Daha çocuk denecek yaştayken bu şehirde iki farklı aslan ve onlara dair hikayelerle, söylencelerle büyüdük. Bunlardan biri, Ben u Sen'deki Yedi Kardeş Burcu'nun üzerine nakşedilen aslan kabartması ile ilgiliydi.
Efsane bu ya; denirdi ki, "aslan'ın gözleri hangi noktayı işaret ediyorsa Karun'un hazinesi kadar servet orada gizlidir". Ah hazinenin yeri bir bulunsa diye hep hayal ederdik. Sonra da eklerlerdi: " Yapan usta öyle bir yapmış ki, Aslanın bir gözü ayrı bir yönü diğeriyse bir başka tarafı işaret ediyor."
Bu sebepten meğerse bulunamıyormuş hazine.
Aslanın suyu akmaz
Bir başka Aslan hikayesi Saray Kapı'daydı. Şehri Kadimin en eski yerleşim yeri olarak kabul gören Virantepe höyüğünü geçtikten sonra Artuklu Kemeri'nin hemen yanı başında ağzından billur gibi Hamravat suyu akan Aslanlı Çeşme'miz vardı.
Şimdilerde o aslanlı çeşmemiz yine var da biraz sakat edilmiş. Çeşmenin iki Aslanından biri, İç Kale'deki Sen Corc Kilisesinin kapısı ile birlikte muhtemelen aynı tarihlerde sırra kadem basmış, çalınmış. Kalan Aslanın da suyu akmaz. Oysa çocukluğumuzda zincirle duvara bağlı bakır tasından her o tarafa gittiğimizde suyunu kana kana içerdik.
Hatta bundan birkaç yıl önce bir Fransız gazeteci gelmişti, babasının anılarının izini sürmek üzere. 1930'larda Diyarbakır'dan ayrılan baba Arthur Kürkçüyan Diyarbakır'daki devlet ricalinin oturduğu görkemli eski saray bölgesi ve girişindeki çift Aslanlı ağzından sular akan çeşmeden söz etmiş. Mutlaka kızı Ursula'ya görmesini vasiyet etmiş. Kızı o bir tek aslanı ve Saray Kapı'nın İç Kalesi'ni gezip görünce ne kadar sevinmişti, tanığı benim.
Şehitler Anıtı'nın aslanları
Bu denli aslanlı bir muhabbetten sonra bunlara neden gerek duydum, diye sorulabilir. 2003 yılının 0cak ayı sonunu medya Diyarbakır'da yaptırılan "Şehitler Anıtı"na ayırdı.
Şehrin Elazığ yolu üzerindeki Jandarma Bölge Komutanlığının yan tarafına çift aslanlı bir Şehitler Anıtı yaptırıldı. Şehrin alt kademe belediyelerinden Yenişehir Belediyesi de imar izni yok diye inşaatı durdurmaya kalktı.
Valilik de bunun üzerine "memleketin yüzde doksanı kaçak yapı ve ruhsatsız. Belediye şehitler anıtına takmış" diyerek açıklamada bulundu. Belediyenin yanıtıysa hazırdı: "Kaçak yapıların bu kadar çok olması kamunun da kaçak yapı yapması hakkını doğurmaz."
Ma Aslanızi yedığ mi?
İşte mesele bu. Aslında sürekli bu türden gerginliklerle yaşayan bölgenin ve Diyarbakır'ın açık söylemek gerekirse bu türden ve idareden kaynaklanan gerginlikleri kaldıracak lüksü yok gibi.
Hep düşünürüm ve yanıtını de bulmakta zorlanırım. Madem ki bu coğrafyada yaşanan yirmi yıllık trajedinin sonundaki telaffuz edilen otuz bin şehit bu ülkenin çocukları, o halde böyle bir anıt yapılırken belki de daha proje aşamasındayken Belediye de işin içine dahil edilseydi ve herkes hep birlikte sahiplenseydi, daha şık olmaz mıydı?
Bu gerginlik içinde işe biraz mizah katarak yumuşatmak istiyorum. Diyarbekirli hemşehrimiz hayvanat bahçesine gitmiş. Hayvanları merak ettiğinden tek tek dolaşıp görmüş. Sıra aslanın bulunduğu bölüme gelmiş.
Diyarbekirli koruma bandını aşarak yaklaşılmaması gereken bölüme kadar yaklaşmış. Park görevlisi bekçi uzaktan telaşla koşarak gelmiş "Ne yapıyorsun kardeşim. Aslana bu kadar yaklaşılır mı ?" demiş. Bizim ki gayet rahat, "Ne olmiş benim babam. Ma Aslanızi yedığ mi? demiş.(ŞD/NM)