Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, tutuklu bulunduğu Edirne Cezaevi’nden akademi, hukuk, medya, siyaset, sanat dünyasından çeşitli kişi ve kurumlara mektup gönderdi.
HDP'nin paylaştığı mektubunda Demirtaş, 20 Mayıs 2016’da Anayasa’ya konulan ek bir maddeyle dokunulmazlıkları kaldırıldığı için 11 milletvekilinin tutuklu yargılandığını söyledi.
“Konunun siyasi boyutu farklı bakış açılarıyla değerlendirilebilir. Ancak konunun hukuki boyutlarıyla ilgili birkaç objektif bilgi ve değerlendirmeyi, yürüttüğünüz kamusal çalışmalara ve değerlendirmelerinize ışık tutması temennisi ile ilginize sunmak istiyorum” diyerek tutukluluk süreçlerinin hukuki boyutunu yedi maddede açıkladı.
Demirtaş, mektubun sonunda “HDP’ye yönelik yargılama süreçleri hakkında hukuksal değerlendirme yapmanızı, benim ve partimin görüşlerini, siyasi çalışmalarını desteklemeseniz bile hukuktan ve adaletten yana vicdanlı bir tutum sergilemenizi diliyorum” dedi.
“Mutlak sorumsuzluk”
Demirtaş’ın mektubu şöyle:
“Milletvekili için Anayasa tarafından öngörülmüş iki farklı koruma müessesesi var. Bunlardan birincisi, Anayasa’nın 83/1 Maddesi’ndeki ‘Mutlak sorumsuzluk’ müessesesi. Buna göre milletvekilleri TBMM’de söyledikleri sözlerden ve bunları dışarıda tekrarlamaktan asla sorumlu tutulamazlar. Milletvekilliği sona erse bile sorumsuzluk yaşam boyunca devam eder.
“Bizim hakkımızda düzenlenen fezleke ve hazırlanan iddianamelerin neredeyse tamamı bu kapsamda. Örneğin benim hakkımdaki iddianamelerin büyük çoğunluğu TBMM’de yaptığım ve dışarıda tekrarladığım konuşmalardan ibaret. Ancak savcılıklar ve mahkemeler meselenin bu yönünü araştırmaya bile gerek duymadan hakkımızda dava açıp tutuklama kararı verdiler. Oysa Anayasa’ya göre bırakın tutuklamayı, hakkımızda soruşturma bile yürütülemez.”
“Dokunulmazlık”
“Milletvekili hakkındaki ikinci mekanizma ise Anayasa’nın 83/2 Maddesi’nde düzenlenen ‘Dokunulmazlık’ müessesesi. Bu maddeye göre milletvekilinin konuşmaları ve sözleri dışında kalan fiil ve eylemleri güvence altına alınmıştır. Milletvekilinin suç teşkil eden fiil ve eylemlerinden yargılanabilmesi için dokunulmazlığın dönem sonuna kadar veya yargılama sonuna kadar kaldırılmış olması gerekir. Oysa 20 Mayıs 2016’da dokunulmazlıkların kaldırıldığına dair Anayasa’ya konulan Ek 20. Madde ile dokunulmazlıkların 20 Mayıs 2016’dan önceki soruşturmalar için kaldırıldığı, o tarihten sonra ise bütün milletvekillerinin dokunulmazlıklarının olduğu gibi devam edeceği kabul edildi.
“Burada vahim bir hata yapıldı. Dokunulmazlıklar ileriye, dönem sonuna kadar değil, geçmişe doğru kaldırıldı. Yani şu anda dokunulmazlıklar hem var, hem yok. Biz tutukluyuz, ama dokunulmazlıklarımız devam ediyor gibi garip bir durum ortaya çıktı. Dolayısıyla yargı makamlarının, yargılama esnasında dokunulmazlığı devam eden bir milletvekilini yargılaması gibi ciddi bir ihlal ortaya çıktı.
“Örneğin biz cezaevinde ya da mahkeme salonunda herhangi bir suç işlesek, hakkımızda soruşturma bile açamayacaklar. Sadece hakkımızda dokunulmazlığın kaldırılması için fezleke düzenleyip, TBMM’ye göndermeleri gerekecek. Dolayısıyla biz dokunulmazlıklarımızın kaldırılmadığını ve yargılanamayacağımızı iddia ediyoruz. Yargılansak bile dokunulmazlıklarımız devam ettiği için hakkımızda hiçbir yargılama tedbirinin uygulanamayacağını söylüyoruz.”
“Bağımsız yargı”
“Dokunulmazlıklarımız 20 Mayıs 2016’da kaldırıldı. O tarihte biz bu taraflı ve adil olmayan yargının bizi hukuk çerçevesinde yargılayamayacağını, yukarıda belirttiğimiz maddelerdeki gerekçeler nedeniyle yargılanmamızın mümkün olamayacağını belirterek ifade vermeye gitmeyeceğimizi duyurduk. Biz asla ‘yargıyı tanımıyoruz ve meydan okuyoruz’ demedik. Hükümet çevreleri ise yargıya herkesin güvenmesi ve herkesin bu bağımsız yargıya hesap vermesi gerektiğini belirttiler.
“Aradan iki ay geçti ve 15 Temmuz darbe girişimi gerçekleşti. Bu bağımsız ve tarafsız dedikleri yargının yaklaşık 4500 üyesi terör örgütü üyesi olmak gerekçesiyle bizzat hükümet tarafından görevden alındı. Yani açıkçası, 20 Mayıs 2016’da dokunulmazlıklarımızı kaldırarak bizleri FETÖ yargısının önüne attılar. Her ne kadar bunlar şu anda görevde olmasa bile, bunların hazırladıkları fezleke ve iddianameler ile yargılanıyoruz. Şimdi de AKP yargısının baskısı ve basıncı altında yargılanmamız devam ediyor."
“AYM kararı”
“Anayasa Mahkemesi’nin milletvekilinin tutuklu yargılanmaması gerektiğine dair açık içtihadı hem yerel mahkemeler hem de bizzat bu kararı veren Anayasa Mahkemesi tarafından açıkça ihlal ediliyor. (bkz. AYM Balbay Kararı)"
“Duruşma günü”
“4 Kasım 2016’da, gece yarısı evimize baskın yaptırarak bizi gözaltına alıp tutuklayacak kadar aceleci olan yargı, aradan 10 ay geçmiş olmasına rağmen halen yargılanacağımız mahkemeyi ve duruşma gününü belirlemedi. Buradan da anlaşılacağı üzere, acilen tutuklanmamız yargının değil, siyasetçilerin ihtiyacına binaen yapıldı."
“Kesinleşmiş hükmün uygulanması”
“Anayasamıza göre milletvekilleri, haklarında kesinleşmiş hüküm olsa bile cezaevine konulamaz. (Anayasa 83/3 Md.) Ancak milletvekili sıfatının sona ermesiyle birlikte hüküm infazına başlanabilir. Düşünün ki, milletvekillerinin yasama görevleri, seçme-seçilme hakları ihlal edilmesin diye, Anayasamız kesinleşmiş bir hükmün infazını bile milletvekilliğinin düşmesinden sonraya bırakılmasını emrediyor. Oysa bizler sorumsuzluk kapsamına giren konuşmalarımız nedeniyle 10 aydır tutukluyuz."
“Siyasi tasfiye”
“HDP’ye yönelik yargısal ihlal milletvekilleriyle sınırlı değil. 85 belediye başkanı ve aralarında Parti Meclisi üyeleri, il-ilçe yönetim kurulu üyelerinin de olduğu 2 binden fazla arkadaşımız son bir yılda tutuklandı. Bu da HDP’ye yönelik sistematik bir siyasi tasfiye operasyonunun en önemli göstergesi. Bunlar hukuki tutuklamalar değil, siyasi görüşlerimiz nedeniyle zorla alıkonulma. Ve TCK’nın 77. Maddesi’nde düzenlenen ‘insanlığa karşı işlenen suçlar’ kapsamında zamanaşımına da tabi olmayan vahim suçlar." (BK)