Haberin İngilizcesi için tıklayın
2021 su/tarım yılına ilişkin, Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM) tarafından hazırlanan “2020-2021 Su Yılı 12 Aylık Alansal Kümülatif Yağış Raporu” açıklandı.
2021 su/tarım yılı yağışları, normal değerlerin ve geçen yıl aynı dönem yağışlarının altında gerçekleşti.
Yağışlarda uzun yıllar verilerine göre, belirlenen normale kıyasla yüzde 19, 2020 su/tarım yılı yağışlarına göre yüzde 16 azalma yaşandı. Metrekareye düşen yağış miktarı da 465,5 milimetre olarak gerçekleşti. Uzun yıllar ortalamasına göre normal değeri 574 milimetre olan yağışlar, geçen yıl 552,6 milimetre olmuştu.
En fazla azalma Güneydoğu Anadolu’da
Normale kıyasla en fazla azalma yüzde 39 ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde kaydedildi. Yağışlar Marmara ve Karadeniz bölgelerinde normali civarlarda, diğer bölgelerde ise normallerin altında gerçekleşti. Doğu Anadolu’da yüzde 32, Akdeniz’de yüzde 24, İç Anadolu’da yüzde 22’lik azalma görüldü.
İl geneli yağışlarda en yüksek yağış, 1667 milimetre ile Rize’de, en düşük yağış 241 milimetre ile Mardin’de kayıtlara geçti. Normallerine göre en fazla azalma yüzde 54 ile Mardin’de, en fazla artma yüzde 26 ile Düzce’de oldu.
Karadeniz Bölgesi, Marmara Bölgesi’nin doğusu ve Trakya’nın doğu kesimleri ile Ardahan’da 125 günün üzerinde yağışlı gün gerçekleşirken, Mersin, Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin, Diyarbakır ve Şırnak çevrelerinde 60 günün altına düştü.
En çok tarım alanları etkilendi
Ülke genelindeki kuraklık en çok tarım alanlarını etkiledi.
Tütün, zeytin, üzüm, incir, pamuk ve turunçgiller gibi tarım ürünleri üretimin önemli kısmının yapıldığı Ege Bölgesi’nde de su/tarım yılı yağışları, normal miktarın gerisinde kaldı. Ege’de 2021 su/tarım yılı yağışları normale göre yüzde 18, 2020 su/tarım yılına göre yüzde 5 azaldı.
“Suya toleranslı ürüne doğru kayma oldu”
Raporu AA’ya değerlendiren İzmir Tarım ve Orman Müdürü Mustafa Özen ciddi anlamda bir susuzluğa doğru gidildiğini belirterek şunları söyledi:
“İzmir ölçeğinde 2020 yılına göre ‘çok aman aman’ etkilenmedik ama komşu illerimiz Manisa, Aydın, Denizli ciddi şekilde kuraklıkla mücadele ediyor ve derinden hissetmeye başladı.
“Kuraklık çalıştayı düzenleyerek bunun neler getireceğini, nasıl olumsuzluklarla karşı karşıya kalacağımızı, alınması gereken tedbirleri paydaşlarımıza anlattık. Çiftçimiz, üreticimiz değişen iklim koşullarına göre bitki desenini değiştirse de bunu zamana yaymak yerine biz de bir an evvel bu tedbiri almak adına üreticimizi kuraklığa toleranslı, daha az su isteyen çeşitliliğe doğru yönlendirmek adına çalışmalar yaptık.
“Örneğin Menemen’de pamuk ekilir ağırlıklı olarak. Ekim sezonu başlangıcında üreticilere bol miktarda su veremeyeceğimizi söyleyerek onları yönlendirdik, 10-15 bin dönüm olan ay çiçeği ekimi 55 bin dönümlere çıktı. Suya toleranslı ürüne doğru kayma oldu.”
“Damla sulama sistemine geçmek gerek”
Bakanlığın basınçlı sulama sistemlerine hibe desteği verdiğini aktaran Özen, silajlık mısır ekiminin yoğun olduğu Tire ile pamuk ekimi yapılan Dikili’de deneme yaptıklarını aktararak şu değerlendirmeleri yaptı:
“Salma veya vahşi sulamayla vermiş olduğumuz suyun yüzde 60-70’lik kısmı bitkiye temas ediyor ama damla sulama sistemiyle, salma sulama sisteminde verdiğimiz su miktarının yüzde 40’ını veriyoruz. Vermiş olduğumuz miktarın yüzde 95’i bitkiye temas ediyor. Bunlar su kaynaklarımızı daha uzun süre kullanabileceğimizin yöntemleridir.
“Bir an evvel bu yöntemlere geçmemiz gerekiyor. Susuzlukla mücadele ve ülkenin genelinde susuzlukla, kuraklıkla ilgili bitki deseninin nasıl olması gerektiğine yönelik çalıştay yapıldı, sonuç bildirgesi yayınladı. Üreticimize büyük görev düşüyor. Eğitimler veriyoruz, tavsiyelerde bulunuyoruz. Üreticilerimizin bunu kabul etmesi ve destek olması gerekiyor.”
Türkiye'de kuraklık
Türkiye, sanılanın aksine su zengini bir ülke değil, hatta tam tersine yılda kişi başına düşen bin 519 m3'lük su miktarı ile “su sıkıntısı çeken” bir ülke konumunda.
Ayrıca, Türkiye nüfusunun 2030’da 100 milyona ulaşacağı ve kişi başına düşen su miktarının bin 120 m3'e gerileyeceği öngörülüyor. Bu öngörüler, Türkiye’nin “su fakiri” olma yolunda ilerlediğine işaret ediyor.
Öte yandan durum dünya açısından da parlak değil. Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO), Ekim ayında yayımladığı bir raporda iklim krizinin küresel çapta su krizine neden olacağının bir kez daha altını çizerek 2050’ye kadar dünya nüfusunun yarısından fazlasının su sorunu yaşayacağını kaydetmişti.
2018’de dünya çapında 3 milyar 600 milyon kişinin yılın en az bir ayı su kaynaklarına erişimde sıkıntı yaşadığını duyuran örgüte göre, bu sayı 2050’ye kadar 5 milyarı aşacak.
(TP)