İHD'nin saptamaları şöyle:
* Soruşturma ve yargılama sürecinde bağımsız ve tarafsız yargıyı etkileyebilecek tutum, davranış ve koşullara hiç değinilmedi.
* Yerel mahkeme kararının eleştirilmesinde pek de rastlanılmayan bir üslup ve söylemin kullanıldı.
* Yargılanan kişilerin "asker" olması dışında, isnat edilen suçların "askeri görev"le hiçbir ilgisi yoktu. Yargıtay'ın askeri mahkemelerin görevli olduğuna ilişkin kararı, asker kişilerin hiçbir koşulda sivil mahkemelerde yargılanamaması sonucunu doğuruyor.
Dernek, Şemdinli davası sürecinde yaşanan olumsuzlukları da şöyle özetledi:
* Soruşturma aşamasında, olay yerinde keşif yapılması dahi bir asker kişinin ateş açması ile engellendi.
* Soruşturmayı yürüten savcı "meslekten ihraç edildi".
* Yargılama sürecinde devletin en yüksek makamlarındaki kişilerin söylemleri bütün yargılama faaliyetleri üzerine gölge düşürdü.
"Askerleri yalnızca askerlerin yargılaması hukuk devletiyle bağdaşmıyor"
İHD'nin hukuk devletiyle bağdaşmadığının altını çizdiği genel hukuki uygulamalar ve düzenlemelerse şöyle:
* Kamu görevlilerinin, özellikle güvenlik güçleri mensuplarının karıştığı yasadışı eylem ve faaliyetler etkili bir şekilde soruşturulamıyor.
* Soruşturmalar ya "dava açılmasına gerek olmadığı" kararıyla sonuçlanıyor ya da açılan davalar "güvenlik" gerekçesiyle başka illere alınarak "doğal yargıç" ilkesi ihlal ediliyor.
* Güvenlik güçleri mensuplarının karıştığı olaylarla ilgili kanıtların yine aynı yerdeki güvenlik güçleri tarafından toplanıyor olması da "etkili soruşturma"nın önündeki en büyük engellerden biri.
* Askeri-sivil yargı ayrımı, "asker kişileri yine ancak askerler yargılar" noktasına geliyor. Sivil yargı organları da demokratik hukuk devletinde kabul edilemeyecek bu ayrımı, verdiği kararlarla pekiştiriyor. (TK/NZ)