Van'da 23 Ekim 2011'de meydana gelen 7.2 büyüklüğündeki depremde 604 kişi öldü, binlerce kişi yaralandı. Yaklaşık 2 bin ev ve işyeri çöktü. Enkaz kaldırma çalışmaları sürerken 9 Kasım'da meydana gelen Erciş merkezli 5,6 büyüklüğündeki depremde ise 40 kişi öldü.
Aradan geçen yıllarda kentte bir dizi çalışma yapılmış olsa da depremin yarattığı izler hâlâ duruyor.
Depremden sonraki birkaç yılda ekonomisi yerle bir olan Van’ın kayba uğrayan nüfusu, son yıllarda çevre kentler ve kırsal kesimlerden aldığı göçle yeniden artmaya başladı. Nüfus artışı, kentte trafik ve insan yoğunluğuyla beraber bir sıkışmaya sebep oldu ve merkezde yoğunlaşan çarpık kentleşme sürecini hızlandırdı.
"Hasarlı yapı sayısı hâlâ çok fazla"
Depremlerin ardından barınma konusunda bir dizi yatırım yapıldı. Erciş ile Edremit ilçeleri, Kalecik, Kevenli, Bostaniçi ve Toprakkale mahallelerinde 15 binden fazla konut hizmete sunuldu. Bu konutlar depremzedelere 65 bin TL ila 80 bin TL arasında bir fiyatla mal oldu.
Depremin ardından yapılan hasar tespit çalışmalarıyla beraber kent genelinde 31 bin 870 konut, 8 bin 849 iş yeri ile 9 bin 602 ahırın ağır hasar gördüğü tespit edildi. Kentteki 18 bin 181 konut da orta hasarlı olarak belirlenmişti. Kentteki hasarlı yapıların veya metruk binaların yıkım işlemi, 6 Şubat depreminin ardından artmaya başladı.
"Tedbir çağrıları dinmiyor"
Öte yandan Kuzey ve Doğu Anadolu Fay Hatlarının kesiştiği kent, olası deprem konusunda riskli bölgeler arasında gösteriliyor.
Sivil toplum kuruluşları ve aktivistler, konu hakkında paneller düzenliyor ve olası deprem için hazırlık çağrısı yapıyor. Bilim insanları da sık sık kent için uyarılarda bulunuyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, zaman zaman yaptığı açıklamalarla kentin deprem riski taşıyan önemli bir kesişim bölgesi olduğunu dillendiriyor.
"Fay hattı güzergâhında imar planları uygulanıyor"
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Van Şube Başkanı Mihail Atik, bu uyarılara rağmen kentte son yıllarda fay hattının geçtiği bölgelerde imar planlarının uygulandığını ifade etti.
Atik, “Deprem gerçekliği olmasına rağmen bazı alanlarda imar planı uygulandı. Bu planlar, menfaate dayalı yapıldı. Tarım mera arazileri için de bu yapıldı. İskele Mahallesi’nden bir fay hattı geçiyor ama bu güzergâhta da imar planı düzenlemesi yapıldı. Kaygılandırıcı adımlar atılıyor. Kent merkezinde rant sağlayacak dönüşümler yapıldı. Çeper mahallelere dokunulmadı. Oradaki kaçak, hasarlı veya metruk yapılar hâlâ duruyor. Yine alüvyal zemine sahip Terzioğlu gibi semtlerde de yeni yapılara izin verildi. Bunlara itiraz ediyoruz,” dedi.
“Olası deprem riski göz ardı ediliyor”
Atik’in dikkat çektiği bir başka konu ise kentteki hasarlı yapı sorunu. Yeterli adımların atılmadığını aktaran Atik, konuşmasına şöyle devam etti:
“Depremin ardından tespit edilen 12 bin hasarlı yapı vardı. Bunlar ağır ve orta hasarlı yapılardı. İkisini aynı kategoride değerlendirmek lazım. Orta hasarlı yapılara bir yıl içinde müdahale etmediğinde ağır hasar halini alıyor çünkü. Bu yapıların ivedi bir şekilde yıkılması veya dönüştürülmesi lazımdı. Bu adımdan sonra gerekli jeolojik çalışmalardan sonra yeni bir yapılaşmaya gidilebilirdi.
“Ama maalesef tespit edilen yapıların büyük bir bölümü yıkılmadığı gibi ciddi bir etüt çalışması da yapılmadı. Yeni fay hattı göz ardı ediliyor. Bu durum, olası bir deprem için ölüme davetiye çıkarmaktır. Bir önceki fay hattı kent merkezinden uzaktı diye fazla yıkım olmadı ama yeni fay hattı merkeze çok yakın bir yerde. Burada bir deprem olsa mevcut yapı stoğunun yarısından fazlasını yıkacak.”
VAN ÇEVDER Başkanı Kalçık: Doğa gözetilmedi
Kentin deprem sonrası dönüşüm sürecinde ekolojik dengenin gözetilmediği de bir başka tartışma konusu.
Van Çevre Derneği (VAN ÇEVDER) Başkanı Ali Kalçık, dönüşümün aksak olduğunu ve doğaya uygun yapılmadığını dile getirdi:
“Van, büyük bir deprem yaşadı. Aradan geçen 12 yıla rağmen ne sağlıklı bir dönüşüm yapılabildi ne de olası bir yeni depreme hazırlık. Yaptıkları aksak çalışmalar ne insan onuruna yakışır bir düzeydeydi ne de doğaya uygundu. Deprem sırasında çıkarılan enkazlar hâlâ Sıhke Gölü’nün etrafında duruyor. Hatta o enkazlarla Van Gölü etrafındaki sazlıklar dolduruldu. Burada hem canlı yaşamı yok edildi hem de depremin izlerinin tam olarak silinmesi engellendi. Kentimiz yeşil alan açısından oldukça fakir. Yeni imar planlarında bu durum gözetilmedi, yeşil alanlar imara açıldı.”
“Altyapı çökecek”
Kentin depremden etkilenen içme suyu hatlarına değinen Kalçık, asbest tehlikesine de dikkat çekerek şöyle dedi:
“Yeni yapı stoklarında ise yeşil alan varlığı gözetilmedi. Bir başka konu ise kentin en büyük sorunların biri hava kirliliği. Yeni imar tasarısında kent içindeki hava akımlarının sağlanacağı önlemler alınmadı. Öncesinde de koca bir köy görüntüsü veren kentin deprem sonrası hali de oldukça çarpık oldu.
"Su sorunu yine ayrı bir sorun. Birçok hattın güzergahı hâlâ kayıt altına alınmış değil. Depremde zarar gören ve asbestli akan su hattı hâlâ kullanılıyor. Kent halkı zehir içiyor. Olası bir depremde bu altyapı tamamen çökecek. Aynı sorun kanalizasyon ve elektrik düzeninde de var. Deprem toplanma alanları bir başka sorun. Dışarıya açılmayan kent sıkışmış durumda. Çarpık kentleşmenin de önü alınamıyor.”
Zozan Özgökçe: “İnsanların ihtiyaçları giderilmedi”
Hak savunucusu ve Dirençli Kentler Topluluğu Derneği üyesi Zozan Özgökçe ise depremzedelerin psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarının uzun vadede giderilmediğini kaydetti.
Özgökçe, şöyle konuştu:
“Hâlâ depremler oluyor. Hasarlı binalar hâlâ çok fazla ancak buna dair bir envanter yok. Ağır hasarlı olan ve hâlâ kullanımda olan okullar bile var. 5 yıl boyunca mücbir dönem yaşadı. Bu dönemden sonra herhangi bir yatırım yapılmadı. Veya kenti terk edenler için etkili bir çalışma yapılmadı. Kentin dışındaki birkaç yerde TOKİ konutlar yaptı ancak bu durum gettolaşma doğurdu.
"İnsanlar TOKİ konutlarına razı hale getirildi. TOKİ’ler de sosyal açıdan içler acısı bir durumda. Sosyal yaşam olanakları oldukça düşük seviyede. Deprem sırasında ve sonrasında uzun vadede insanların psikolojik, sosyal ve ekonomik ihtiyaçları giderilmedi."
“Engellilerin nerede yaşadığına dair veri tabanı yok”
Kentin fiziki olarak da olası bir depreme hazır olmadığını kaydeden Özgökçe, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Toplanma alanları bile yok. Sistemden baktığında toplanma alanı olarak gösterilen yerlerde market veya başka yapılar görünüyor. Şu an bir deprem olsa kurumların sağlıklı müdahale edeceği veya koordinasyon sağlayacağı bir veri tabanı yok. Çocuk, engelli odaklı bir müdahale planlanması lazım. Engelli insanların, yalnız yaşayan insanların veya kadınların hangi evlerde yaşadığına dair bir veri tabanı yok. Kentin demografik yapısıyla ilgili de bir veri yok."
Prefabrik evler
Öte taraftan, Van’da hâlâ prefabrik evlerde yaşayan depremzedeler var.
Tuşba ilçesine bağlı Seyrantepe Mahallesi’ndeki konteyner kent, bunlardan biri. 120 konteynerden oluşan bu alanda, 72 aile yaşıyor ve bu ailelerin büyük bir kısmı depremde evlerini kaybedenlerden oluşuyor. Ayrıca TEV İfakat Yavuz İlk ve Ortaokulu ile Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nin bir bölümünde hâlâ prefabrik binalarda eğitim veriliyor.
(ŞB/TY)