Azerbaycanlı göçmen trans kadın Dilan, 10 yıldır Türkiye’de yaşıyordu.
Hakkında sınır dışı edilmesi kararı vardı. HIV ile yaşıyordu. Türkiye’de ilaçlarına erişemediği için hayatını kaybetti.
Cenazesi 6 Ekim Cuma günü Gazi Cemevi’nden kaldırıldı, sessiz sedasız bir şekilde Kilyos Mezarlığı’na defnedildi.
Arkadaşı trans Arzu Bulut, “Ölen trans olmasaydı yine sessiz mi olurdu cenazesi?” diye soruyor.
Başka bir arkadaşı İris Mozalar da “Gelmeyen çok kişi oldu. Bu konuda kimseye kızgın değilim ama kırgınım” diyor, ekliyor: “Çünkü trans bir kadının cenazesini hepimiz sahiplenmeliydik…”
Dilan kimdi? Türkiye’de hangi hak ihlalleri ile mücadele etmek zorunda kaldı? Neden yaşatılamadı?
Arkadaşları bianet’e anlattı.
"Pasaportu olmadığı için hastaneye alınmadı"
Öncelikle Dilan’dan nasıl haberdar oldunuz?
İris: Dilan’ı yıllardır tanıyorum. Son bir yıldır iletişimimiz kopmuştu. Sonra ortak bir arkadaşımız onun çok hasta olduğunu söyledi. Yanına gidip gördük. Sonrasında Özgür’le birlikte gittik ve acile götürdük. Ne yazık ki kimliği veya pasaportu olmadığı için işlem yapmadılar. Ardından Dilan bir süre bizde kaldı. Sosyal medyada dayanışma çağrısında bulundum.
Dönüşler oldu ve böylece bir otele yerleştirebildik. Bir süre otelde kaldıktan sonra acili aradı ve ambulansla acile kaldırıldı. Bu kez acile ambulansla giriş yaptığı için pasaporta ihtiyaç duymamışlar ve yoğun bakıma almışlar.
Ara sıra gidip ziyaret ettim. Sonrasında taburcu oldu ve başka bir arkadaşına geçti. O sırada iletişimimiz koptu. Sonrasında tekrardan hastaneye kaldırılmış ve ardından hakka yürümüş.
Özgür: Dilan’ı yakinen olmasa da ben de birkaç yıldır tanırım. Rahatsız olduğuna dair haber aldığımızda İris’le birlikte yanına gittik. Dilan’ın durumu çok kötüydü. O gece önce Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne gittik, pasaportu olmadığı için alınmadı. Oradan da Samatya’ya İstanbul Eğitim ve Araştırma hastanesine gittik.
Gittiğimizde Dilan fenalaşmış durumdaydı, sedyeyle acile girdik. "Pasaport olmadığı için kabul edemeyiz, belki bir suça karışmış araması var kim olduğu belli değil" şeklinde geri çevrilmek üzereyken son anda 1500 lira verirsek yardımcı olabileceklerini söylediler.
Ödeyemedik ve Dilan’ı da alıp bizim eve geldik. Kısa bir süre misafir ettik, toparlanır gibi oldu. Sonra otel, hastane derken...
Arzu: Aylar öncesinde, İris’in bir trans arkadaşımız için dayanışma çağrısını görmüştüm. Aylar sonrasında ise bir arkadaşımızın bu korkunç zamandan, hayattan koparıldığı haberini aldım ve o kişinin Dilan olduğunu öğrendim. Böyle haberdar oldum.
Cenaze işlemleri süreç nasıl ilerledi?
Arzu: Öncelikle açıkçası çok umutlu da değildik ama üç arkadaş olarak gerekli prosedürleri öğrenip, Dilan’ı almak için şansımızı denemek istedik ve Samatya Devlet Hastanesi morguna doğru yola çıktık. Dilan’ı büyük bir üzüntüyle morgdan aldık ve Gazi Cemevi'ne, Sultangazi’ye gittik.
Dilan o gün Gazi Cemevi’nde kaldı. Ertesi sabah 11.00’de cemevinde buluştuk; bu transfobik dünya bilsin ki kimsesiz bırakmadık Dilan’ı ve saat 12.00’de son yolculuğuna uğurladık…
İris: Öncesinde son zamanlarda onla ilgilenen arkadaşlara ulaştım. Bir doktor arkadaşımız aracılığıyla hastaneye ulaştık. Sonra gerekli bilgileri alıp Arzu ve Özgür ile morga gittik. Dilan'ın na’şını alıp Gazi Cemevi'ne götürdük. Ertesi gün hakka yürüme erkânı yapıldı ve Dilan'ı uğurladık.
"Trans kadının cenazesini hepimiz sahiplenemedik"
Dilan’a dair ne söylemek istersiniz?
İris: Onla iletişimimizin henüz kopmamış olduğu dönemler hep depresif bir havası vardı. İçi hep buruk gibiydi. Bilmiyorum belki annesinden uzakta olduğu için belki zor şartlarda yaşadığı için…
Biraz da abartılı sanrılar yaşıyordu ara ara. Eğlenceli bir tarafı hep vardı, çok da güldürürdü. Çok tatlı biriydi, çok severdim Dilan'ı. Mistik yönleri de olan bir kızdı. Kendisini çok geliştirmişti, 6-7 tane dil biliyordu. Hastalandığını öğrendikten sonra yanına gittiğimde ise tanıyamadım. Çok zayıflamış ve çökmüştü.
O kadar çaresiz hissediyordu ki yüzünden okunuyordu bu. Aylarca bir şekilde destek olmaya çalıştık.
Ama hastalığın verdiği çökkünlükle de kendisi için çabalamaya çok mecali olamadı. Onun için çok üzgünüm. Hayalleri vardı, Kanada'ya gitmek istiyordu. Gitseydi yaşardı, gidemedi.
Dilan 10 yıldır Türkiye'de yaşayan Azerbaycanlı trans seks işçisi bir kadındı aynı zamanda HIV ile yaşıyordu. Kendisiyle ilgili sınır dışı kararı vardı. Bundan dolayı sağlık hizmetlerinden yararlanamadı.
Yoksul olduğu için HIV ilaçlarını kendisi de alamadı. Uzun süre böyle yaşadı, sonunda bağışıklığı düştü ve hastalandı. Ardından hastaneye kaldırılsa bile toparlayamadı.
Ben ve diğer arkadaşları, Özgür, Asya, Liza destek olsak bile geri dönülmez bir noktaya gelmişti. 2023 yılında AIDS sebebiyle hayatını kaybetti.
Arzu: Çok şey söylemek istiyorum ama boğazım düğüm düğüm oluyor.
Dilan Kürtçede mutluluğu ve neşeli kalabalığı ifade etmek için de söylenir; düğün ve dans anlamına gelir. Dilan ile ilk kez yüz yüze onun son yolculuğunda yıkanması için yanında olduğumda geldim. Kollarında çok güzel kırmızı güllerden dövmeler vardı.
Dilan’ı toprağa layık gören ve dans etmesine izin vermeyen bu korkunç zamandan alacağımız var. Dilan’a dair söylemek istediğim en anlamlı şey patriyarkaya karşı onun da öznesi olduğu kavgamızı büyütmek.
Dilan’ın cenazesine yeterince katılım var mıydı sizce?
İris: Ne yazık ki hayır. Dilan'ın cenazesini kaldırılacağını yeri ve zamanı
duyurmuştuk ama ona rağmen 15 kişiyi geçmiyordu sayımız. Gelmeyen çok kişi oldu.
Bu konuda kimseye kızgın değilim ama kırgınım. Çünkü trans bir kadının cenazesini
hepimiz sahiplenmeliydik..
Arzu: Kesinlikle hayır. Bunu çok üzülerek ifade ediyorum. Birçok feminist, kadın,
sol ve devrimci yapılara, basına haber vermemize rağmen bir avuç “yetimler
ittifakıydık.”
Bu patriyarkal yalnızlaştırmanın bir yapısal şiddet olarak bir araya gelişlerimizi
engellemesi, patriyarkaya karşı verilmesi gereken ortak kavgamıza zarar vermesi
canımı çok yakıyor. Ama bilinsin ki normun dışına itilenler, bir “garip” translar, bu
normu da, bu patriyarkal şiddeti de alt üst edecek bir arzuya ve inanca sahipler.
Trans kadınların bırakıldığı bu yalnızlık için ne söylemek istersiniz?
Arzu: Kesinlikle patriyarkal bir yalnızlaştırmanın var olduğunu düşünüyorum.
Patriyarka bizleri sürekli sadece bir kategoriye oturtma ve sabitleme derdinde, ve
kendi aramızda ilişkilenmeler ve bağlar kurmamıza engeller çıkarıyor. Bizler bu
yüzden toplumda, sadece “trans” olarak görülüyoruz ve oyunbozan bir arzuya sahip
olduğumuz için ekonomik, sosyal ve kültürel üretim ilişkilerinin dışında tutuluyoruz.
Layık olduğunuz tek yer, mezardır deniyor bize; zira yaşarken de bu patriyarkal
yalnızlaştırmadan ötürü kimsesiz hissettiriliyoruz hep. Bunu hayata sadece feminist
kavgası ve şiirleriyle tutunan bir trans kadın olarak bizzat deneyimliyorum. Translar
ile maalesef ilişkilenilmiyor; eş, dost, yoldaş ve yaren olunmuyor. Bizler bu
ilişkilenme ağlarının da dışında tutuluyoruz. İnatla tekrar ediyorum: transların
hayatlarını doğrudan etkileyen mücadele alanlarına “gönüllü” olarak katılma ayrıcalığı
olanların, salt kendi aralarında kurdukları ilişkilenmelere oturamadığımız evlere bakar
gibi bakıyoruz ve bu dışlanmayı reddediyoruz. Bu patriyarkal yalnızlaştırmayı
öncelikle boşa çıkarmamız ve bilhassa patriyarkaya karşı ortak bir mücadele hattında
buluşmamız gerekiyor.
Son olarak ne eklemek istersiniz?
Arzu: Daha önce de söylediğim gibi, biz translar sadece bize atanan gözaltı
araçlarında gözleri parlayan, eylemlerde barikat yıkan görüntüler olmaktan ya da bir
kitabın adı, bir etkinliğin konusu yapılmaktan çok daha fazlasıyız. Bizler sadece adı
yaşam olan bir fabrikada sürekli mesaiye kalan, hayatta kalma emekçileri falan
değiliz. Bizlerle eş, dost, yoldaş olamayan feminist-kadın özgürlük yapıları ve diğer
sol, antikolonyal, devrimci yapılar eksik kalacaktır.
Patriyarkanın bizi kıstırmaya çalıştığı kategorilerden sıyrılıp aramıza koyduğu
yarıkları boşa çıkarmamız gerek. Gerçekten birbirimizle ilişkilenmeliyiz. Değer
ilişkilenmelerini yaratmalıyız, beğeni ve onun aldatıcı ilişkilenmelerini değil.
Ortak bir mücadele hattını elbet kuracağız; bu konuda sonsuz bir inada ve inanca
sahibiz. “Patriyarkaya karşı mücadele”nin içinde de bir mücadele yürütmek
gerekiyorsa bunu da yapacağız; bu kavga alanlarını böylesine işlevsizleştirenlere ve
bizi görmeyenlere bırakmayacağız. Bu da benim Dilan’a sözüm.