Fotoğraf: Unicef
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) Genel Direktörü Henrietta Fore, "Acilen uluslararası tedbirler alınmazsa, COVID-19 salgını mülteciler, göçmenler ve yerlerinden edilmiş toplumlar üzerinde yıkıcı bir etkiye yol açabilir" dedi.
Fore, yaptığı açıklamada, COVID-19 hastalığının, göçmen ailelerin bulunduğu mülteci kamplarında, kalabalık kabul merkezlerinde veya idari gözetim merkezlerinde yayılma riskinin oldukça yüksek olduğunu belirtti.
"Virüsün yayılma hızı da dikkate alındığında, böyle bir senaryo çok uzak görünmüyor" diyen Fore özetle şunları aktardı:
"Mülteci, göçmen veya bulundukları ülkede yerlerinden edilmiş kişiler de dâhil olmak üzere evlerini terk etmek zorunda kalan çocuklar ve aileler, küresel bir salgın yokken dahi sağlık hizmetlerine ve düzgün el yıkama ve hijyen olanakları gibi önleyici hizmetlere erişimde büyük engellerle karşılaşmaktadır. Dolayısıyla bir salgın hastalık durumunda bu kişiler çok daha büyük bir risk altındadır.
"COVID-19 gibi bir solunum yolu hastalığı, birçok kamp ve yerleşim alanının tipik özelliği olan aşırı kalabalık, kapalı mekânlarda ve güvenli olmayan koşullarda kolaylıkla yayılabilir. Bu ortamlardaki ailelerin hastalığı kapma riski çok daha yüksek olup yetersiz hizmetler nedeniyle hastalıkla mücadele etme imkânları da çok daha azdır.
"31 milyon çocuk evlerini terk etmek zorunda kaldı"
"Burada az sayıda bir insan topluluğundan söz etmiyoruz. Bugün evlerini terk etmek zorunda kalmış 31 milyon çocuk var. Bu çocukların 17 milyondan fazlası kendi ülkesi içinde yerinden edilmiş, 12,7 milyonu mülteci konumunda ve 1,1 milyonu da sığınmacı statüsünde bulunuyor. Tüm bu çocuklar çeşitli hizmetlere ihtiyaç duyuyor. Bununla birlikte, büyük bir kısmının hastalandıklarında doktora telefon etme, her ihtiyaç duyduklarında ellerini yıkama veya hastalığın bulaşmasını engellemek için sosyal mesafe uygulama lüksleri de yok.
"Küresel salgına yönelik her türlü halk sağlığı müdahalesi; mülteciler, göçmenler ve ülke içinde yerlerinden edilmiş kişiler de dahil olmak üzere en savunmasız kişilere ulaşabilmelidir. Bu da hastalığı önlemeye yönelik bilgiye, su ve sanitasyon olanakları ile test ve tedavi imkanlarına adil erişim sağlamak anlamına gelmektedir. Çocuklar onlara bakan kişilerden ayrı düşmüş veya bu kişiler vefat etmiş ise onlar için güvenli, aile temelli bakım ve destek planları mevcut olmalıdır.
"Çocuklar ve aileleri, zarar görme riskinin bulunduğu ortamlardan uzaklaştırılmalı"
"Bunun yanı sıra, sınırların kapatılması ve seyahatin sınırlandırılması gibi önleme tedbirleri çocukların sığınma talep etme ve aile üyeleri ile yeniden birleşme haklarını engellememelidir. Ayrıca bu tür tedbirlerin, yardım kuruluşlarının insani yardım sağlama çabalarını da baltalamaması gerekir. Evlerini terk etmek zorunda kalan çocuklar ve aileleri, zarar görme riskinin bulunduğu ortamlardan hızlıca uzaklaştırılmalı ve bu kişilere suya, sabuna, sosyal mesafe uygulamasına ve güvenliğe erişimlerinin olduğu yeterli barınma imkanları sağlanmalıdır.
"Ancak tüm bunları tek başımıza yapamayız. Bugün hükümetler ve uluslararası toplum bu olağanüstü dönemde en savunmasız kişileri korumak için her zaman olduğundan daha fazla bir araya gelmeli ve işbirliği yapmalıdır." (AÖ)