Uçan Süpürge'den Selen Doğan, bianet'in 2010 yılı erkek şiddeti çetelesini değerlendirirken, "Geçen yıl öldürülen kadınların yüzde 50'sinin katili kocası ama bu kadınların hepsi yetişkin değil. Koca şiddeti, yaşı kaç olursa olsun kadınlar için halen en geniş şiddet kataloğu" diyor.
Evliliğin "yaşam döngüsünün bir durağı olarak mutlaklaştırılmasına" karşı çıkan Doğan, "Her iki kadından biri eşinin şiddetine maruz kalıyorsa bir tercih yapmalıyız. Kadınların canı pahasına kutsal aileyi korumak mı, yoksa bireyi önceleyip yaşam hakkı gibi temel hakları güvenceye almak mı?" diye soruyor; hükümeti ve siyasetçileri cinsiyet eşitsizliğine ve çocuk evliliklerine karşı önlem almaya çağırıyor.
Eğitim şart demeden önce...
Şiddet mağdurların yüzde 83'ünün ise 20 yaşından küçük olduğunu hatırlatan Doğan, 20 yaşın altındakilere yönelen şiddet suçlarına verilecek cezaların "çocuk" tanımına göre belirlenmesini öneriyor:
* Çetelede taciz olaylarının faillerinin üçte birden fazlasının öğretmen, okul müdürü gibi eğitimciler olması dikkat çekici. Cinsel saldırı faillerinin yaklaşık yüzde 20'sinin güvenlik mensubu olarak kaydedilmesi de şaşırtıcı değilse de düşündürücü.
* Demek ki "eğitim şart" ezberinin dilimize pelesenk olmadan önce tartışılması gerekiyormuş. Ülkenin kurtuluşunu militer çözümlerde arayanların, orduyu tek güvence sayanların, kutsal vatan toprağını anne metaforuyla açıklayıp vatanın bütünlüğünü korumaya ahdetmişlerin kadının vücut bütünlüğüne saldırmasındaki çelişki sandığımızdan derinmiş.
* Vatan toprağını namusla özdeşleştirip onun için ölmeyi göze alacağını söyleyenler, namusun yalnızca kadınların mülkü olmadığını gösteren bir insanlık suçuna, tecavüze meyledebiliyorsa bunun düşünülmesi gerekir. Bu suçun yöneldiği kadınların önemli bir bölümünün isimleri, dilleri farklı diye buna maruz kaldıklarını da biliyoruz!
Şiddete uğrayanların çoğu evli ama yetişkin değil
* Şiddetin bir coğrafyası, bir sınıfı yok. Şiddet uygulayanlar sadece yoksul, itilmiş, cahil ötekiler değiller. Şiddet, köylü bir eylem de değil; şehirli, hatta büyükşehirli bir eylemler bütünü. Buna ilgili/yetkili kurum ve kişiler de ikna olmalı, çözüme yönelik çabaları önyargısız ve adaletli bir biçimde geliştirmeli, hayata geçirmeli.
* bianet'in çetelesini tuttuğu vakalarda mağdurların yüzde 83'ü 20 yaşından küçük. Bu çocuk kadınların kayda değer bir bölümünün evli olduğunu sanıyorum. Bu bizi başka bir soruna götürüyor: Geçen yıl öldürülen kadınların yüzde 50'sinin katili kocası ama bu kadınların hepsi yetişkin değil.
* Evlilik yaşam döngüsünün bir durağı olarak mutlaklaştırılmamalı. Bir tercih, özgür bir seçim olmalı. Her iki kadından biri eşinin şiddetine maruz kalıyorsa bir tercih yapmalıyız: Kadınların canı pahasına kutsal aileyi korumak mı, yoksa bireyi önceleyip yaşam hakkı gibi temel hakları güvenceye almak mı? Hükümet ve onun siyasetçileri ilkini kahramanca savunurken Türkiye rekordan rekora koşuyor: Cinsiyet eşitliğinde son sırada... Çocuk evliliklerini önlenmiyor... Muhafazakarlık körüklenirken hak hukuk mücadelesi aşağı çekiliyor...
* Kadınlar ölüyor, başbakan ve onun kadından sorumlu bakanı camdan bakıyor. Bakarken sıkılmasınlar, tuzlu çekirdek gönderelim, çitleyip dursunlar. Dillerine pelesenk ettikleri ama hiçbir şey ifade etmeyen "Yasalarda eşitliği sağladık" gibi cümleleri gevelemekten iyidir. (BB)