Ailem baş edemiyordu. Babam "Çocukları alamayız, bari seni alalım, seni kurtaralım derdi. Kızlarımla gittim, Mor Çatı'ya. O sırada biri orta sonda, diğeri lise birde, büyük lise ikideydi. 17 yıllık evliydim. Ağlayarak gittim. Bir yerlerde koskoca bir adım atmak istiyorum, bir el lazım. O kadar huzur buldum ki konuşunca, güven geldi. Ayrılırken "Son bir dayak yiyip geleceğim," dedim. Hakikaten de öyle oldu. Eylül'ün başında Biga'ya döndüm. Okullar açıldı. Toplayacaklarımızı planladık. Çocuklar da şiddet görüyordu, öyle bir tokat değil, kafasını filan kanatıyordu.
16 Eylül Perşembe günü kaçmaya karar verdik. Okuldan kayıtları topladım. Bir hafta önce çok kötü dayak yemiştim. İstanbul'a geldiğimde Mor Çatı muayeneye götürdü, üzerinden bir hafta geçmiş olmasına rağmen 11 günlük rapor aldım. Dava açtık, 1 yıl hapis cezası aldı, tabii para cezasına çevrildi. Ütünün sapıyla dövmüştü. Perşembe gecesi o uykudayken kaçtık. Biga'ya indik, otobüse binip İstanbul'a geldik. Orada yeni bir hayat başladı.
Sığınakta 1,5 ay kaldım. Evlenmeden önce 7 sene çalışmıştım. Evlendikten sonra çalışmamı istemedi. Sığınakta Çiğdemle dayanak olduk birbirimize. Onun evi vardı Bursa'da, eşyalarıyla. Bursa günlerimiz başladı. Bursa'ya indik, yoğurt, makarna, çay aldık. Duygulandık, sarıldık birbirimize, ağladık. "Artık yeni hayatımız bu," dedik.
Kendime güveniyordum. Çalışmaya başladım, çocuk baktım. Bursa'yı tanıyınca evime yakın daha iyi iş buldum. Konfeksiyon atölyelerinde, temizlik atölyelerinde çalıştım. 1 sene kaldım Çiğdem'in evinde. Sonra daha büyük kiralık ev buldum, eşya aldım. Küçük mutluluklar yaşadık, kendimize ilk aldığımız eşya çaydanlıktı, onu aldığımız günkü mutluluğumuzu anlatamam. 3 çocuk okuttum, ailemden de destek gördüm. Çocuklarım liseyi bitirdi. İkisi üniversitede, diğeri ana okulu öğretmeni oldu. O geçen yıllar o kadar büyük kayıp ki. Çocuklarım arka arkaya olduğu için zamanında ayrılamadım. Defalarca konuştu babam, "Dövme," diye. 17 senenin 10 senesini babamın yanında geçirdim. Meğer zor değilmiş, çok kolay oldu, tepsi içinde hayat sunuldu sanki. Keşke daha evvel yapsaydık.