Fotoğraf: Twitter
AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan’ın TBMM’ye sunduğu çoklu baro (Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi) yasa teklifinin ardından söz alan CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu yargı üzerine eleştirilerde bulundu.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş hakkında verdiği “derhal tahliye” kararlarını hatırlatan Tanrıkulu “Bu kararlar AKP hükümetinin sabıka kaydıdır” dedi.
İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nden (ACM) Hrant Dink cinayeti davasının görüldüğü 14. ACM’ye atanan hakim Akın Gürlek’le ilgili de konuşan Tanrıkulu “Bir adliye binası içerisinde bir heyet 2 yıl içerisinde birden çok önemli siyasi davaya nasıl atanır?” diye sordu.
"HSK'nin Karayolları Genel Müdürlüğü'nden farkı yok"
Tanrıkulu Meclis kürsüsünden özetle şunları söyledi:
AİHM’nin #OsmanKavala ve #SelahattinDemirtaş kararları Akparti hükümetinin sabıka kaydıdır!https://t.co/MVFJ2aSu7k
— Sezgin Tanrıkulu (@MSTanrikulu) June 30, 2020
“Yargıyı konuşuyoruz. Bir yargı mensubu olarak ifade edeyim ki AKP Hükûmeti döneminde yargı kurumu yok oldu. 2010’dan önce Türkiye'de bir yargı kurumu vardı, onun bağımsızlığını ve tarafsızlığını tartışıyorduk ama şimdi kurum olarak bir yargı yok, yürütmenin bir parçası hâline gelmiş olan bir yargı var.
“Burada hep ifade ediyorum, HSK'nin Karayolları Genel Müdürlüğü’nden farkı yok, Çağlayan Adliyesi’ndeki birimin İstanbul Karayolları Bölge Müdürlüğünden bir farkı yok; yargıyı bu noktaya getirdiniz.
"Demirtaş ve Önder adil yargılanmadı"
“Buradaki hukukçu milletvekillerinin vicdanına sesleniyorum. Yargı aynı zamanda teamüllerle işler, yargının teamüllerine herkes saygı gösterir ama siz bu teamülleri de yok ettiniz. Örnek mi? Size söyleyeyim; İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi 7 Eylül 2018’de, hızla ama hızla, Selahattin Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önder'e ceza verdi, tarihin en büyük cezasını verdi; dört yıl sekiz ay. O davaları izledim, tümü hukuka aykırıydı, adil yargılama ilkelerine aykırıydı.
“10 Ekim 2018’de 37. ACM’de Çağdaş Hukukçular Derneği’nin duruşması vardı. 37. ACM hukukçuların tümünü tahliye etti, 4 sayfa gerekçe yaptı.
Adalet Bakanlığınız ne yaptı, biliyor musunuz? HSK'yla birlikte; 37. ACM’yi dağıttı, rüştünü Selahattin Demirtaş davasında ispatlamış olan o heyeti 37. ACM heyeti yaptı.
“O Heyet Çağdaş Hukukçular Derneği üyelerine adil olmayan koşullarda en ağır cezaları verdi. Bakın, aynı adliye içerisinde bir yargıç, bir heyet alınıp başka bir heyet yapılamaz; Türkiye'nin yargı tarihinde bunun bir örneği yoktu. Sonra hızla ama hızla aynı heyet Sözcü davasında, Canan Kaftancıoğlu davasında ve barış akademisyenleri davasında intikam alır gibi, savunmayı yok sayarak kararlar verdi.
“Daha dün burada bu heyetin görevi bitti ya, Hrant Dink'in yargılandığı 14. ACM heyeti yaptınız.
"İlk önce 26, sonra 37, şimdi 14. ACM"
Böyle gezen bir heyet olur mu bir adliye binası içerisinde. Siz buna şimdi "yargı" mı diyorsunuz? Buna ne diyorsunuz gerçekten, bir sözünüz var mı? Çıkın burada söyleyin. Çağlayan Adliyesi içerisinde bir heyet iki yıl içerisinde aynı derecedeki bu mahkemeleri nasıl gezer? İlk önce 26, sonra 37, şimdi 14. ACM. Neyi konuşuyorsunuz ya! Neyi konuşuyorsunuz!
AKP’nin şanssızlığı -kuruluşundan beri takip ediyorum- bu heyete teslim olmasıdır, bu hukukçu heyetine teslim olmasıdır. En başında bizleri bile dinleyen, görüş alan bir AKP aklı vardı ama şimdi bütün bunları yok eden bir akıl var. Biraz dinleyin, etrafınızı biraz dinleyin. Akıldan, mantıktan, gelecekten yoksun bir biçimde bu kadar berbat yasalara imza atamazsınız. Ve tarihin en ağır mahkûmiyetlerini alıyorsunuz.
"AİHM'nin kararları bu hükûmetin sabıka kaydıdır"
AİHM’nin Osman Kavala, Selahattin Demirtaş davaları bu hükûmetin sabıka kaydıdır. AİHM faili meçhul cinayetlerde, işkencelerde, köy yakmalarda sözleşmenin 18'inci maddesinden ihlal vermedi ama Demirtaş davasında ‘Sen, Demirtaş'ı yargı eliyle siyasetten diskalifiye etmek için tutukluyorsun, yargıyı kullanıyorsun’ dedi. En ağır mahkûmiyet, en ağır, anlayana tabii.
“Osman Kavala davasında yine en ağır mahkûmiyeti verdi, 18'inci maddeden. Dedi ki ‘Sivil toplum örgütlerini tasfiye etmek için yargıyı kullanıyorsun, onu zorla hapsediyorsun’ ve itirazınızı büyük daire kabul etmedi, kesinleşti karar. Türkiye yargıyı bu noktaya getirdiniz.
"Önce yargı borsalarını temizleyin"
“Daha dün Diyarbakır'daydım. Gidin, ilk önce, yargıda oluşturduğunuz borsaları temizleyin barolara el atacağınıza.
"Daha dün Diyarbakır'da Zerya Kuyumculuk diye bir yere operasyon yapılmış, nitelikli dolandırıcılık... Yerel gazetelere bakıyorum, içlerinde kamu görevlileri var, savcılar ve hâkimler var, oraya para yatırmışlar. Bu paralar kimin parası? Kuyumcuya niye para verirler? Rüşvet parası, rüşvet!
“Adliyelerinizden rüşvet dökülüyor, rüşvet! Avukatlar insan haklarına sahip çıkıyor sizin yarattığınız bu yargı düzeninde adliyeler rüşvet kokuyor, yolsuzluk kokuyor, kayırma kokuyor. Yargıyı bu noktaya getirdiniz. Gelin, bunları konuşalım ilk önce.” (HA)