Türkiye Yayıncılar Birliği (TYB) 2013-2014 Yayınlama Özgürlüğü Raporu’nu açıkladı.
19 sayfalık raporda son bir yıldaki kitaplarla ilgili davalar, soruşturmalar, toplatma kararları, yazarlara açılan davalar, karikatürlere açılan davalar, yayınlara sansür, toplatma, yasaklama ve soruşturmalar, kitapların suç delili sayılması, basına yönelik baskılar, internette yayınlama üzerindeki baskılar, yasa değişiklikleri ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları yer alıyor.
Raporda şu tespitler yer alıyor:
* Özel Yetkili Mahkemelerin kapatılması ve tutukluluk süresinin 5 yılla sınırlandırılması hapisteki çok sayıda gazeteci, yazar, yayıncı, çevirmen ve entelektüelin serbest bırakılmasını sağladı. Ancak bu ilk bakışta umut veren gelişmelere bir kez daha dikkatlice baktığımızda gördüğümüz tablo, ülkemizde yayınlama özgürlüğünün arttığı bir yıl geçirdiğimizi söyletmiyor.
Süren davalar tehdit unsuru
* Yayıncılarımız hapsedilmediler ancak mevcut davalarından beraat edemedikleri gibi, hoşa gitmeyen eserleri yayınlamak suç olarak görüldüğü, “Bir daha yaparsan tüm cezalarını toptan çekersin” tehdidi devam ettiği sürece yayıncıların özgür olduklarını söylemek mümkün değil.
* Tutuklu gazeteci sayısı son aylarda hızla düştü ancak bu gazetecilik mesleğine verdikleri değer ve emeğin onlara “terörist” sıfatı, işsizlik ve itibarsızlaştırılma tehdidi olarak geri döndüğü gerçeğini değiştirmedi. Her an yeniden mahkeme kapısına çağrılabilir, mahkum edilebilir ve yeniden hapis hayatına dönebilirler.
* İfadelerimiz ve yayınlarımız nedeniyle lekelenme ve cezalandırılma tehdidi, hayatımızın her anına yayılan, ağırlaşan sansür ve otosansür hissine yol açtı.
Öğrencilerin edebi paylaşımlarına sansür
* Çocukların okuma keyfi, öğretmenlerle öğrencilerin edebi paylaşımları da sansür gölgesi altında. Hemen her okulda kurulan Kitap İnceleme Komiteleri ve öğrencilere önerilen edebi eserlerin çetelesini tutup hesap soran okul yönetimleri, öğrencilerin kitapla ilişkisini devletin ürettiği ders kitaplarına indirgemeye, kitap görünce korkan, “okumak” deyince içi sıkılan genç nesillere yenilerini eklemeye, öğrencilerini okumanın keyifli yanıyla tanıştırmak için didinen öğretmenlere hayatı dar etmeye kararlı görünüyor.
* İnternet geleneksel iletişim alanlarımızda hissettiğimiz sıkışmışlığı aştığımız bir özgürlük kapısıyken kısa sürede bu alan da iktidarın denetimine esir düştü. İnternet de artık ülkemizde konforlu bir özgürlük değil çetin bir direniş alanı.
Raporun tam metnine buradan ulaşabilirsiniz. (EA)