Fotoğraf: HDP
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin haftalık Meclis grup toplantısında güncel gelişmeleri değerlendirdi:
“10 Ekim Katliamı şimdi içinde bulunduğumuz rejimi kurma girişimlerinin en önemli köşe taşlarındandır. Faşizan rejimler, kan ve katliamla inşa edilir. Şiddet ve savaş politikalarıyla ayakta kalmaya çalışır. İşte bu katliam da böyle bir hedefe göre planlanmış, yol verilmiş ve gerçekleştirilmiştir. Halkın iradesini sindirerek, halkın sesini keserek yol alabileceklerini planlıyorlardı.
Barış mücadelesi, bu topraklarda kökleri güçlü bir gelenektir. Şimdi bu hafızayı yok etmek istiyorlar. Sömürüye ve talana kana karşı güçlü bir emek, demokrasi ve barış iradesinin ortaya çıkmasının köklerini kurutmak istiyorlar. Yaratmak istedikleri hafıza, savaş ve şiddet hafızasıdır. Böyle bir hafızayı yarattıklarında eskiyi unutturabileceklerini de düşünüyorlar.
Vekilleri darp ettiler. Habip Eksik arkadaşımızın ayağını üç yerden kırdılar. Tanıklar ve az sayıdaki elimizdeki görüntü bunun planlı olduğunun kanıtıdır. Bilinçli bir saldırıdır. Düşmanlık politikaları ve savaşa karşı direniş iradesi ürkütüyor, korkutuyor, öfkelendiriyor, hırçınlaştırıyor. Bu düşmanlıkların içinde bir tanesi var ki onlar için ayakta durma sütunudur. Böyle görüyorlar. Nedir o düşmanlık, Kürt düşmanlığı. Habip Eksik ve diğer arkadaşımıza hunharca saldırmanın ve bu ağır yaralamanın temelinde Kürt halkının iradesine saygısızlık, Kürt halkının mücadelesinden duyulan korku var.
Onur Şener’in katledilmesi bir tesadüf, bir münferit olay değildir. Her gün onlarca kadının şiddete uğraması, yıllar içinde binlerce kadının kıyımı, bu şiddet toplumunun en açık göstergesidir. Bizler böyle bir toplum içinde yaşamak istemeyen milyonların gerçek umuduyuz.
Nagihan Akarsel’in katledilmesi de Deniz Poyraz’in vahşice öldürülmesi de aynı zihniyetin, aynı politikaların sonucudur. Bu ülkede bugün yoksulluk ve açlık bu kadar yaygınlaşmışsa tam da bu politikalarda ısrarın sonucudur. O yüzden diyoruz ki savaş ve sömürüye hayır.
Kürt sorununda çözüm müzakeredir, diyalogdur, mutabakattır, siyaset zeminidir. Bunun dışında hiçbir yol bizi emeğin hakkının gerçekleştiği, demokrasinin inşa edildiği ve büyük barışın kurulduğu bir ülkeye ve geleceğe götürmez. O nedenle bir an önce bu savaş politikalarına, toplumu şiddet sarmalına mahkum eden bu iktidara karşı güçlü bir barış iradesini, demokrasi ve emek mücadelesini örme mecburiyetimiz var.
Alevi programı açıklıyorlar. Evet, bir proje hazırlıyorlar. Bütün Alevi kurumlarını, cemevlerini Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı bir birim tarafından yönetmeyi planlıyorlar. Bu iktidar, Alevilerin eşit yurttaşlık talebini hiçbir şekilde dikkate almıyor. Sadaka inayet politikasıyla bir yere varmaya çalıştı. Şimdi de Alevilerin binbir emekle ve binbir çabayla oluşturdukları öz kurumlarına kayyım atamaya çalışıyor. Ama biz biliyoruz ki Alevi halkı da toplumu da bu oyunları görüyor. Bunları boşa çıkaracak iradeye sahiptir. Alevilerin tek talebi var, eşit yurttaşlık. Bunu kabul et gerisi boş. Cemevlerini ibadethane olarak kabul edeceksin.
Seçimlere az bir süre kaldı. Anayasa tartışmalarını buraya sıkıştırmak istiyorlar. Önerimiz açık ama biz gerçeğin ne olduğunu da imkanların nerede olduğunu da biliyoruz. Bu ülkeye eşit yurttaşlığa dayalı, bütün halkların ve inançların özgür ve eşit yaşadığı, yerel demokrasinin kurumsallaştığı, güçlü demokratik bir sistemin inşa edildiği anayasayı da HDP, ittifakları ve birlikte ortak mücadele yürüttüğü bütün demokrasi güçleri bu iktidarı gönderdikten sonra mutlaka yapacaktır. Bizler yapacağız.
Sansür yasası… Zaten baskılar almış gidiyor, zaten medyayı tekellerine almışlar, kalan birkaç mecrayı da susturup böylece hiçbir itirazın duyulmayacağı bir toplum düzeni yaratmak istiyorlar. Dezenformasyon yasası diye bir şey getirdiler. Valla dezenformasyonla mücadele etmek istiyorsanız yapacağınız ilk iş Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığını kapatmak olmalıdır. İletişim Başkanlığını lağvedin, toplumu yalan ve çarpıtılmış her türlü bilgiden korumanın adımını atmış olacaksınız.” (AS)