Mardin’deki faili meçhul cinayetler davasında 13 köylünün öldürülmesinden yargılanan Ankara Jandarma Bölge Komutanı Musa Çitil, tümgeneralliğe terfi edilmesinin ardından Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanlığına getirildi.
1990’lı yıllarda Derik Karakolu'nda yaşanan işkence ve tecavüz vakaları sonraki dönemlerde basına yansımıştı. Şükran Aydın'ın 29 Haziran 1993'te gözaltında tecavüze uğraması Pazartesi Dergisi'nde Filiz Koçali ile Ayşe Düzkan'ın yaptığı haber ile kamuoyuna duyurulmuştu. Çitil, Derik Jandarma Komutanı'ydı ve tecavüz davasının sanıklarındadı.
bianet Derik karakolu'ndaki tecavüzlerle ilgili haberi 9 Ekim 2003 tarihinde yayınlamıştı.
Musa Çitil, Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) mahkum olduğu Şükran Aydın davasında da 405 sorumludan biriydi.
1993 Haziranında gözaltına alınan Şükran Aydın'ın, götürüldüğü Derik İlçe Jandarma Karakolu'nda tecavüze uğradığı iddiasıyla açtığı davada sanık karakol komutanı Musa Çitil beraat etmiş ancak AİHM'de Türkiye aleyhine tazminat cezası verilmişti.
Çitil hakkında açılan bir işkence davasında da takipsizlik kararı verilmesi üzerine, Türkiye yine AİHM'de tazminat ödemeye mahkum edildi.
Bu haber Pazartesi dergisinin Ocak 1996 tarihli sayısında yayınlandı.
* * *
Jandarma Karakolunda Tecavüz!
Şükran Aydın, 16 yaşındayken, babası ve yengesiyle jandarma Karakolu’nda gözaltında tutulmuş, gözaltındayken tecavüze uğradığını söylüyor. Bu nedenle devleti Avrupa insan Hakları Mahkemesi’ne şikayet etmiş. Mahkeme başvurusunu kabul etmiş, önümüzdeki günlerde Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde yargılanacak.
Şükran Aydın, 29 Haziran 1993’te, 16 yaşındayken, köylerine yapılan bir jandarma baskını sonrasında babası ve yengesiyle birlikte Derik Jandarma Karakolu’nda gözaltına alınmış. Daha gözaltına alındığı ilk gün, gözleri bağlı, tek başına bir odada bekletilirken bir kişinin kendisine tecavüz ettiğini söylüyor. Çok bağırmış, çok yalvarmış, çok korkmuş. Başkaları da gelecek, aynı şeyi yapacak sanmış. Üç gün sonra, köyüne yakın bir yerde serbest bırakılmış. Hiç bir hukuki kovuşturmaya da uğramamış.
"Dayak, tehdit, basınçlı soğuk su, çırılçıplak soyma, tecavüz... Avrupa İnsan Hakları Komisyonu’nun Şükran Aydın’la ilgili açıkladığı rapora göre, Aydın’ın komisyona başvurusu başlıca üç konuda yoğunlaşıyor: * Şükran Aydın, ırk ya da etnik kimliğine davalı bir ayrımcılık biçimi olarak, gözlerinin bağlanması, çırılçıplak soyunma, döndürülen bir tekerleğin içine yerleştirme, vurma, tokatlama ve tekmeleme; basınçlı soğuk suya tutma, sözle taciz ve tehdit ve tecavüz edilmek suretiyle fiziksel kötü muameleye maruz kalmıştır. Bu. Avrupa insan Hakları Sözleşmesi'nin 3. Maddesi’nin ihlalidir. * Etkili bir mahkemeye ulaşması engellenmiştir. Bu 6. maddenin ihlalidir. * Haklarının ihlaline yönelik iç hukuk içinde bir çözüm aranmamıştır. Bu 13. maddenin ihlalidir. İç hukukun tüketilmesine ilişkin olarak, başvuru sahibi olan Şükran Aydın, iç hukuk çerçevesinde herhangi bir çözümün aşağıdaki sebeplerle, hayali, yetersiz ve etkisiz olduğunu ifade etmiştir: a. Gözaltında tutulması, tecavüze uğraması ve işkence görmesi, resmi bir yer olan Derik Jandarma Karakolu’nda, devlet görevlileri tarafından gerçekleştirilmiştir. b. Etkili iç hukuk çözümlerinin oluşmasını gerektiren kuralın ihlaline yönelik bir idari muamele vardır (13. Maddenin ihlali). c. İdari bir muamele olsun olmasın, yasal sistemin adaleti sağlamada gösterdiği başarısızlık sebebiyle iç hukuk bu vakada etkisiz kalmıştır. d. Buna karşılık, başvuru sahibi, yerel savcıya resmi bir şikâyette bulunmak suretiyle, iç hukuku tüketmeye yönelik olarak elinden geleni yapmıştır ve bunun herhangi bir kanıtlanmış çözümünün olmaması etkisizliğini göstermektedir. Komisyon, yukarıda gösterilen sebepleri geçerli bularak, Şükran Aydın’ın Türkiye aleyhine yaptığı kişisel başvuruyu kabul etmiştir ve dava önümüzdeki günlerde Avrupa insan Haklan Mahkemesi’nde görülecektir. |
Yengesi, “Sana ne yaptılar, tecavüz mü ettiler?” deyince başına gelenleri anlatmış. Sonra ağabeyi, babası, akrabaları duymuş yaşadıklarını. Bütün köy duymuş, kimselerin yüzüne bakamaz olmuş. Hemen alelacele sözlü olduğu teyzesinin oğluyla evlendirilmiş.
Kısa bir süre sonra hamile olduğunu anlamış. Ancak, babanın tecavüzcü mü, eşi mi olduğunu bilemediği için bebeği doğurmakta kararsız kalmış. Devlet Hastanesi’nde yapılan testler sonucu babanın eşi olduğu belirlenince, ilk kızı dünyaya gelmiş; kızının adını eziyet koymuş, “Çok sorunlar yaşadım, ondan,” diyor.
Bölge savcılığına yaptığı suç duyurusuna bir karşılık alamamış, aksine; güvenlik güçlerince rahatsız edilmiş. Daha sonra köydeki bir avukat yardım etmiş, İnsan Haklan Derneği Diyarbakır Şubesi gönüllülerinin yardımlarıyla Avrupa insan Haklan Komisyonu’na başvurmuş.
Bundan sonra da, başvurusunu geri alması yönünde kendisine ve babasına güvenlik güçlerince baskı ve tehdit yapılmış. Komisyonda Şükran Aydın’ı, Essex Üniversitesi’nden Prof. Kevin Bovle ve Françoise Hampson temsil ediyor. Şükran, bu iki İngiliz avukata verdiği vekaletnamenin altına imza yerine parmağını basmış. Çünkü okuma yazma bilmiyor.
Başvuru, zamana karşı bir yarışla gerçekleştirilmiş. Şükran Aydın’ın kimliği ve pasaportu bir arada çıkartılmış. İHD’liler, “Zaman yetseydi resmi nikah da yapacaktık,” diyorlar, “Ama hiç vakit yoktu, ayakkabı bile alamadık, hatta uçağa binmeden bir yemek bile yediremedik.”
Böylece Şükran, ayağında lastik terlikleriyle çıkmış Strasbourg’daki Avrupa insan Haklan Komisyonu’nun karşısına. Ve Komisyon Şükran Aydın’ın başvurusunu kabul etmiş.
Türkiye, bu nedenle Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi’nde yargılanacak. Bütün bunlar Kevin Boyle, Françoise Hampson, Şükran Aydın’ın Türkiye’deki temsilcisi Osman Ergin ve İHD gönüllüleri gibi insanların yaptığı işin değerini ortaya koyuyor. Onlar olmasa, Şükran Aydın gibi insanlar, haklarını nasıl bilip kullanacaklar?
“Başıma gelenler benim suçum değil”
TIKLAYIN - KADINLARDAN MUSA ÇİTİL TEPKİSİ
Şükran Aydın Türkçe bilmediği için onunla tercüman aracılığıyla konuşabildik. Önce, baskı gördüğü için konuşmaktan çekindi. Biz de ona sadece şu sözü verebildik; “baskı görmeni engelleyemeyiz ama baskı gördüğünü herkesin bilmesi için elimizden geleni yaparız.” Sonra anlatmaya başladı.
“Yedi kardeşiz, babamın altıncı çocuğuyum. Benden küçük bir tane var. Bundan üç yıl önce babam ve yengemle gözaltına alındım. Akşam köyü bastılar, sabah da bizi alıp götürdüler.”
Dışarıdan gelenler öyle mi? Köyün jandarması değil.
Derik jandarması.
Derik’e mi götürdüler?
Evet, Derik’e. Üçümüzü ayrı ayrı odalara koydular. Gözlerimizi bağladılar. Sorular soruyorlar, ama Türkçe olduğu için anlamıyorum.
Toplam ne kadar kaldınız karakolda?
Toplam üç gün.
Köyden başka gözaltına alınan oldu mu?
Hayır sadece üçümüz.
Peki sonra öğrendin mi neden aldıklarını?
Hayır, hiç bir şey çıkmadı. Mahkemeye falan çıkmadık. Karakoldan bıraktılar.
Peki tecavüzü kaç kişi gerçekleştirdi? Nasıl oldu, biraz anlatabilir misin?
Oradaki ilk günümde oldu olay. Gözlerim bağlıydı, sürekli bağlıydı. Ben bir kişiyi hissettim. Bağırdığımda dayak yiyordum. Ben sürekli bağırıyordum, o da sürekli dövüyordu. Çok korktum, çok. Sonra adam gitti. Bir daha gelmedi.
Olay olduktan sonra, orada beklerken neler düşündün, neler hissettin?
Hep korkuyordum, başkalarını da getirirler. Başkaları da aynı şeyi yapar diye.
İlk kime anlattın olayı?
Çıktığımızda yengem bana sordu, “Sana tacizde bulundular mı?” diye, ben de ona söyledim tecavüz ettiklerini.
Yengen böyle bir şeyle karşılaşmış mı?
Hayır, ona böyle bir şey yapılmamış.
Sonra ne oldu?
Sonra yengem ağabeyime söylemiş, böyle duyuldu. Sonra bir avukat vardı, o yardım etti başvuru için.
Ne kadar zaman sonra evlendin?
Olaydan bir ay sonra falan evlendim. Aslında daha sonra evlenecektik ama, ailelerimiz hemen evlenmemizi istedi.
Evlendikten sonra mı Avrupa’ya başvurdun?
Evet, avukatlar ikna etti başvurmaya.
Eşin rahatsızlık duydu mu bu başına gelenlerden, sana yönelik bir baskısı oldu mu?
Eşim zaten teyzemin oğludur, bana kötü davranmadı hiç. Berdel usulü evlendik, onun kız kardeşiyle de benim erkek kardeşim evlendi. Bu ailelerin yaptığı bir şey, çocuklara sormazlar.
Evlenmenin bu olayla ilgisi yok yani?
Hayır, zaten evlenecektik.
Ama vazgeçmedi evlenmekten?
Hayır vazgeçmedi.
Kaç çocuğun var?
İki kızım var, büyüğün adım eziyet koydum.
Neden Eziyet?
Çok zorlu günler yaşadığım için.
Başvuru için Avrupa’ya, Strasbourg’a gittin değil mi? Neler düşündün? Daha önce Mardin’e, Diyarbakır’a ya da İstanbul’a gittin mi hiç?
Mardin’e, Diyarbakır’a gitmiştim, İstanbul’a hiç gitmedim. Gece yolculuk yaptığım için Avrupa’ya giderken hiç bir şey göremedim, ona üzüldüm. Yolda oraları görmenin sevinci mahkeme heyecanını bastırdı.
Bütün bu olanlardan sende kalan duygu ne?
Başıma gelenler benim suçum değil. Önceleri çok utanıyordum; şimdi utanmıyorum. Benim utanacak bir şeyim yok. (FK-AD/BK)