Fotoğraf: HDP İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm sosyal medyası
Halkların Demokratik Partisi'nden (HDP) 108 siyasetçinin yargılandığı, 41'inin tutuklu olduğu Kobanî davasının 5. duruşmasının 4. oturumu Sincan Cezaevi Kampüsü'nde görülüyor.
Duruşmaya HDP milletvekilleri, Mersin ve Ankara il ve ilçe üye ve yöneticileri de katıldı.
Sincan Cezaevi'nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde tutulan siyasetçiler, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlandı. Tutuksuz yargılanan diğer siyasetçiler ise bulundukları şehirlerde SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katıldı.
Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada ilk olarak HDP önceki dönem Batman Milletvekili Ayla Akat Ata söz alarak, Haziran ayı duruşma sonunda ara karar içinde iki hususu belirtmek istediğini dile getirerek şunları söyledi:
"Olmayan şeyler üzerinden belge topluyorsunuz"
"2013 yılında Ada'ya giden ilk heyet içindeyim, sonrasında kadın mücadelesi içinde bu süreci takip ettik. Ama o süreçte attığımız tweet'ler bugün suç olarak belirtilmiş. Türkiye'deki konjonktür değişince suç unsuru da mı değişiyor? Eğer bir takım eylem ve söylemler içinde bulunduysak ve o gün yargıya taşınmayıp bugün yargı konusu yapılıyorsa bunun kafamızda soru işareti bıraktığını ve bunların esasen dokunulmaz temel haklar olduğunu belirtmek istiyorum".
"Bu süreç içerisinde tutuklamaya gerekçe yapılan ve iddianamede yer almayan 3 tane ek var. Birincisi içinde yer almadığım ve devlet izni dahilinde Kobanî'ye giden bir heyetle ilgili çıkan haberlerde benim de heyette yer aldığım belirtiliyor" diyen Ata, şöyle devam etti:
"Benim orada olmadığım görüntülerde yer alıyor ama avukatlarımın bu konudaki uyarılarına rağmen ha bire tutuklanma gerekçesi olarak dosyaya konuluyor. Bir diğeri seçim propagandası için yaptığımız bir ziyaret. Seçim propagandası yapmak için Urfa'nın bir ilçesine gitmemiz tutuklanma gerekçesi yapıldı. Orada yalnızca seçim propagandası yapan arkadaşların yanında bulunuyordum ve konuşma bile yapmamıştım ama orada bulunmam tutuklanma gerekçem olmuş. Anayasa'da güvence altında olan seçim propagandasına katılmam suç sayılmış. Bir diğeri Avrupa'dan gelen sol sosyalist partilerin bizi ziyaretindeki toplantıya katılmam suç sayılmış. Bilinen her türlü güvenlik önleminin alındığı bir toplantıya katılmış olmam tutuklanmama gerekçesi sayıldı. Ve bunlar daha sonra dosyaya eklendi. İddianamenin herhangi bir yerinde rastlamadım."
İddianame dışında yargılama yapılabilmesi için ek iddianamenin hazırlanması gerektiğini kaydeden Ata, "Beni yargılayacaksanız ek iddianame hazırlayabilirsiniz ama olmayan şeyler üzerinden belge topluyorsunuz" dedi.
Ardından tahliyeye ilişkin söz alan Kürt PEN üyesi ve Kürt Edebiyatçılar Derneği yöneticisi yazar Nezir Çakan, hakkında 2 tanık beyanı dışında hiçbir delilin bulunmadığını ifade etti.
"22 saniyelik görüntü televizyondan çekilmiş"
Önceki dönem MYK üyelerinden Ayşe Yağcı, bir yıldır tutuklu olduğunu hatırlatarak şöyle konuştu:
"Hangi maksatla bu dosyaya dahil edildiğime dair somut bir delil ortaya konulmamıştır. Tutukluluğa devam gerekçelerinde de 22 saniyelik bir görüntüden bahsediliyor ve gizli tanık Ulaş'ın ifadesi var. Gizli tanık ifadeleri tamamen yalana dayalı ve kendilerini kurtarmaya dönük. Bu ifadeleri kabul etmiyorum" dedi. Yağcı, söz konusu görüntünün televizyondan çekildiğini ve suçlamalarla bir ilgisinin olmadığını belirtti.
"Yalnızca bir e - mail nasıl suç olabilir?"
Önceki dönem MYK üyesi Bircan Yorulmaz da söz alarak, bir yıldır tutuklu bulunmasına gerekçe sunulan hiçbir şeyin hukukla izah edilemeyeceğini söyledi.
Yorulmaz, "Kullandığım telefon numaramı bile sormadınız. Ben avukatım aracılığıyla size numaramı bildirdim. 3 bin 530 sayfalık iddianamede en fazla sayfa sayısına sahip olanlardan biriyim ama hepsi parti faaliyetleri kapsamında yapılan açıklamalardan ibaret. Sadece mail adresinden bahsediyoruz. Sözü edilen mailin PYD'den geldiği iddia ediliyor. Yalnızca gelen bir e-mail nasıl suç olabilir? Gelen bir e-mail nasıl tutukluluk gerekçesi yapılabilir? IŞİD'in oradaki tacizi, tecavüzüne karşı yardım isteyen bir maildi o" dedi.
"HDP'lilere ayrı CHP'ye ayrı MHP'ye ayrı yasa"
Yorulmaz'ın ardından DBP ve DBP önceki dönem Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel neden burada olduklarının farkında olduklarının altını çizerek şunları söyledi:
"İddianame önünüzde. Ben DBP'nin Eş Genel Başkanlığını yaptım, 2 dönem milletvekilliği yaptım. Ne var iddianamede? Niye biz düşünce ve ifade özgürlüğümüzü kullanamıyoruz? Onlar düşünce ve ifade özgürlüğünü kullanmış oluyor biz 'terörist'. Bu yurttaşlıktan çıkarılma meselesidir. HDP'lilere ayrı CHP'ye ayrı MHP'ye ayrı yasayı kullanıyor. Onlar için söylenenler düşünce ve ifade özgürlüğü ama biz söyleyince 'terörizm' oluyor. Şimdi bakın TV'lerde bize 'terörist' diyenlere, o dönem Kürt sorununun çözümünden bahsediyorlardı. Türkiye'nin bugün yaşadığı tüm krizlerin nedeni Kürt karşıtlığıdır. Bu ülkedeki demokrasi ve insan hakları konusunda bu kadar geri gidiş, kadın katliamlarının artışı ve diğer tüm sorunların hepsi Kürt karşıtlığından kaynaklıdır. Çünkü siz bir haksızlığa 'evet' derseniz diğerlerinin de önü açılır.
"Bu dosya, IŞİD'i destekleme dosyası"
"Suriye tezkeresini niye uzatıyorsunuz? Tüm dert 'Kürtler bir statü elde etmesin' diye. Rojava'daki Kürtler direnmeseydi, IŞİD dünyanın başına bela olacaktı" diyen Tuncel, şunları dile getirdi: "Tüm dünya Kürtleri ayakta alkışlıyor. Kobanî'de direnen Kürt kadınları, dünya kadınlarına özgürlüklerini verdi. O IŞİD canilerine karşı yürütülen mücadele kadınların, çocukların seks kölesi olarak kullanmasını engelledi. Böyle muhteşem bir şey yaratanları yargılıyorsunuz. 'Niye HDP IŞİD'in yenilmesine sevinmiş'. Üstelik bu iktidar da yeri geldiğinde 'IŞİD'le en çok biz mücadele ettik' diyor. O zaman neden HDP'yi mahkeme salonlarına gönderiyorsunuz, HDP'ye kapatma davası açıyorsunuz? Bu dosya IŞİD'i destekleme dosyasından başka bir şey değil. Kobanî'ye dair bir tane kavram yok. Kürtlerin Türkiye halklarına karşı şimdiye kadar bir şeyi olmadı. Yüz yıldır Kürtler Türklerle birlikte dayanışmayı esas almışlardır. Malazgirt'in kapılarını da Kürtler açmıştır Türklere. En çok Kürtlerin yaşadığı yerlerde emperyalistlerle mücadele edilmiş."
(AÖ)