Kobanî davasının 40. duruşma periyodunun 4. oturumu, Sincan Cezaevi Kampüsündeki Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde dün görüldü.
TIKLAYIN - Adalet, siyaset ve hukuk: Kobani Davası
Davada, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü ve HDP MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 108 kişi yargılanıyor.
3 bin 530 sayfa ve 324 klasörden oluşan iddianamede 108 siyasetçi için “Devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma” ile 37 kez “insan öldürme” başta olmak üzere pek çok suçtan ceza isteniyor.
TIKLAYIN - “Mahkeme, iktidarın çizdiği sınırdan çıkamıyor”
TIKLAYIN - “Kobanî davasında mahkeme, kendi yarattığı hukuku uyguluyor”
“Talimatla ilgili dört farklı iddia var”
MA’nın haberine göre, tutuklu yargılanan siyasetçi Günay Kubilay beyanına devam etti.
Kubilay, dosyada A53, MAHİR ve HERMES’in gizli tanık olduğunu, Merdan, Ulaş ve Kerem’in ise dosyada açık tanık olarak beyanlarının olduğunu söyledi.
Açık ve gizli tanıkların KCK Türkiye sözcüsünün HDP MYK’ya talimat verdiği yönünde dört farklı iddiasının olduğunu belirten Kubilay, “İddia edilen talimat metninin HDP MYK’ya verildiğine dair tanıkların dört farklı iddiası var. Bunlardan biri talimatın KCK Türkiye sözcüleri tarafından verildiği iddiası. İkincisi talimatın Kobani sınırında verildiği iddiası. Üçüncü iddia talimatın toplantıdan bir hafta önce getirildiği dördüncü iddia ise talimatın aynı gün kurye ile Diyarbakır’a gönderildiği yönündedir” dedi.
“Tanık beyanları çelişkili”
Dört iddianın birbiriyle çeliştiğini söyleyen Kubilay şöyle konuştu:
“Daha talimatın nasıl geldiğine dair dört farklı iddia var. Burada bile bir bütünlük yok. Yine Gizli Mahir’in hem savcılık hem de mahkemede verdiği beyanları arasındaki çelişki söz konusu. Bakın gizli tanık Mahir, savcılık ifadesinde KCK Türkiye sözcüsünün o dönem HDP MYK toplantısına katıldığını söyledi. Ancak mahkemede verdiği ifade de ise somut bilgi vermek yerine KCK’nin işleyişini anlattı.
Tanıkları özetlemek gerekirse, tanık Kerem, HDP MYK toplantısından haberinin olmadığını, tanık Merdan Rüştü Ovalıoğlu toplantıyı bilmediğini, tanık Ulaş rivayet olarak tanımlıyor. Gizli tanık HERMES toplantı konusunda hiçbir şekilde bilgisinin olmadığını belirtti. Tanık A3 ise talimatın Kamuran Yüksek’e geldiğini, ama yer ve zamana dair tek somut bir ifade kullanmadı. Bunların hepsi mahkeme tutanaklarında mevcuttur.
“Tanıklar birbirini yalanlıyor”
Şans oyunu oynar gibi beyanda bulunan tanıkların beyanları hükme esas alınır mı? Tüm tanıklar birbirini yalanlamaktadır. Bakın sayın başkan tek bir 6 Ekim 2014 tarihli HDP MYK toplantısı var ama tanıklar buna dair dokuz farklı isim vermiş. Beyanların suç biliminin ve bir ceza yargılamasının zorunlu kıldığı, ‘ne, nerede, ne zaman, nasıl, kim ya da kimler’ sorularına yanıt veren kesin bilgilerden yoksun olduğu, ayan beyan ortada.
Birbirini geçersizleştiren dört farklı tanık beyanının olması; başka hiçbir delile gerek olmaksızın tanıkların birbirlerini yalanladığının yegâne kanıdır. Mahkeme; hangi tanığın doğru, hangi tanığın yalan söylediğine dair eğer yazı tura atmayacaksa; yapması gereken şey bu tanık beyanlarını çöpe atmasıdır.”
“Kamusal yarar değil, kişisel çıkar”
Tanıkların kişisel çıkar sağladıklarının her hali ile anlaşıldığına dikkat çeken Kubilay, sözlerine şötle devam etti:
“Bu tanıkların tanıklık gerekçelerinde öne çıkan temel unsur, kamusal yarar değil, kişisel çıkar olduğu kuşkuya yer bırakmayacak kadar açıktır. Bu tanıklar; onlarla anlaşma yapanların ihtiyacına göre hareket kişilerdir. Dikkat edilmesi gereken bir diğer şey ise bu tanıklardan bazılarının farklı dosyalara da tanıklık yapmış olmalarıdır. Bakın sayın başkan, bu dosyadaki tanıkların farklı dosyalarda yaptıkları yalan tanıklıkların ortaya çıkması ile bir sürü insan cezaevinden tahliye edildi. Bu gerçekliğin de dikkate alınması gerekir.
Yalancı tanıklıklar üzerinde inşa edilmiş hiçbir resmi tarihin ömrü uzun olmamıştır. Bu tarihsel hakikat bu dava için de geçerlidir. Sonuç olarak, ben insanlığın sömürüsüne karşı biriyim. Her şeyden önce Şengal’den gerçekleşen bir soykırımın benzerinin Kobani’de de yaşanmaması için demokratik çağrı yapacak bir siyasi kişiliğe sahibim. Demokratik siyaseti de talimat almadan özgür kimliğim ile yapıyorum. Talimat suçlamasını kendime hakaret sayıyorum. Talimat iddiasını kabul etmiyorum.
“Sorumluluk, niyet okumayla yüklenemez”
Yargılandıkları davanın bir kamu davası olduğunu söyleyen Kubilay, kamu davalarında esas olanın maddi gerçeğin ortaya çıkarmak olduğunun altını çizdi:
“Bir ceza yargılamasında iddia makamının şüphelinin sadece aleyhine olan delilleri değil, lehine olan delilleri de toplaması gerekir. Ancak, iddia makamı lehimize olan hiçbir evrakı iddianameye ve mütalaaya koymamış. Örnek olarak, AİHM’in Demirtaş ve Yüksekdağ kararları; lehimize olan kararlardır ancak bu kararlar mütalaamıza konulmamış.
Olayların hiçbirinde sonuç nedenden önce gelmez. Kişinin nedeni olmadığı bir olaydan yargılanamayacağı, çağdaş hukukun temel kuralıdır. Vahim olarak nitelendirilen olayları sorumluluğu niyet okumalardan hareketle HDP MYK’ya ve MYK üyesi olarak şahsıma yüklenemez.”
Duruşma bugün devam edecek. (AS)