Sosyal Medya Haftası dolayısıyla Galatasaray Üniversitesi'nde önceki (8 Şubat) düzenlenen "Sosyal Medya'da Nefret Söylemi Paneli" başlıklı panelde, Facebook ve Youtube gibi yeni sosyalleşme araçlarında nefret söyleminin yaygınlığı tartışıldı.
Panelin moderatörlüğünü yapan Başkent Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim görevlisi Mutlu Binark; panelde hangi konuların ele alınacağını özetledikten sonra nefret suçu ile nefret söylemine dair genel bilgiler vererek oturumu açtı.
Farklı alanlardan akademisyenlerle birlikte gerçekleştirdikleri çalışmalar sonucu "2010'da Facebook'ta Nefret Söylemi" adlı bir rapor hazırladıklarını ifade eden Binark; konuşmacılar arasında STK mensuplarının da bulunduğunu ve STK'ların nefret söylemiyle mücadelede çok önemli bir rol üstlendiklerini vurguladı.
Binark'ın sunumunda genel olarak nefretin ne olduğu, söylemle dil ve iktidar pratiği yoluyla birleştiği, nefret suçuyla nefret söylemi arasındaki farklar, Türkiye için; politik, yabancılara ve göçmenlere yönelik, cinsel kimlik üzerinden, kadınlara yönelik, inanç ve mezhep temelli olmak üzere beş çeşit nefret söylemi olduğu gibi giriş bilgilerinin yanı sıra yeni medyanın nefret söylemi üzerindeki etkileri ele alındı.
Binark'a göre nefret söyleminin internet siteleri, e-postalar, oyunlar vb ile yayılmasını kolaylaştıran yeni medya; nefret söylemini sıradanlaştırıyor, doğallaştırıyor ve artık rahatsız olmaz hale geliyoruz. Söylemler çoğu zaman yaratıcı da olabildiğinden sanki bir popüler kültür ürünüymüş gibi yayılıyor.
Binark'ın ardından Tuğrul Çomu mikrofonu alarak Eser Aygül'le birlikte yaptıkları Facebook ve Youtube çalışmasının sonuçlarından kesitler ve çıkarımlar sundu. Çomu; blog, sözlük, sosyal paylaşım siteleri, toplumsal paylaşım siteleri, video ve müzik paylaşım siteleri ile bireylere içerik oluşturma, oluşturduğu içeriği paylaşma ve bunlarla ilgili geri dönüş alma imkanı sağlayan ve kullanıcı türevli içerik adı verilen web 2.0'ın hem olumlu hem de olumsuz amaçlara hizmet ettiğini vurguladı.
Bununla ilgili bir takım örnekler sunan Çomu; ilk olarak 2007'de Türk ve Yunan vatandaşlarının Atatürk ve eşcinsellik üzerine karşılıklı videolar paylaşması ve ardından Türkiye'de youtube'a erişimin engellenmesinden bahsetti, daha sonra da futboldan örnekler vererek bu alanda nefret söyleminin çokluğuna dikkat çekti.
Çomu; yeni medyanın etkilerinden bahsederken özellikle müzikli ve esprili videoların tehlikeli olduğundan bahsetti. "Eğlendirerek dile getirilen nefret söylemi içeriği de doğallaştırıyor." diyen Çomu; espriler ve dile takılan melodilerin savunmamızı kırdığını söylüyor.
Sonraki konuşmacı Galatasaray Üniversitesi öğretim görevlisi Günseli Bayraktutan Sütçü sosyal medyada nefret söylemine karşı mücadele konusunda ayrıntılı bir sunum yaptı.
Öncelikle Durban Bildirgesi, Avrupa Siber Suç Sözleşmesi gibi uluslar arası düzenlemelerden; sonra da TCK'nın 216. maddesi ve 5651 sayılı İnternet Yasası'ndaki katalog suçlardan bahseden Sütçü; mücadele etme yöntemleri olarak genel bilinç oluşturma, teknik ve yasal çözümlerden sonra toplumsal çözümlerin özellikle ele alınması gerektiğini vurguladı. "Kellner'in ünlü 'İnsan ne yerse O'dur.' Sözünden hareketle 'İnsan ne görür ne işitirse O'dur.' diyoruz." diyen Sütçü; devletin demokrasi ve özgürlüğü sağlaması ve ayrımcılık karşıtı bir eğitim yürütmesi gerekliliğinin altını çizdi.
Habitat İçin Gençlik Derneği genel sekreteri Başak Saral derneklerini ve dernek faaliyeti kapsamında yürüttükleri kent konseylerinin işleyişini anlattıktan sonra Şubat ayı içinde yeni medyada nefret söylemiyle ilgili eğitmen eğitimi vereceklerini belirtti.
Alternatif Bilişim Derneği üyesi Ali Rıza Keleş 21 Kasım 2009'da İstanbul'da, Mart 2010'da ise Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde yeni medyada nefret söylemi konferansları düzenlediklerini ifade etti.
5651 sayılı yasanın tamamen kaldırılmasını talep ettiklerini söyleyen Keleş, ayrıca bir internet sitesine üye olurken önümüze konan üyelik sözleşmesini çoğumuzun okumadığını; bu sözleşmelerin formaliteden öteye geçmesi için hak ve sorumluluklar yükleyen, daha okunur ve daha anlaşılır metinler olarak düzenlenmesi gerektiğini vurguladı.
Keleş'in sunumundan sonra paneldeki katılımcılardan sorusu olanların soruları cevaplandı, ardından panel sona erdi. (BÖ/EÖ)