Yaşam Hakları Derneği “Kanun Hükmünde İhlaller: KHK Mağdurlarına Yönelik Çalışma Hakkı İhlalleri ve Ayrımcılık” konulu raporunu yayınladı.
KHK’lıların ihraçlar ve sonrasında çalışma yaşamında maruz kaldıkları hak ihlallerine dikkat çeken çalışmada çeşitli illerden ve meslek gruplarından 52 KHK mağduru ile görüşüldü.
Çalışmada kadın KHK’lılara ağırlık verilerek toplumsal cinsiyet açısından da yaklaşıldı. Bulgular analiz edilerek hem sayısal, hem de nitel veriler raporlaştırıldı.
Raporun girişi kısmında 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin sonra ilan edilen OHAL yönetiminin 2 yıl sürdüğü ve 31 kanun hükmünde kararname yayınladığı hatırlatıldı.
Bu dönem içerisinde çoğu kamu çalışanı olmak üzere, en az 130 bin kişinin ihraç edildiği bilgisi paylaşıldı. İhraç edilen kadın çalışan sayısının Nisan 2018 rakamlarına göre 21 bin 153 olduğu ifade edildi.
Çalışmada “Sayısı tam olarak bilinmemekle birlikte kapatılan özel okul, dershane, sendika vb. kurumlarda çalışanlar da ihraçlarla aynı kaderi paylaştılar” ifadelerine yer verilerek OHAL süresi ile sınırlı olmayan kişilere yönelik tedbirler şöyle sıralarındı:
- Kamu görevinden ömür boyu ihraç edilme
- Çalışma lisanslarının iptali
- Kamu kurumlarıyla ilişiğin kesilmesi (emekli kamu görevlileri)
- Rütbelerin geri alınması, madalyaların geri alınması
- Mal varlığına tedbir koyma
- Yurtdışına çıkış yasağı ve pasaportların iptali (eşler dahil)
"Travmatik etkileri var"
Araştırmadan elde edilen bulgular özetle şöyle:
* KHK mağduru katılımcıların çoğu gerçek ihraç gerekçesini bilmemektedir (yüzde 69). Bu bilinmezlik hali etiketlenmeye ve sonrasında çalışma yaşamında engellerle karşılaşılmasına ve sonuç olarak da ihlallere yol açmıştır. Bu bilinmezliğin, hem bireysel düzeyde hem de toplumsal yaşam içinde travmatik etkileri olduğu gözlenmiştir.
* Bulgular doğrultusunda, katılımcıların çoğunun (yüzde 73) ihraç edilmeden önce herhangi bir soruşturma geçirmedikleri ya da ceza almadıkları saptanmıştır. İhraçtan önce soruşturma geçirme oranı barış akademisyenlerinde yükselmektedir (yüzde 70). Bu bulgu, Barış için Akademisyenlere yönelik öteden beri süre gelen bir baskı politikası olduğunu göstermektedir.
* Görüştüğümüz KHK’lıların yüzde 69’u ihraç edilmeden önceki işlerinde sendika üyesi olduklarını belirtmişlerdir. Söz konusu veri, sendikalı kamu çalışanlarına yönelik ayrımcı bir uygulama olduğuna dair soru işaretleri doğurmaktadır. Bu uygulama, Türkiye’nin de taraf olduğu ILO 111. Nolu Sözleşme’ye aykırıdır.
"Sosyal yardım alabilenleri oranı sadece yüzde 4"
* KHK’lıların ihraçlardan sonra iş arama ve iş bulabilenler için çalışma süreci de hak ihlalleriyle doludur. Kendilerini savunma hakları olmamış, suçları kanıtlanmamış KHK mağdurları devlet nezdinde “sakıncalı” ilan edilmiştir. “Sakıncalı” olarak etiketlenmiş olmaları özel sektörde iş bulmalarını neredeyse imkansız hale getirmiş, kendi işlerini kurma hakkı da tanınmamıştır. Hukukçuların avukatlık yapma hakları ellerinden alınmış, öğretmenlerin lisansları iptal edilmiş, bilirkişilikler geçersiz kılınmıştır. Katılımcıların bir kısmının kendilerini ruhsal olarak iş arayabilecek durumda hissedebilmeleri uzun zaman almıştır.
* İhraç edildikten sonra katılımcıların çoğu (yüzde 77) “alamayacaklarını bildikleri için” sosyal yardım başvurusunda bulunmamışlardır. Sadece yüzde 4 sosyal yardım alabilmiştir, yüzde 19 başvurmuş ancak yardım alamamıştır. KHK mağdurları sosyal devlet imkanlarının hiç birinden yararlanamamıştır (işsizlik maaşı, sosyal yardım, İŞKUR, KOSGEB vb).
* Araştırmayı gerçekleştirdiğimiz dönem dikkate alındığında, katılımcıların yarıdan fazlasının (yüzde 58) herhangi bir işte çalışmadığı saptanmıştır. yüzde 19’u halen kayıt dışı ve düzensiz işlerde çalışmakta, sadece yüzde 23’ü sigortalı, düzenli, ILO’nun “insana yakışır iş” tanımına uygun işlerde çalışmaktadır.
* İhraç tarihinden bu yana kayıt dışı, düzensiz işlerde çalışma oranı yüzde 40’dır. Katılımcıların yüzde 31’i ihraçtan bu yana hiç iş bulamadıklarını, hiçbir işte çalışamadıklarını belirtmişlerdir. Bu oranlardan da anlaşılacağı gibi iş bulabilen KHK’lıların çoğu kendi niteliklerinin, deneyimlerinin çok altında işlerde çalışmak zorunda kalmışlardır.
"Sigortasız çalıştırıldılar"
* KHK’lılara genellikle günde 12 saati bulan uzun çalışma saatleri, haftada 6-7 gün çalışma ve birkaç kişinin yapacağı işi tek başına yapma gibi ağır çalışma koşulları dayatılmıştır. Bazı durumlarda katılımcıların kendileri özellikle sigortasız çalışmayı tercih etmiştir. Bunun nedeni sigortalı olmalarının, ihraç edildikleri işlerine ait haklarını geri almalarını engellemesi endişesidir. Çoğu durumda da işlerini kaybetmemek için sigortalı olmayı talep edememişlerdir.
* İş arama ve çalışma süreçlerinde KHK mağdurlarının geçmişlerini gizlemek zorunda kaldıkları durumlar olmuştur. Bu, hayatlarının büyük bir bölümünü yaşanmamış saymak, yok saymak gibi ağır bir yükü de sırtlanmalarına neden olmuştur. KHK’lı olduklarının bilindiği durumlarda ise, çoğunlukla işverenler kendilerine iş vermekten korkmuş, “işlerini riske” atmak istemediklerini söylemişlerdir. Ya da yukarıda belirttiğimiz “insana yakışır iş” tanımına uymayan farklı çalışma modelleri önerilmiştir.
"Kadınlar ekonomik özgürlüklerini kaybetti"
* Konuya toplumsal cinsiyet açısından yaklaştığımızda, Türkiye’de zaten düşük olan kadın istihdamı ihraçlarla birlikte ciddi bir darbe almıştır. Sosyal statülerini ve ekonomik özgürlüklerini kaybeden KHK mağduru kadınlar, kadın kimliğiyle varolabilmenin zaten zor olduğu Türkiye’de, bir de KHK’lı olarak etiketlenmiş olmanın getirdiği ağır yükü taşımak durumunda kalmışlardır. Aileleri tarafından kendilerinden geleneksel kadınlık rollerine geri dönmeleri beklenmiş, dolayısıyla aile ve toplum baskısını daha yoğun hisseder hale gelmişlerdir. İş ararken ya da çalışırken ihraç edilmiş bir kadın olarak o işe mecbur oldukları, başka bir iş bulmalarının çok zor olduğu düşünülmüştür. Bu bakış açısı iş yaşamında kadınların daha fazla tacize, mobinge maruz kalmalarına neden olmuştur.
* KHK mağdurlarının, Mayıs 2017’de OHAL Komisyonu kuruluna kadar, verilen ihraç kararına itiraz etme, hukuki yollara başvurma hakkı olmamıştır. KHK’lıların Komisyon kararlarının adil olabileceği yönünde bir beklentileri olmadığı gözlenmiştir. Ayrıca Komisyon’da bekleyen dosyaların çoğunun KESK üyelerine ve barış akademisyenlerine ait olduğu belirtilmiştir. Öte yandan, güvenlik soruşturmaları nedeniyle ihraç edilenler ve çalıştıkları kurumlar KHK’lar ile kapatıldığı için işsiz kalan ve çalışma lisansları iptal edilenlere, OHAL komisyonuna başvuru hakkı da tanınmamıştır. Bu kişiler için bütün yargı yolları kapatılmış durumdadır.
Raporun tamamına ve KHK mağdurların anlatımlarına buradan ulaşabilirsiniz
(HA)