Türkiyeli şirket Belçika'ya taşeron işçi götürdü, altından 'insan kaçakçılığı' çıktı
Bayram Gümüş, Belçika Antwerp’teki Borealis Kimya Fabrikası’na Türkiye’den taşeron olarak çalışmaya giden 104 işçiden yalnızca birisi.
Ukraynalı, Bangladeşli, Filipinli işçilerle birlikte sayıları 174’ü buluyor. İşçileri Belçika’ya götüren şirketse IREM-Ponticelli ortaklığındaki Ankitech.
Buraya kadar her şey normal ve yasal. Ancak Gümüş’ün anlatımıyla her şey bundan sonra başlıyor. İşçiler ilk olarak düşük ücret, kötü çalışma koşulları ve uzun mesai saatleriyle karşı karşıya kalıyor.
Ardından da insan kaçakçılığından ve emek sömürüsünden mağdur oluyor. İşçiler şimdiyse hakları için mücadele ediyor.
Bayram Gümüş yaşananları "Her şey işe başladıktan 4 ay kadar sonra başladı" diyerek anlatıyor. Belçika’da devletin ilk olarak Filipinli ve bir grup Bangladeşli işçiden şüphelendiğini belirterek denetleme müfettişlerinin geldiğini söylüyor.
"3 gün içinde devlet bize geçici koruma statüsü verdi"
"Birtakım usulsüzlükler gördüler" dedikten sonra da "Oysa biz de aynı durumdaymışız" diye ekliyor:
"Müfettişler geldikten yaklaşık 40 gün sonra ikinci bir emre kadar 3 gün iş durduruldu. Bize kamplarınızda kalın dediler. Üç gün sonra ise bir haber daha geldi ve projenin süresiz durdurulduğunu söylediler.
"Anladık ki işin içinde dolandırıcılık, üçkağıtçılık, insan kaçakçılığı, emek sömürüsü, her şey varmış. Örneğin bize burada sağlık sigortası yapmamışlar. Biz yapıldı diye biliyorduk oysa. Devlete prim ödenmesi gerekiyormuş. O da ödenmemiş. ID’lerimizi (kimlik kartları) ancak gittikten 2 ay sonra verdiler bize.
"Bir örnek daha, Ankitech’in bizim adımıza yaptığı sözleşme 17 Eylül 2021 tarihli. Oysa biz Belçika’ya 26 Mart 2022’de giriş yaptık. Yani yaklaşık 6 ay sonra… Biz burada yokken bizim adımıza sahte sözleşme yapmışlar. Muhtemel ki Ankiteck Borealis’ten parayı aldı ama işçiyi getirmedi. Yoksa neden 6 ay önce tarihli kontrat yapsın. Buraya geldiğimizde bize kontratlarımız da verilmedi. Kontratlar müfettişin araştırmasıyla ortaya çıktı.
"Hal böyle olunca da savcılık soruşturma açtı ve soruşturmayı ‘insan kaçakçılığı mağduru’ tespitiyle yürütüyor. Bunlar ortaya çıktıktan 3 gün sonra devlet bize geçici koruma statüsü verdi. İlk etapta usulsüzlük tespit edilen Filipinli ve Bangladeşli işçilere ise bunun yanında Belçika’da sığınmacı statüsü verildi ve çalışma izni çıktı. Ancak bize henüz bu hak verilmedi.
"Burada sivil toplum kuruluşları bize destek olmaya çalışıyor ki oluyorlar da. Sendikalar bizim için bayağı bir uğraş veriyorlar. Gönüllü avukatlar bizim için mücadele ediyor. Burada birkaç tane Türk arkadaşımız var. Onlar destek vermeye çalışıyor. Sosyal demokrat ve işçiler destek için geliyor. En azından insan emeğine saygılı olan insanlar anlayabiliyor yaşadıklarımızı.”
"Firma bizi buradan çıkarmaya çalıştı"
Gümüş, hala fabrikanın kendilerine gösterdiği kamp alanında kaldıklarını anlatıyor. Bunun savcılığın kararıyla olduğunu da ekliyor. "Yoksa firma bizi buradan çıkarmaya çalıştı" diyor.
En az iki aylık maaşlarının içeride olduğundan bahseden Gümüş, "Bize burada işin süresi 2 yıl denildi ama ilk 3-4 ayda bitti" diyor ve yasal olarak en az bir yıllık tazminat almaları gerektiğini söylüyor.
Gümüş ve beraberindeki işçiler şimdi hem sığınma ve çalışma hem de maaşları ve tazminatları için mücadele ediyor, eylemler yapıyor.
Bunu da "Buradaki yasaların bize verdiği hakkı ve süreyi kullanarak yürüyüş yapıyoruz, oturma eylemi düzenliyoruz. Burada polis de bize bayağı yardımcı oluyor. Herhangi bir zorluklarını ve insanların tepkisini görmedik bu ülkede" diyerek anlatıyor. Gümüş Türkiye’ye de tepkili:
"Türkiye yardım etmedi"
"Türkiye Büyükelçiliği'nden geldiler. Ama sadece geçici koruma evrağı verildiğini söylemeye gelmişler. Zaten savcı bize ikinci gün bunu söyledi. Biz bunu zaten biliyorduk. Anlatmalarına gerek yok. Onun dışında herhangi bir yardım almış değiliz. Sadece yanınızdayız dediler. Ama sözle yanınızda olmak olmuyor. Türkiye'den bir talebim yok. Çünkü biliyorum ben ülkemi. Talep etseniz ne değişir?
"Eve dönemiyoruz. Bir kazancımız yok. Burada belirsiz bir süreç içerisindeyiz. Cuma günü parlamentoya gideceğiz. Beş kişilik temsilci heyeti oluşturduk. Refah Bakanı Hilde Crevits’le görüşeceğiz.
"Emek vermeden bir sonuca ulaşamıyorsunuz. Buradaki haksızlığa uğrayan bizleriz. Bizim emek gücümüz ve birey olarak bizleriz. Mağduruz, ailelerimiz mağdur. Belirsiz bir süreç... Yorulduk işin doğrusu. Ama direniyoruz. Sonucun ne olacağını bilmiyoruz. Bekliyoruz."
İşçilerin avukatı: İşçiler tehdit edildikleri yerde kalıyor
Olayla ilgili konuştuğumuz işçilere gönüllü avukatlık yapan Jan Buelens da işçilerin "insan kaçakçılığı mağduru" olduklarının mahkeme tarafından henüz teyit edilmediği eklemesini yapıyor. Ancak savcılığın soruşturmasını bu yönde ilerlettiğini anlatıyor.
Bunun bir ceza soruşturması olduğunu söyleyen Buelens, 138 işçiye "geçici koruma statüsü" verdiğini söylüyor. Bu kişilerin yaklaşık 70'inin Türkiyeli olduğu bilgisini veren Buelens'e göre söz konusu yerde çalışanların sayısı 400'ün üzerinde. Bu işçilerden 104'ü Türkiyeli, 38'i Filipinli, 38'i Bengalli ve 200'den fazlası ise Ukraynalı.
Mahkemenin insan kaçakçılığı mağduru statüsünü teyit etmesini umduklarını belirten Buelens "Ama böyle bir ceza davası yıllarca sürebilir" diye konuşuyor. Ardındansa ekliyor:
"Şimdi harekete geçmesi gerekenler, yetkililer. Normalde Belçika'da bir konutunuz, oturma izniniz ve çalışma olanağınız olur. Fakat bu insanlarda bunların hiçbiri yok ve şirketin tehdit edildikleri dairelerinde kalıyorlar. Hiçbir gelirleri yok. Bu kişilere ödeme yapılmıyor. Zar zor hayatta kalabiliyorlar. Belçika'da yeni bir gelecekleri olabilmesi adına başka bir iş bulmak için belgeleri yok.
"Başından beri Belçika'da oturma izni ve yetkililerden belgelerini alabilmelerini talep ediyoruz. Dolayısıyla, Cuma günkü eylem çok önemli çünkü bunu görüşmek ve bu durumda daha fazla beklemenin mümkün olmadığını ifade etmek için yetkililer ile bir araya geleceğiz. Önemli olan, Belçika hükümetinin harekete geçmesi.
"Eğer hükümet harekete geçerse insanların uygun belgeleri olur, Belçika'da iyi bir işverenin yanında bir iş bulabilirler ve bir evleri olabilir. Kendileri ve aileleri için bir gelecekleri olabilir.”
Buelens sözlerini “Burada en önemli şeyin Belçika'da bu sömürü durumunda çalışan çok fazla insan olması olduğunu düşünüyorum. Bazen Borealis gibi büyük firmaların taşeron şirketler ile çalıştığını görüyoruz ve sonunda sömürü burada gerçekleşiyor. Dolayısıyla, hükümetin işçileri koruması önemli. Eylemimiz de hem onlar hem de gelecekte diğer işçileri için önemli" diyerek sonlandırıyor.
* Borealis, Nisan’dan bu yana bu kanunsuzluktan haberdar. Fakat Borealis, basında çıkan haberler Temmuz sonunda artana kadar IREM ile olan sözleşmesini feshetmedi. İşçilere o andan itibaren de ödeme yapmadı. Bu da işçilerin hiçbir gelirlerinin olmamasına sebep oldu. * İşçilerin mağduriyeti Belçika'da bugüne kadar görülen en büyük insan kaçakçılığı ve ekonomik sömürü davası / vakası. 138 işçinin insan kaçakçılığı mağduru olarak tanınmasına rağmen, Flaman hükümeti ve federal hükümet, çoğu işçi için gerekli prosedürü başlatmadı, bu da onları oturma ve çalışma izninden, kalacak yer ve danışmanlıktan mahrum bıraktı. |
Ankitech, iddiaları yalanladı Konuyla ilgili Ankitech firması bir açıklama yaptı. Açıklamada firma "İnsan kaçakçılığı" suçunun oldukça ağır bir itham olduğunu söyledi. Firma iddiaları yalanlarken, işçilerin hak gaspına hiçbir zaman tenezzül etmediklerini, tam tersine her zaman emeğin karşılığını mali sınırlarını zorlayarak gözeten bir kurumsal politika güttüklerini ekledi. İtalya menşeili IREM'in 2021'de kendilerinden Antwerp'te Borealis için inşa edilecek bir endüstriyel inşaat için uzman işçi talep ettiğini belirten Ankitech, şirketle imzalar atıldıktan sonra sözleşmenin Belçika makamlarına sunulduğunu aktardı. Belçika makamlarının da proje kapsamında tüm taleplerine olumlu yanıt verdiğini, vizeler alındıktan sonra da işçilerin Antwerp'e gönderildiğini anlattı. "Tüm süreç yasal" Tüm işçilerle sözleşme yapıldığını ve imza altına alındığını ifade eden Ankitech açıklamasına şöyle devam etti: "Bu aylar süren çalışma süreci IREM hakkında isnat edilen 'Bangladeş ve Filipinler'den ucuza kaçak işçi getirip çalıştırıyorlar' suçlamalarına kadar sorunsuz devam etti. Bu süreçte gerek işçilerimiz gerekse de resmi makamlarca tarafımıza her hangi bir olumsuzluk bildirilmedi. Belçikalı Borealis şirketi, şantiyeyi belirsiz bir süreye kadar durdurduğunu ilan etti. Bununla beraber bizim şirketimizin de İtalyanlarla olan işçi kiralama sözleşmesi İtalyan şirket tarafından tek taraflı feshedildi. "Bu süreçle birlikte Bangladeş ve Filipinli işçilere 'insan kaçakçılığı mağduru' oldukları gerekçesiyle gerekli statüler ve haklar Belçika makamlarınca tanındı. Ancak Türkiye'den getirdiğimiz işçilere bu statü halen tanınmadı. Çünkü bizim işçilerimize Avrupa'da geçerli sektör içi yasal ücret düzeylerinde maaşlarının ödendiğine dair dekontlar ve diğer tüm resmi evraklar Belçika makamlarına sunuldu." "Ana firma şantiyeyi kapattı" Ankitech, Belçika hükümetinin Türkiyeli işçilere dair yeterli hassasiyeti göstermediği iddiası içinse "İşçilerimiz mağduriyet kapsamında olamazlar, çünkü çalışma sürecinde herhangi bir hak kaybına uğramadılar" dedi. Ortada bir hak kaybı var ise bunun kendilerinden olmayacağını belirten Ankitech "Şantiyeyi şirketimiz ile hiçbir ilgisi olmayan iddialara dayanarak kapatmaları sonucu olmuştur." diye de ekledi: "Bir yandan milyonlarca Euro zarardan ve tahsil edemediğimiz alacaklardan, bir yandan da bu tür ağır ithamlara cevap vermekten oldukça muzadrip durumdayız. Ama yine de asla ve asla işçilerimizi suçladığımız gibi bir kanıya kimse kapılmamalı. "İşçi kendi emeğinin hem güncel hem de tarihsel olarak takipçisi olacaktır elbette. Yasal karşılığı olmasa bile bu çabanın tarihsel meşruluğunun gayet farkındayız. İşçilerimizin sosyal ve ekonomik hakların çok daha iyi olduğu bir ülkede kalıp çalışmaları en fazla bizi mutlu eder. Ancak bunu yapmak isterken 'insan kaçakçılığı' ithamlarında bulunulması, 'hedefe giden her yol mübahtır' anlayışına düşülmesi, takdir edersiniz ki hem ahlaki hem de hukuki değildir." |
(HA/SD)