* Fotoğraf: Pixabay
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Halk Sağlığı Kolu, Afşin-Elbistan Kömürlü Termik Santrali’nin yarattığı hava kirliliğinin insan ve çevre sağlığı açısından "korkutucu boyutlara ulaştığına" dikkat çekti.
Konuya ilişkin yapılan yazılı açıklama yapan TTB, kamuoyunun tüm çabalarına karşın; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın söz konusu santrale ait baca gazı ölçümlerinin kamuoyu ile paylaşmadığı ifade edildi.
Açıklamada, Afşin-Elbistan santrallerinin yarattığı hava kirliliğinin, “Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliğinde” belirtilen sınır değerlerin çok üzerinde olmasına da vurgu yapıldı.
DSÖ’nün limit değerleri aşıldı
Greenpeace’in, Ekim ve Kasım aylarında, bölgede yaptığı ölçümlere de yer veren TTB, şu noktalara dikkat çekti:
- Partiküler madde (PM) havada asılı katı veya sıvı maddelerin mikroskobik parçacıkları olup, en tehlikeli hava kirliliğidir. 24 saatlik PM10 (10 mikron ve altındaki partiküler madde) değeri; Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) önerdiği yıllık limit değeri olan 20 µg/m3’ın 16 katı, Avrupa Birliği’nin (AB) mevzuatında belirlenen yıllık ortalama limit değer olan 40 µg/m3‘ın ise 8 katıdır.
- 24 saatlik PM2,5 (2,5 mikron ve altındaki partiküler madde) değeri ise DSÖ’nün önerdiği yıllık limit değeri olan 10 µg/m3‘ın 10 katından, AB’nin mevzuatında belirlenen yıllık ortalama limit değer olan 25 µg/m3’ın ise 4 katından yüksek saptandı.
- Türkiye’de havada ölçülen en yüksek 24 saatlik PM10 limit değeri 50µg/m3 olması gerekirken, ölçüm noktalarından birinde bu değerin 320’nin üzerindedir.
- Türkiye’nin limit değer uygulaması bulunmayan, DSÖ ve AB tarafından yıllık ortalama değer olarak sırasıyla 10 µg/m3 ve 25 µg/m3 sınırları belirlenen havadaki PM2,5 miktarı bir noktada 105’i aştı.
- Ölçülen PM10 değerlerinin, her iki noktada da ölçüm yapılan 30 günün tamamında; Türkiye, DSÖ ve AB’nin belirlediği günlük ve yıllık değerlerini aştı.
- Ölçülen PM2,5 değerlerinin de yine her iki noktada da ölçüm yapılan 30 günün tamamında, DSÖ ve AB yıllık limit değerlerinin üzerindedir.
TIKLAYIN - Maraş'ta hava kirliliği sınır değerlerin 10 kat üstünde
Dünya termik santralden vazgeçiyor
TTB Halk Sağlığı Kolu, Türkiye’deki hava kirliliğinin en önemli kaynağının endüstri üretimi, ulaşım ve evsel ısınmada kullanılan fosil yakıtlar olduğunu belirtti.
Uzmanlar, pek çok ülkenin hava kirliliğine karşı ve sera gazı emisyonları sınırlaması için kömürlü termik santrallerden elektrik üretimine son vermeye başladığını ancak Türkiye’de ise tam tersine bir politika izlendiğini ifade etti:
“Türkiye’de, mevcutların yanı sıra 80’e yakın yeni kömürlü termik santral yapılmaya çalışılıyor. Fransa 2022, İtalya 2023, Almanya 2038, İngiltere 2024, Yunanistan 2028, Macaristan 2030, Slovakya 2030, Hollanda 2030, İtalya 2025, Danimarka 2030'da kömürlü termik santralleri tamamen kapatmayı planlarken; Türkiye’de 28 tane aktif kömürlü termik santralin yanı sıra 30’dan fazlası da planlama aşamasında.”
TIKLAYIN - Kömür artık "sigortalanamaz" hale geldi
Termik santrallerin zararları
“Elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 40’a yakınını kömürlü termik santrallerden yapan ülkemiz, üstelik bu santraller için kömür gereksiniminin yarıya yakınını da ithalatla karşılamakta; ithal kömürle yarattığı hava ve çevre kirliliğiyle vatandaşının ve tüm canlıların sağlığı ile oynamakta, toprak ve su kaynakları kirliliğine neden olmaktadır” denilen açıklamada termik santrallerin zararlarına ilişkin şu bilgiler sıralandı:
- Termik santralde soğutucu olarak kullanılan suyun sıcak ve kirli su olarak ortama salınmasıyla, canlılık ciddi zarar görüyor.
- Termik santrallerden salınan zararlı gaz ve ağır metallerle kirlenen ekili alanlarda yetişen gıda maddelerinin sağlığı bozucu etkisi artıyor.
- Zehirli gazlar havaya karışarak asit yağmurlarının oluşumuna neden oluyor.
- Yaratılan karbon kirliliği ile iklim de olumsuz yönde etkileniyor.
- Enerji santrallerinde yanan kömür, enerji birimi başına diğer yakıt kaynaklarından daha fazla nitrojen oksit, kükürt dioksit, partikül madde ve ağır metal yayıyor ve küresel halk sağlığını bozuyor.
- Kömürlü termik santrallerden salınan baca gazı içinde, cıva gibi ağır metallerle, dioksin ve polisiklik aromatik hidrokarbonlar gibi kalıcı organik kirleticiler de bulunuyor. Cıvaya yoğun miktarda maruz kalındığında çocuklarda bilişsel gelişim olumsuz etkilenebiliyor ve fetüsün hayati organlarında geri dönüşü olmayan zararlar meydana gelebiliyor.
- Kömür santrallerinin emisyonlarına maruz kalma; özellikle solunum ve kardiyovasküler hastalıklarda, belli kanserlerde ve sinir sistemi hastalıklarında artışa; hastanede daha uzun yatışa ve fazladan ölümlere neden oluyor.
NOT: Türkiye’de DSÖ’nün AirQ+ programı kullanılarak yapılan hesaplamalara göre hava kirliliği, DSÖ kılavuz değerine indirilseydi; 2019 yılında tüm ölümlerin yüzde 7,9’u (31.476 ölüm) ve 2018 yılındaki tüm ölümlerin yüzde 12.13’ü (45.398 ölüm) önlenebilirdi.
Covid-19 ve kirlilik
TTB Halk Sağlığı Kolu, Covid-19 ve hava kirliliği ilişkisine de dikkat çekti:
“Çevresel partikül maddeler, virüsler dahil çok sayıda mikroorganizmanın taşıyıcısı olarak rol oynar. Hava; bakteriler, mantarlar, virüsler, parazitler ve sporlar dahil olmak üzere mikroorganizmaların çeşitli bölgelerin çevresinde hareket edebildiği son derece uygun bir iletim yöntemidir. Partikül maddeler, yayılan virüslerin etkinliğini artırır ve kalıcılıkları için uygun ortamı sağlar.
“Dahası, mikroorganizmalarla birlikte PM2.5, çoğunlukla 2.5 mikrondan daha küçük olan kirleticiler, ince ve çok ince partikül maddeler olmak üzere akciğerlerin derinliklerinde kolayca solunur. Bu durum virüsün solunum sistemine girmesini, büyümesini ve enfeksiyonlara neden olmasını kolaylaştırır.
TIKLAYIN - "İklim krizinin aşısı yok, değişmeliyiz"
“Virüs kirleticiler yoluyla taşınabilir”
“SARS-CoV-2 virüsü hava ve kirleticiler yoluyla taşınabilir. Pandemi döneminde farklı ülkelerde yapılan birçok çalışmada, Covid-19 vaka sayısı ve ölümlerin artmasının PM2.5, PM10, CO gibi çevresel kirleticileri ile pozitif bir ilişkiye sahip olduğu gösterilmiştir.
“Küresel ölçekte partiküler maddeye bağlı hava kirliliğinin, dünya genelinde Covid-19 ölümlerine etkisi ve bu etkideki kıtasal farklılıkların, fosil yakıt kullanımı ile ilgili olması göz ardı edilmemelidir.”
“Bir an önce kapatılmalı”
Kömürlü termik santrallere dayalı enerji politikasından bir an önce vazgeçilmesi gerektiği uyarısı yapan uzmanlar, açıklamayı şu sözlerle sonlandırdı:
“Sınır tanımayan kapitalist politikaların izinden gidilerek artırılmaya çalışılan termik santraller; doğa, insan ve diğer canlılar için kaçınılmaz bir tehdittir. Ülkemiz gerek hava kirliliği gerekse toprak, su kaynakları gibi kaynaklarının kirliliğini önlemek için kömürlü termik santrallere dayalı enerji politikasından bir an önce vazgeçmelidir.
“Afşin-Elbistan Kömürlü Termik Santrali gibi, baca filtreleri diğer çevresel önlemleri olmayan kömürlü termik santrallerden başlamak üzere mevcut kömürlü termik santrallerde belli bir plan içinde bir an önce kapatılmalıdır.”
Maraş’ta termik santral
Temiz Hava Hakkı Platformu’nun Kara Raporuna göre, 2017 yılında hava kirliliğine bağlı ölümlerin il bazındaki ölümlere oranı en fazla olan üç ilden biri Kahramanmaraş.
Greenpeace’in çalışmasına göre, Afşin-Elbistan’daki termik santrallar, bugüne kadar havaya saldıkları kirleticilerle 17 bin insanın erken ölümüne neden oldu.
2020’nin başında Afşin A Termik Santrali, baca filtresi takmadığı gerekçesiyle bir süreliğine kapatıldı. Ancak 6 ay sonra çevre yatırımları yapıldığı iddiasıyla kükürt arıtıcı filtresi bulunmayan santral açıldı.
2004’te açılan ve Elektrik Üretim AŞ (EÜAŞ) tarafından işletilen Afşin B Termik Santralinde ise baca gazı filtrasyon sistemi var ama kullanılan düşük kalite linyit yüzünden sürekli devre dışı kalıyor. Filtreler sadece külleri tutuyor ve zehirli gazlar bacadan dışarı atılıyor. Santralın ÇED raporu, Afşin A Termik Santralı’na kükürt arıtıcı filtre takılması şartı ile alınsa da EÜAŞ bu yatırımı gerçekleştirmedi.
Bölgede planlama aşamasında olan altı yeni termik santral var. Bunlardan 3 tanesi günümüzde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı gözetimindeki onay süreçlerinden geçmeye çalışıyor ve büyük tartışmalara neden oluyor. Diğer 3 tanesinde (Afşin D, Afşin E ve Afşin G) ise henüz bir gelişme yok. (TP)