Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün davetiyle Türkiye’ye gelen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Başkanı Robert Spano, dün (3 Eylül) Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesinin ardından bugün de İstanbul Üniversitesi’nden (İÜ) fahri doktora aldı.
Türkiye’de yargı bağımsızlığının ve hukuka güvenin en çok tartışıldığı dönemlerden birinde gerçekleşen bu ziyaret birçok meseleyi de yeniden gündeme getirdi. Bunlardan biri yazar ve akademisyen Mehmet Altan’ın Spano’ya yazdığı açık mektupla bir kez daha hatırlanan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraçlar ve AİHM’nin KHK ihraçları hususunda yapılan bireysel başvurulara dair verdiği karardı.
Söz konusu kararla, OHAL Komisyonu’nun yaklaşık 4 yıldır kendileri hakkında vereceği kararı beklemek zorunda kalan ve İstanbul Üniversitesi’nden ihraç edilen akademisyenlerden Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden Doç. Dr. Zeynep Kıvılcım ve Doç. Dr. Erhan Keleşoğlu ile Hukuk Fakültesi’nden Dr. Mehmet Cemil Ozansü ile Spano’nun Türkiye ziyareti ve fahri doktora meselesini konuştuk.
Doç. Dr. Kıvılcım: Programa dahil olsa bile zorunlu değildi
İstanbul Üniversitesi’nde görev yaptığı süre boyunca İnsan Hakları Hukuku alanında dersler veren Zeynep Kıvılcım, Spano’nun fahri doktora alması için, “Bir devlet tarafından bu ziyaretin içeriği ve programı belirleniyor olsa bile ihraçlarımızın faili olan bir üniversiteden fahri doktora almak şeklindeki programın parçası olmasını, bir nezaket ziyareti dahilinde zorunluluk olmadığını düşünüyorum. Kendisinin fahri doktorayı kabul etmesi benim açımdan açıklaması zor bir durum” dedi ve şöyle devam etti:
“AİHM, Avrupa Konseyi gibi bir hükümetler arası örgütün içerisinde faaliyet gösteren bir mahkeme ve bir mahkeme başkanı göreve geldiği zaman üye devletleri nezaket ziyaretleri yapması şeklinde bir uygulama olabilir. Bunun programının da ev sahibi devlet tarafından düzenleneceği ve bu program içerisinde de mahkeme başkanının hareket ettiği söyleniyor.
“Türkiye’deki durumu bilmemesi gerçekçi değil”
“Kendisi bildiğim kadarıyla AİHM’de yargıç, Türkiye’den gelen dosyaların da ele alındığı bir dairede. Türkiye’den yapılan başvurular ve Türkiye’deki binlerce akademisyenin ihracıyla ilgili durumu bilemediğini düşünmek bana çok gerçekçi görünmüyor.
“Kaldı ki bir kişinin ziyareti sırasında, kendisi mahkeme başkanı olmasa bile, kendisine fahri doktora vermeyi teklif eden bir üniversiteyi en azından Google’da araması beklenir diye düşünüyorum.
“AİHM önünde derdest olan iki başvurum var”
“Ben İstanbul Üniversitesi’nden ihraç edilmiş bir akademisyen olarak ismimin ihraç edilecek kişiler arasında listelenmesinde birincil belirleyicinin İstanbul Üniversitesi yönetimi olduğunu çok net biliyorum. Çünkü YÖK daha sonra KHK listelerinin üniversiteler tarafından yapıldığını açıkladı.
“Dolayısıyla üniversiteye rağmen yapılmış bir ihraç durumu yok, bilfiil faili üniversite olan bir ihraç işlemi var. Bunun yanı sıra benim birçok başka ihraç edilmiş arkadaşım gibi AİHM önünde biri ihracımla biri de pasaportumla ilgili derdest olan iki başvurum var.
* Doç. Dr. Zeynep Kıvılcım
“Beklentimizin düşüklüğüne rağmen içler acısı”
“Mahkemeden beklentimiz çok fazla bir şey değil aslında. Mahkemeyi de gözümüzde çok büyütmüyoruz. Ancak beklentimizin düşüklüğüne rağmen içler acısı bir durum söz konusu.
“Çünkü mahkeme 4 senedir sadece başvurularımızı değerlendirerek ihraçlarımızla ilgili herhangi bir karar alamadığı gibi OHAL Komisyonu gibi bir garabetin fikir vererek, yol göstererek kurulmasında baş aktörlerden bir tanesi.
“Komisyon önünde de hiçbir şekilde başvurularımızla ilgili en ufak bir ilerleme olmazken prosedürün kendisinde bile işbirliği görüyorsunuz resmen.
“İhracımın faillerinden fahri doktora alınıyor”
“Hükümet, beraat etmemize rağmen pasaportların iadesi için başka garabet bir süreç yarattı. Biz polislerin oluşturduğu bir komisyondan tekrardan geçiyoruz. Komisyon eğer alabileceğimize karar verirse alabiliyoruz. Henüz bir kararı yok ama AİHM bu yolu da etkin bir yol olarak görüyormuş gibi hareket ediyor.
“Ulusal ya da uluslararası bir mahkemenin sadece bağımsız ve tarafsız olması değil aynı zamanda öyle görünmesi de gerekir.
“Ben başvurularımı sürdürürken gördüğüm bu süreç üstüne bir de gidip ihracımın faillerinden fahri doktora alınıyor olmasını mahkemenin başkanı düzeyinde sergilediği bu hareketle artık bahsettiğim gerekliliğe ihtiyaç duymadığı şeklinde yorumluyorum.”
Doç. Dr. Keleşoğlu: Suçta iştirak söz konusu
İstanbul Üniversitesi’nden 29 Ekim 2016’da 675 sayılı KHK ile ihraç edilen Doç. Dr. Keleşoğlu, Spano’nun ziyareti için “Kaygıyla izliyorum ve esefle karşılıyorum” diyerek şunları söyledi:
“AİHM başkanı olarak bu denli yoğun insan hakları ihlallerinin olduğu ve aynı zamanda KHK’larla 120 bin civarı kişi işinden atılarak açık insan hakkı ihlaline maruz kalmışken İstanbul Üniversitesi’nden doktora alması çok üzücü.
“Öte yandan çok da sembolik. AİHM, KHK’lar sebebiyle 10 binlerce insanın mahkemeye başvurmasıyla üzerinde çok ciddi bir yük olacağını düşünüyordu. Türkiye hükümetine yeni bir hukuka mekanizma icat etmesini önerdiler ve OHAL Komisyonu böyle kuruldu. Dolayısıyla bir nevi suçta iştirak söz konusu.
* Doç. Dr. Erhan Keleşoğlu
“AİHS’nin lafzına ve ruhuna aykırı”
“4 sene zarfında biz hala herhangi bir şekilde neden atıldığımızı öğrenemedik. Yargısız, sualsiz, sorgusuz, savunmasız bir şekilde mesleğimizden atıldık, vatandaşlık haklarımız gasp edildi ve hala da hukuki süreç sonlanmadı, OHAL Komisyonu bizim hakkımızda kararını vermedi.
“Bu ortamda, 4 senedir binlerce akademisyen ana vatandaş haklarından olmuş vaziyette bu kararı beklerken AİHM başkanının bu fahri doktorayı kabul etmesi kabul edilemez diye düşünüyorum. Bu durumu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) ana gayelerine, lafzına ve ruhuna da aykırı buluyorum.”
Dr. Ozansü: İhraçlar Anayasa’ya aykırıydı
29 Ekim tarihli 675 sayılı KHK ile ihraç edilen akademisyenlerden biri olan Hukuk Fakültesi’nden Dr. Ozansü, “Mahkeme, son yirmi yılında kendini ‘iş yükünü azaltmayı’ hedefleyen bir tasfiye merciine dönüştürmüştür” diyerek Spano’ya doktora verilmesini AİHM’e ve İstanbul Üniversitesi’ne yakışan bir hareket olarak yorumladı:
“Halen yürürlükte olan mevcut Anayasamızın 130. Maddesinin 7. Fıkrası ‘öğretim elemanları; Yükseköğretim Kurulunun veya üniversitelerin yetkili organlarının dışında kalan makamlarca her ne suretle olursa olsun görevlerinden uzaklaştırılamazlar’ demek suretiyle hem üniversite özerkliğini hem de akademik özgürlüğü kayıt altına almıştır.
“29 Ekim 2016’da yürütme organı tarafından çıkarılan bir KHK ile hükümet politikalarına muhalif birçok sol ve sosyalist öğretim elemanının İstanbul Üniversitesiyle ilişiği kesilmiştir. Anılan ihraç mekanizmasının anayasanın yukarıda andığım metnine aykırılık teşkil ettiği açıktır.
“Milli mevzuata göre tutarlılığı yok”
“Ayrıca üzerinde durmamız gereken diğer bir konu ise bu ihraç listelerinin hangi idari usulle hazırlandığının halen bilinememesidir. Bir hukuk devletinde idarenin işlemlerinin en azından usulî içeriği, yani yöntemi alenidir, malumdur. Zira gizli idari işlemler hukuk devleti ilkesi ve cumhuriyet rejimleri öncesinden kalan usuller olarak medeni hukuk dünyasında kabul görmezler.
“Şu hâlde 1) Anayasa metnine aykırı 2) anayasanın siyasi özüne aykırı 3) usul bakımından bilinemeyen ve gizli bir yöntemle anayasa dostu ve hükümet aleyhtarı öğretim elemanlarının üniversiteden uzaklaştırıldıklarını net biçimde görüyoruz. Bunun milli mevzuat bakımından bir iç tutarlılığı yoktur.
“Üniversite Kenan Evren’e de hukuk doktorası verdi”
“Gelelim AİHM meselesine. Mahkeme Başkanı Spano’ya İstanbul Üniversitesinin fahri doktora unvanı vermesi ve mahkeme başkanının da bunu kabul etmesi gayet yerinde ve öngörülebilir bir tasarruftur.
“Zira vaktiyle İstanbul Üniversitesi, dönemin sıkıyönetim rejimi marifetiyle ihraç edilen birçok meslektaşının varlığına rağmen General Kenan Evren’e de fahri doktora hem de hukuk doktorası unvanı vermişti.
* Dr. Mehmet Cemil Ozansü
“Batı Avrupa' emperyalizminin propaganda vitrini”
“Bu kadar hukuk-dışı siyasi ihracın yaşandığı bir kurumun taltifini kabul eden ve yarın bir yargıç olarak önüne gelecek dosyaların varlığını dikkate almayan Spano’ya, biz de böylece fahri ‘general’ unvanı verebiliriz.
“AİHM şüphesiz siyasi bir mahkeme olarak kurulmuştur. Sosyalist Avrupa’ya karşı insan haklarını gözeten liberal bir Avrupa’nın, ‘Batı Avrupa’ emperyalizminin propaganda vitrinini süsleyen bir enstrüman olarak hukuk tarihinde yerini alan Mahkeme, son yirmi yılında kendini ‘iş yükünü azaltmayı’ hedefleyen bir tasfiye merciine dönüştürmüştür.
“Mahkemeye ve üniversiteye yakışan bir hareket”
“Avrupa çapında insan haklarının devletler üstü bir ölçekte gözetilmesi göreviyle sahneye çıkmış bir hukuksallığın bugünkü tasfiye halindeki hali, hukuk düşüncesinin dün ve bugünkü seyrini bilenler açısından sadece bir başkası adına utanma hissini canlandırabiliyor.
“İstanbul Üniversitesinin bu bakımdan ‘General’ Spano’yu doktorayla taltif etmesi hem Mahkemeye hem de Üniversiteye çok yakışmaktadır.
Akademide ihraçlar ve AİHM'nin rolü15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından başlayan Olağanüstü Hal (OHAL) dönemiyle birlikte yayımlanan KHK’lar kapsamında üniversiteler başta olmak üzere birçok kamu kurum ve kuruluşundan ihraçlar yaşanmış, ihraç edilen kişiler için yine KHK ile kurulan OHAL Komisyonu’na yapılacak başvurular dışında yargı yolu kapatılmıştı. Aynı dönem, ihraç kararları AİHM’e taşınmış, mahkeme, 6 Haziran 2017 tarihli Köksal (B.no 70478/16) kararıyla, 685 sayılı KHK ile kurulan fakat o tarihte henüz faal olmayan OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu’nu tüketilmesi gereken bir iç hukuk yolu olarak kabul etmişti. OHAL Komisyonu bugün hala görevde. Son rakamlara göre, aldığı 126 bin 300 başvurudan 108 bin 200’ü hakkında karar verdi ve ihraçlara ilişkin başvuruların yüzde 88'ini reddetti. OHAL Komisyonu’nu kuran KHK’ya göre, komisyonun kararına karşı sadece Ankara İdare Mahkemesi’nde idari itiraz davası açılabiliyordu. Şu an bu mahkemede kaç KHK’lının davası olduğu bilinmiyor. OHAL’in üzerinden ise 4 yıl geçti. Bugün Türkiye’de birçok akademisyen ve çalışanın ihraç edildiği İstanbul Üniversitesi’nden fahri doktora alan Spano’nun başkanlık yaptığı AİHM’nin davalarını görüşmeyi reddettiği ihraç edilen kişilerin mağduriyeti ise henüz giderilmiş değil. |
(TP)