İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Heinrich Böll Stiftung Derneği'nin düzenlediği Sosyal Medya ve İfade Özgürlüğü Konferansı'nda sosyal medya ifade özgürlüğü, siyasi partilere entegrasyonu, hukuki süreçleri, basın ve aktivizmle olan ilişkisi bağlamında tartışıldı.
Konferansta “İfade Özgürlüğü, İnternet ve Sosyal Medya”, “Siyasal İletişim Süreçleri ve Sosyal Medya”, “Dijital Aktivizm ve Sosyal Medya” ve “Sosyal Medya ve Yayın Politikaları” konuları konuşuldu.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakultesi'nden Prof. Dr. Yaman Akdeniz'in sosyal medya ve internette erişim yasaklarına karşı yürüttükleri hukuki mücadeleyi anlattığı ilk oturumda Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi'nden Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak nefret söylemi ile şiddetin birbirine karıştırıldığını belirtti.
Avukat Fikret İlkiz ise konuşmasında Arap Ayaklanması ve Madrid'deki Öfkeliler eylemlerini örnek göstererek “dijital medya başkaldırıları yeniden örgütlüyor” dedi.
“Mayıs 2011'de Tarık Ramazan bir konuşmasında Arap Baharı'nın kazara başladığını, Arabisan'daki gençlerin isyanının yolunu yapan sosyal medya eğitiminden geçtiğini söyledi. Ramazan'a göre rejim karşıtı demokrasi hareketi olarak adlandırılan bu hareket kitleleri harekete geçirmek için sosyal medyanın nasıl kullanaılabileceğini öğrendi.”
“Madrid'deki gösteriler ise 15 Mayıs'ta başladı. Öfkeliler olarak da bilinen bu eylemciler 15 Mayıs Hareketi olarak anılıyorlardı. İsyan eden herkesi sosyal medya üzerinden meydana çağırdılar. Binlerce kişi sosyal medyanın örgtlemesiyle meydandaydı. Seçim kurulunun yasaklarının kaldırılmasm için mahkemeye başvurdular ama durmadılar. Bir dakikalık sessizlik eyleminin ardından 'Hepimiz yasadışıyız' dediler. Ve polis başkaldıranlara hiçbir şekilde müdehale etmedi. Peki ya biz Taksim'de toplanıp 'Hepimiz yasadışıyız' desek ne olurdu?”
Siyaset alanı olarak sosyal medya
Sosyal medyanın siyasal iletişim süreçleriyle etkileşiminin tartışıldığı ikinci oturumda Yeditepe Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü'nden Doç. Dr. Banu Akdenizli siyasal partilerin sosyal medyayı kullanım oranlarıyla ilgili bilgi verdi.
Almanya Yeşiller Partisi'nden Lars Kreiseler de sosyal medyanın yeni bir politika yapma alanı olduğunu söyleyerek çevrimiçi olma kavramının değiştiğini belirtti.
“Sosyal medya sadece evin dört duvarı arasında olan brir şey değil, 2009'da bile eve gittiğinizde sosyal ağlara dahil olurdunuz. Artık bu dönem bitmiştir. Sosyal medya her anınızda yanınızda. Politik erişimi sürekli yanınızda taşırsınız. Bu yüzden sosyal medyayı bir politik alan olarak görmek zorundayız.”
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Malatya Milletvekili Öznur Çalık milletvekillerinin sosyal medya ile daha erişilebilir olduğunu, AKP olarak sosyal medyadan da daha fazla kişiye ulaşmak istediklerini aktardı.
Ötekilerin Postası'ndan Emrah Uçar'ın Açlık Grevi Postası ile başladıkları yurttaş gazeteciliği deneyimlerini aktardığı üçüncü oturumda Change.org'dan Serdar Paktin de internet üzerinden yapılan imza kampanyaların hayatı nasıl etkilediği hakkında bilgi verdi.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Medya Bölümü'nden Prof. Dr. Aslı Tunç ise sosyal medya ve internette aktivizm hakkında yaptığı konuşmasında aktivistlerin hayatlarını çevrimiçi ya da çevrimdışı olarak ayırmadıklarını, iki durumda da var olduklarını, sosyal medyanın bu çevrenin etrafında örgütlenmeyi mümkün kıldığını söyledi.
Uluslararası İfade Özgürlüğü Direktörü Jillian York da konuşmasında en basit avatar (profil resmi) değiştirme eyleminin bile ne gibi somut sonuçları olduğunu aktardı.
Son oturumda Utopic Farm Yeni Medya Ajansı'ndan Yiğit Kalafatoğlu, gazeteci Nurcan Akad, Publik Sosyal Medya Ajansı'ndan Volkan Çağsal yer aldı. Kalafatoğlu ve Çağsal'ın sosyal medyayla değişen yayıncılığı ve internet haberciliğini anlattığı oturumda Akad ilk iPad gazetesi olan Zete'nin kuruluşunu ve basılı yayın mantığından çıkıp yeni bir mecra için içerik üretme sürecini aktardı. (EA/HK)