Hafta sonu İstanbul'da 40'ın üzerinde İslamcı, liberal, sosyal demokrat, sosyalist, Ermeni, Kürt yazar, akademisyen, barış aktivisti, Kürt sorununda tırmanan şiddeti ve yaşanan gelişmeleri tartışmak ve ne yapabiliriz sorusuna yanıt aramak üzere Türkiye Barış Meclisi'nin davetiyle bir araya geldik. Türkiye ile Suriye'nin savaşın eşiğine geldiği bir anın sabahında kendi iç barışımızı nasıl yaparız konusunda konuştuk.
Bir hafta önce Dağlıca'da yaşamını yitiren gençlerimizle daha da katlanılamaz hale gelen acılarımızın, kabuk bağlamayan yaralarımızın yarattığı ve bıkkınlık toplumda algı farklılaşmasına ve farklı kesimlerde "içe kapanma" haline yol açmasını masaya yatırdık.
Bu durum üzerine yürütülen tartışmalar toplantının sonuç bildirisine, silahların susması, siyasetin konuşması, müzakerenin yeniden başlaması ve toplumsal diyalogun geliştirilmesi biçiminde özetlenebilecek yaklaşım kamuoyuna ortak ve acil talep biçiminde duyuruldu.
Toplantıda bu acil çağrıya paralel katılımcıların önüne "Sorunun demokratik, eşitlikçi ve barışçıl bir temelde çözülmesi için çaba gösterilmesi gerekir. Bu doğrultuda geniş kesimleri içeren etkili bir metnin imzaya açılması" görevini koydu.
Taksim Hill otelde yapılan çalıştayın benzerleri daha önce Edirne, Bursa, Samsun, Kırşehir gibi illerde yapıldı. Alevilerin, siyasal İslamcıları değişik kanat önderleriyle aynı amaca dönük bir toplantı yaptık. Bu kez de Türkiye'nin Kürt Meselesinde gelgitler yaşadığı bir dönemeçte yapılan çalıştay bir anlamda barışın yol haritasını tartıştık.
Kürt sorununda gelgitler
Kısa süre önce yaşanan AKP ve CHP liderlerinin zirvesi gibi bazı gelişmeler çözüme yaklaşıyoruz duygusunu canlandırırken, çatışmalar, ölümler, tutuklamalar ve siyasi aktörlerin demeçleri gibi birçok şey ise tam aksi duygu ve düşüncelere yol açıyor. Bütün bunlar barış konusunda gelgitler yaratıyor.
Nitekim toplantıdan iki gün sonra sabahleyin KESK yöneticilerine dönük büyük bir operasyonla uyandık. Neredeyse son üç yıldır Türkiye'de yaşayan insanlar operasyonlarla uyanmaya alıştı. Tam bu yaz iyi şeyler olabilir diye konuşulduğu günlerde Van Belediye Başkanı Bekir Kaya ve beş arkadaşı tutuklandı.
Çalıştay'a katılan birçok kişi, bu gelgit halinin yarattığı güven "sorununun aşılması için adım atma konumunda olan hükümet olduğunu" belirtti. Devlet şiddetine, tutuklamalara ve en temel medeni ve siyasi hakların ihlaline son verilmesi ve Türkiye'nin imzacısı olduğu uluslararası anlaşmalarda yer alan temel medeni, siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel hak ve özgürlüklerin hayata geçirilip uygulanması, uluslararası anlaşmalarda bazı maddelere konmuş olan çekincelerin kaldırılması ve uluslararası hukuka riayet edilmesi" çağrısı yapılmasını talep ettiler.
Bu değerlendirmeleri ve talepleri dillendiren katılımcıların, AKP hükümetinin ve bazı çevrelerin, Kürdistan Federal Bölge Yöneticileri'nden medet umma, Kandili işgal etme ve BDP'yi bölme, itibarsızlaştırma gayesinden daha reel ve gerçekleşebilir konulara ve sorunlara temas ettiklerini söylemeliyim. Bunlar aynı zamanda silahların susmasını sağlamanın olanakların ve zeminlerini gösteriyor.
Çalıştayın zengin bileşimi, dile getirilen görüşler ve taleplere de yansıdı. Mesela Kürt çevrelerinden bugüne kadar hiç dillendirilmeyen "Kürtçe eğitim için öncelikle Kürt alfabesi resmen kabul edilmeli, üniversitelerde Kürtçe eğitmen yetiştirecek bölümler hemen açılmalı" talebi dillendirdi. Büyük oranda da kabul gördü. Aynı ölçüde sıcak karşılanmayan başka bir konu tarafların eşit koşullarda masaya oturması talebiydi. Keza "Diyanet İşleri Başkanlığı ziyaret edilmeli, camilerde hutbelerde barış çağrısı yapılması" talebi çalıştay katılımının zenginliğini ve çözüm arayışının derinliğinin emaresi olsa gerek.
Çalıştayda yapılan öneriler ve alınan kararlar üç başlıkta toplanabilir. Kürt sorunun çözümü ve silahların susması için acil atılması gereken adımlar, yeni anayasa hazırlık sürecinde yapılması gerekenler ve demokratik çözüm konusunda etkili çalışma yapabilmesi için Barış Meclisinin yapması gerekenler oluşturdu.
Bütün Türkiye'nin Suriye konusuna kilitlendiği bir anda bizim Kürt savaşını konuşmamız bir tezatlık oluşturmuyor. Çünkü her iki sorun da AKP'nin yeni Osmanlıcık anlayışının sonuçlarıyla karşı karşıyayız. Bu nedenle çalıştayda bir çok konuşmacının değindiği gibi Kürt sorununda çözümün panzehiri bütüncül bir mücadele ve talepler manzumesine sahip olabilmektir. (HT/EKN)
* Çalıştay'ın sonuçlarına ve belgelerine ulaşmak için tıklayınız