Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği'nden (CİSST) Zafer Kıraç ve Mustafa Eren Türkiye’deki yabancı uyruklu mahpusların cezalarını ülkelerinde çekmek istemeleri halinde üretilebilecek çözümleri anlattı.
Bu mahpusların kiminin parasızlıktan kiminin ülkeleri ilgilendiği için kiminin de dil problemi yüzünden yaşadığı sorunları aktardı.
Sorun son olarak CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba'nın yabancı uyruklu mahkumların durumunu sorduğu soru önergesine Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in verdiği yanıtla gündeme gelmişti.
Bu mahpusların cezalarının kalan kısmını orada yaşamları için ülkelerine gönderilmeleri belli şartlara bağlanmış.
ME: Mesela Türkiye sadece diğer ülkeye nakil parasını değil, mahkeme masraflarını da istiyor.
ZK: Hatta kendisine kesilmiş adli para cezası varsa onu ödemek zorunda diyor. Bizim sistemimiz bu masrafları mahpus mu verir, ülkesi mi verir, onlar karar verir ama ödenmeli, ondan sonra mahpus gidebilir diyor.
Uyruğu olmayan 45 mahpus var |
Türkiye'deki yabancı mahpuslara dair veriler: * Tutuklu sayısı 1066 * Hükümlü sayısı 1065 * Uyruğu olmayan 17 tutuklu, 28 hükümlü * Çifte vatandaşlığı olan 14 tutuklu, 32 hükümlü * Yabancı uyruklu mahpuslar arasında en fazla İranlı var: 376 kişi * Suriyeli mahpus sayısı 195, Nijeryalı 157, Türkmenistanlı 152, Gürcistanlı 130, Bulgaristanlı 111. |
Ülkelerin tavrı ne oluyor?
ZK: Birçok ülke genelde bu tür insanları istemiyor. Özellikle Türkiye’nin doğusunda kalan ülkeler kendi mahpusuyla ilgilenmiyor. Ortadoğu ülkeleri, bazı Müslüman ülkeler, Afrika ülkeleri...
Görüştüğüm yetkili kişilerin anlattıklarına göre söyleyebilirim ki, mesela mahpusun suçu “yüz kızartıcı suçsa” hiç ilgilenmiyor. Burada kocaman bir trajedi var.
ME: Mesela, burada iki yıl hapiste unutulmuş bir Hollandalı vardı. Normalde kendi ülkesinde, Hollanda’da yargılanmayacağı bir suçtan dolayı hapishanedeydi.
ZK: Yaşı da küçüktü. 16-17 yaşında içeri giriyor, 18’ine doğru çözülüyor mesele. Sonra konsolosluğa dava açtı yeterince ilgilenilmediği için.
Hapisteki bir yabancı konsolosluğa nasıl ve hangi sıklıkta ulaşıyor?
ZK: Mektup yazabilir ya da avukatı aracılığıyla ulaşabilir. Bir insan hakları örgütü olarak gördükleri için bize mektupla ulaşıp ilgilenin diyorlar. Biz de yetkili kişiye gittik. Biz konsolosluğa yazdık ama ilgilenmiyorlar, diyor.
Bu insanların dil problemi de olabilir, nasıl çözülüyor bu konu?
ME: Aralarında dil problemi yüzünden hapishanede olan da var. Dil bilmediği için derdini anlatamıyor, ki çoğunluğu mülteci statüsünde olması gereken insanlar bunlar. Türkiye’den Avrupa’ya geçiş yaparken yakalanıyorlar. Ama dil bilen olmadığı için mülteci barınağı yerine karakola, oradan da hapishaneye götürülebiliyor. Derdini anlatabilmesi, mahkemeye gidip gelmesi, dava açılması bile aylar sürüyor. Aslında hapishanede olmaması gerekirken hapishanede kalıyor.
ZK: Dil probleminin yanı sıra gelen gidenin, ziyaretçin bile yok. Çok uzun süre hapishanede kalabilirsin.
Bakanın cevabında uyruğu olmayan mahpuslardan da söz ediliyor...
ZK: Belli ki uyruğu yok, kimse almıyor. Türkiye vatandaşı kabul etsen ne olacak! Amaç krizi çözmek olmalı.
Ayrımcılık değil, hakkın verilmesi |
Bilgi edinme hakkı çerçevesinde bakanlığa sordukları soruları ve cevapları aktaran CİSST yabancı uyruklu mahpusların özel durumları nedeniyle özel hakları olması gerektiğini anlatıyor. "Bu mahpuslara pozitif ayrımcılık yapılması gerekir. Başka ülkeden geliyor yakını, bir sürü para harcıyor, haftalarını veriyor belki, sonra bir saat görüşüyor. Yan binadan gelmiyor ki... Mahpuslarla aynı şehirde yaşıyor olsa başka. "Yabancı mahkumların ziyaret koşullarının farklı olması lazım, en azından telefon haklarının arttırılması lazım. Biz bu konuda sorduk, böyle bir uygulamanız var mı dedik. Bize verilen cevapta yabancı mahpuslara ilişkin bir mevzuat çalışması bulunmadığı söylendi. "Yani herhangi bir mahkum nelerden yararlanabiliyorsa onlar da o kadarından yararlanabiliyor. Halbuki mesela başka ülkeden ziyaretçisi gelemiyor buraya, o mahkum telefon açtığında 10 dakika değil de 30 dakika konuşsun ya da daha fazla telefon etme şansı olsun, ne var bunda... Ziyaretçisi gelebiliyorsa bir saat değil de dört saat görüşebilsin... "Yürüttüğümüz Özel İhtiyaçları Olan Mahkumlar projesinde bazı insanların kendileri olmaktan kaynaklı bazı ihtiyaçları olduğunu vurguladık biz. Mesela LGBT bir erkek mahpussan ve ruj kullanmak istiyorsan, kantinde ruj olmalı. Bu ihtiyaçlar karşılanmadığında bu mahkumlar mağdur ediliyor. "Yabancı mahpusun da böyle özel ihtiyaçları var. Bu bir ayrımcılık değil, aksine, o mahpusun hakkının teslim edilmesi." |
Başka ülkelerin buldukları çözüm nedir?
ZK: Almanya haziran ayında bir yasayla bir çözüm getirmeye çalıştı. Almanya vatandaşı olmayan mahkumların hepsinin masraflarını karşılayarak ülkelerine göndermek üzere bir çalışma yaptı.
Binlerce insanı da ülkelerine gönderdi. Belki mahpusu alacak ülkeyi de zorladı.
İnsan hakları açısından bakmış olaya. Bu insanlar kendi coğrafyasında, ülkesinde, ailesinin onu ziyaret edebileceği bir yerde cezasını çekecek.
İkincisi, Almanya’da cezaevlerinde kalabalık sorunu var ve bunu çözüyor. Tam Türkiye gibi. Türkiye’nin model alabileceği bir sistem bu.
ME: Almanya’da da farklı trajediler yaşanmış olabilir. Her ülkesine gönderme olayı insan hakları açısından olumlu olmayabilir. Sınırdışı etme mantığıyla hareket edilmiş de olabilir.
Bence temel kıstas mahpusun talebi olmalı. Türkiye’de ben ülkeme gitmek istiyorum, ailem, yakınlarım orada diyen ve geliri olmayan, günde 6-7 lira çalışan bir mahpus o parayı biriktiremez. Onun için ara çözümler bulunması lazım. Devletin en azından mahkeme masrafını karşılaması gerekir.
Ben gönderilmek istemiyorum, çünkü eza göreceğim diyenin de gönderilmemesi gerekir. Talebin olması halinde bu talebin nasıl işleme sokulacağı önemli.
ZK: Ayrıca gönderilme parasını hapishanede ona harcıyorsun zaten. Dolayısıyla göndermen senin işine gelir.
Türkiye’deki bir mahpusun parası yoksa nakil masrafını toplaması mümkün mü?
ZK: Buradaki yabancı mahpuslar çok trajik yaşıyorlar. Hiç gelirleri olmayabiliyor. Sadece ona verilen işi yaparak para kazanıyor hapishanede, onun bedeli de belli: günde 7 lira.
Bu ne onun transfer parasını karşılar ne temel ihtiyaçlarının tümünü. O yüzden bu tür mahpuslar için ödenek oluşturulmalı. Çok rahat yapılabilir.
ME: Kantinler artık döner sermayede, yani kantinin parası hapishaneye kalıyor. O döner sermayenin bir kısmı yabancılar dahil, maddi durumu iyi olmayan bütün mahpuslar için harcanabilir.
ZK: Bu konuda güzel örnekler var. Bir bakıyorsunuz bir cezaevinde idare kendi maaşlarından para topluyor bu durumda olan mahpuslar için. Ama bu bireylere bırakılmamalı. Hayırseverlikle yürümez. Bir hak olarak benimsenip sisteme girmeli.
Yapılabilir bunlar. Eskiden bebek maması sorundu. Bebekler annelerinin yemeğinden yemek zorunda kalıyordu, şimdi halledildi, bebek maması veriliyor. Böyle olmalı, özel ihtiyaçları olan bir insan o.
Burada da benzer bir sorun var...
ZK: Evet. Cezaevlerinde iki bin yabancı mahpusun varsa, transferinde nerede sorun var bakarsın, ülkesi mi ilgilenmiyor zorlarsın, başka ülkeler ne yapmış, nasıl çözmüş bakarsın.
Bu mahpusların suçları ya da ülkeleri bizi ilgilendirmiyor. “Benim çok iyi cezaevlerim var” diyen bir adalet bakanlığının bir hapishanesinden bu konuda yardım isteyen mektuplar geliyor bize .
Ne diyorlar mektuplarda?
ME: Biri 2005’ten beri cezaevinde, iki yıldır ülkesine naklini bekliyor. Tüm evrak ve ödemelerin, hatta anlaşmanın hazır olduğunu ama Türkiye’nin ve ülkesinin bu konuda hiç çaba sarfetmediğini anlatıyor, bizden yardım istiyor.
Bir başka mektup yazan da iki yıl önce yakalanmış. Burada yargılanmayı beklediğini ama yargılanamadığını belirtiyor. Bu nedenle ülkesine gönderilmek istiyor. (YY)