4 Kasım 2016'dan beri mahpus olan Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, tutuklu bulunduğu Edirne Cezaevi'nden BirGün'e “Cezaevi Kullanma Kılavuzu”nu yazdı.
Demirtaş'ın yazısı şöyle:
Dışarıda gürül gürül akan hayatın gürültüsünü unutacak kadar uzun değil hapisliğim. 25 yıldan fazla bir süredir içeride yatanların olduğu bir ülkede hapishaneler hakkında ahkâm kesecek kadar da uzun değil. Fakat yine de mahpusluğa dair izlenimlerimi yazmak boynumun borcudur sanırım.
Bizim tutuklanmamızla elde edilmek istenen sonuçlardan biri de topluma korku salmaktır. Herkesi cezaevi ile tehdit ederek sindirmektir. Madem öyle, bize düşen de bu amacı boşa çıkarmaktır. Zaten korkunun ecele faydası da yoktur. Korku iklimini kırarak cesaret mevsimine gireceksek, tutuklanmadan korkarak haksızlığa, hukuksuzluğa boyun eğmek yerine korkuyla alay etmek evladır.
Ola ki tutuklanırsanız, elinizde taze bilgiler olsun diye yazıyorum. İçeri denilenle dışarı denilen şey arasındaki siyasi farkları yazmaya gerek yok sanırım. Daha doğrusu yazmaya değecek kadar fark yok. Ben daha çok da günlük yaşama dair farkları yazayım, siz faydalı gördüklerinizi aklınızda tutarsınız artık.
Cezaevine ilk girişte üstünüzü arayıp içeri sokulması yasak olan her şeyinize el koyuyorlar. Ama tutuklanmanıza gerekçe gösterilen “düşüncelerinize” el koyamıyorlar, içeri sokabiliyorsunuz. İlginç bir uygulama.
İlk günlerde avukat görüşü vs. için odadan çıkarıldığınızda koridorda birden ceplerinizi kontrol edip hücre kapısının anahtarını içerde unuttuğunuz telaşına kapılabilirsiniz, panik yapmayın. Burada kilit çok, anahtar yok.
Ziyaretinize gelenler her seferinde sizi eliyle koymuş gibi buluyor. Cezaevi kapısında kimse onlara “Efendim kendileri bir toplantı için az önce dışarı çıktılar” falan demiyor ya da “Kendileri yıllık izindeler, bir notunuz varsa iletelim” diyeniniz de olmuyor. Kaçacak yeriniz yok yani.
Dışarıda pek sevilip sayılan biri değilseniz bile üzülmeyin. Çünkü burada sabah akşam en az iki defa sayıyorlar zaten, hiç yoktan iyidir. Buradan bir mutluluk çıkarmaya bakın.
Burada da “hayat kısa, kuşlar uçuyor”
Burada “Tüh şarjım bitti” telaşı yok, şarjınız hiç bitmiyor burada. Rahat olunuz, gerginliğe gerek yok.
Olaylar biraz büyüdüğünde internetinizi de kesemiyorlar burada. Gerçekten hoş bir duygu, biraz özgürlük tadı veriyor.
Ben hayatımda bir defa bile televizyona çıkmadım diye hayıflananlar için de tedbirler alınmış burada. Sizi 24 saat çeken kameralar ve ekranları başında pür dikkat izleyen arkadaşlar var, tadını çıkarın.
Otobüsü, metrobüsü, vapuru kaçırmamak için her gün kan ter içinde koşturan arkadaşlar, burası tam size göre. Çünkü ring aracı sizi almadan kesinlikle hareket etmiyor, yolcu memnuniyetine aşırı önem var.
Navigasyon olmadan bir yere gidemez hale mi geldiniz? Sıkmayın canınızı, her yere en az 4 gardiyan bizzat götürüyor sizi.
“Kapı çalıyor galiba, bir bakar mısın?” diyen arkadaşlarınız olacaktır, sakın yemeyin.
Gece bir tıkırtı duyduğunuzda hırsız olmadığından emin olabilirsiniz. Cezaevinde hırsız var ama onlar başka odalarda kalıyorlar. Zaten küçük hırsız bunlar. Büyük olanları içeri atmıyorlar, korkmanıza gerek yok.
Burada hiç kimse “Hapse attırırım uleyn seni” diye tehdit edemiyor, değişik bir duygu işte.
Bir mesaj attım 10 dakikadır bana dönmedi diye öfkelenenler! Burada bir mektubun gidip cevabının size dönmesi en az bir ay sürüyor, öfke kontrolüne iyi geliyor.
Kantin alışveriş listesine kazma, testere, orak, çekiç gibi şeyler yazmayın, vermiyor zalımlar.
Burada müdür var, müdür yardımcıları var, öğretmenler var, ama karne alıp tatile çıkacakmış gibi bir havaya girmeyin sakın, vermiyorlar, kesin bilgi.
“Ben de Licelilerin damadıyım kardeşim” diye övünseniz bile bir işe yaramıyor. Suçu hemen kayınpederinizde aramayın, sistem böyle.
İzmirliler burada da çekirdeğe çiğdem diyorlar, o pek değişmiyor galiba.
Burada da “hayat kısa, kuşlar uçuyor”, burada da “ejderha olsan kâr etmiyor geceleri”, burada da “gerçek aşk vazgeçmemektir.” (EA)