Haberin İngilizcesi için tıklayın
12 bin yıllık antik kent Hasankeyf’i, 199 köyü ve üstün biyo-çeşitliliğe sahip Dicle Vadisi’ni sular altında bırakacak olan Ilısu Barajı Projesi'nde sona yaklaşıldı.
Hükümet yetkilileri, 10 Haziran 2019’de, yani iki gün sonra, Ilısu Barajı’nda suyun tutulacağını açıkladı.
Hasankeyf’i Yaşatma Girişimi ve Mezopotamya Ekoloji Hareketi'nin çağrısıyla Hasankeyf'te bir araya gelen yaşam savunucuları, Hasankeyf’in sular altında bırakılmasına tepki gösterdi.
TIKLAYIN - Hasankeyf ve Dicle Vadisi İçin Küresel Eylem Çağrısı
Yaşam savunucuları adına yapılan açıklamada şöyle denildi:
“Ilısu Projesi baştan sona yanlış ve yıkım getiren bir projedir. Devlet yetkililerinin iddia ettiği ‘yereldeki topluma sosyo-ekonomik yararı’ olacağı tamamen bir aldatmacadır. Başta Hasankeyf olmak üzere Yukarı Mezopotamya bölgesinin önemli bir kültürel miras alanını sular altında bırakacağı gibi, 80 bin kadar insanı yoksulluğa sürükleyecek ve halen çok önemli bir biyo-çeşitliliğe sahip Dicle Vadisi’nin yok olmasını beraberinde getirecektir.
“Ilısu projesinin akış aşağı bölge üzerinde çok olumsuz etkileri olacaktır; bu çerçevede özellikle çok sayıda Irak şehrinin içme suyu temininde ciddi sorunlar çıkacak ve Irak tarımı büyük risk altına girecektir.
‘Geri dönülmez yıkımlara maruz bırakıldı’
“UNESCO Dünya Miras Listesinde bulunan ve Ortadoğu’nun en büyük sulak alanı olan Mezopotamya Sazlıklarına ulaşan suda ciddi azalma bu risklerin en başında gelmektedir.
“Bölgede yapılan diğer baraj projelerinde deneyimlendiği ve görüldüğü üzere; Ilısu Barajı Projesi de sosyal, ekonomik, kültürel ve ekolojik kırımlara neden olacaktır. Dicle Nehri ile bütünleşen kültürel ve doğal miras alanı olan Hasankeyf’in güvenlikçi ve temeli olmayan ekonomik çıkarlar sonucunda geri dönülemez çok boyutlu yıkımlara maruz bırakıldı.”
‘UNESCO yıkıma sessiz kalıyor’
“Suyun tutulması, boşaltma ve göç ettirme için gerekçe olarak kullanılmak istenmektedir. Su tutulmasıyla beraber Dicle Nehri’nin doğal ekosistemi yüzlerce kilometrelerce boyunca bozulacaktır. Hasankeyf’in dışında Yukarı Mezopotamya’da araştırmalara konu bile ol(a)mayan yüzlerce höyük ve antik yerler de kültürel kırımın hedefindedir. UNESCO, belirlediği 10 kriterden 9’una sahip Hasankeyf’teki yıkıma sessiz kalmaktadır.
‘AİHM suça ortak oluyor’
“Aynı şekilde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), kültürel mirasın korunmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamına girmediği yönünde karar verip yıkımın suç ortağı olmuştur.”
“Herkesi dayanışmaya çağırıyoruz”
“Hasankeyf için geç değildir! Bu dünyada inşaatı biten ve faaliyete geçmeyen baraj, nükleer santral ve başka projeler var. Oralarda son ana kadar mücadele etmiş ve kazanımlar elde etmiştir” denilen açıklamada son olarak şöyle seslenildi:
“Bizim de bu mücadeleyi başarıya ulaştırmamız için herkesi ve her kurumu yanımızda durmaya davet ediyoruz.
“Bu anlamda demokratik kamuoyuna da çağrımız; Hasankeyf ve Dicle Vadisi’ni sular altında kalmasını engelleyecek katılımcı toplumsal bir mücadeleye gereksinim vardır.”
Proje sürecinin özeti Açıklamada, proje süreci şöyle anlatıldı: 2017 yılından beri Hasankeyf'ten 7 kültürel varlık doğal ortamlarından yapay alanlara taşıma işlemleri yapılmıştır. Henüz tamamlanmayan bu taşıma sürecinde kültürel varlıklar fiziki anlamda zarar görmüş ve yüzyıllardır taşıdığı anlamı kaybetmiştir. Proje kapsamında doğal vadi ve tarihi mağaralar milyonlarca metreküp dolgu ile doldurulmuş, kayalar patlayıcılarla düşürülmüş ve restorasyon adı altında tahribatlar yapılmıştır. 12 yıldır aralıksız bir şekilde birçok medeniyete ev sahipliği yapan, tarih ve kültürle şekillenen tarihi Hasankeyf'in yıkımına dönük politikaların devamı olarak yeni diye tabir edilen fakat hafızası olmayan bir yerleşke inşa edilmiştir. Bu yerleşkede başta altyapı, içme suyu sorunları olmak üzere konut problemleri devam etmektedir. Bu yerleşke ile ilgili halkın bütün itirazları göz ardı edilmiş ve hak sahipliğinde mağduriyetler yaşatılmıştır. Durum böyleyken halkın yeni yerleşkeye taşımak büyük sosyal sorunlara neden olacaktır. |
(EMK)