuz kişi uçakların gittiği istikamet üzerindeyse hiç çabalamayın kapatın telefonunuzu, uçakların gökyüzünde görünmez olmalarını bekleyin. Yoksa konuştuğunuz kişi telefonda sadece birazdan tepesinde hissedeceği uçak sesinden başka hiçbir şey duymaz.
Bir şehir savaş teyyakuzu misali bu işkencenin içindeyken normalden bahsedilebilir mi? Diyarbakır dışında doğan her çocuk şanslıdır. Çünkü hiçbiri savaş uçağı sesiyle daha kundaktayken bu kadar haşır neşir, bu kadar ağlamaklı olmaz. Ve büyüyen hiçbir çocuk buradaki kadar savaş uçaklarının varlığını sıradan kabul etmez.
Evet, 11 Temmuz'dan sonra artık insanların Vuvuzela'ya karşı olmasına gerek kalmayacak. Artık Vuvuzela'nın sesi rahatsız etmeyecek. Vuvuzela birçok kişi için sadece 2010 Dünya Kupasını anımsatan bir sembol olarak kalacak. Ama Diyarbakır Vuvuzela'sı Diyarbakır'da yaşayanları umursamadan, Diyarbakırlıların duymak istemediği ölüm haberlerini getirmek için amansız bir şekilde havalanmaya, bombalamaya devam edecek. (SA/EÜ)