*Fotoğraflar: Cansu Acar
Haberin İngilizcesi için tıklayın
"Somalililer olmasaydı pandemide biz de iş yapamazdık" diyor bir esnaf: "Onlara gelen müşterinin bize de faydası oldu."
Ankara’da, Somalililere ait iş yerlerine yönelik ırkçı saldırı sonrasında görüştüğümüz esnaflar da olaya tepkili.
15 Nisan günü Sözcü Gazetesi’nde yayınlanan "Ankara’nın Göbeği Somali Oldu" başlıklı haberden sonra 18 Nisan günü Keçiören’deki bir parkta iki Somalili, 20 Nisan’da ise Ankara Kızılay’da Sümer 1-2 sokaklarda bulunan Somalililere ait iş yerlerine ırkçı saldırılar düzenlendi.
Somalilere ait Keçiören ve Sümer 1 ve 2 sokakta toplamda 28 işletme bulunuyor. Çoğunluğu lokanta, kuaför ve butik dükkanlar. Tabelalarını kendi dillerinde hazırlamışlar. Dükkanlar Afrika motifli süslemelerle dolu. Somalililer, 1990 yılından sonra savaştan ötürü farklı ülkelere yoğun olarak göç ettiler. Türkiye’ye gelenlerin büyük kısmı da Suriye’den.
Saldırıya uğrayan işletmeci siyaset bilimi okuyor
Saldırıya uğrayan işletmelerden Afrika Sofrası’nın sahibi Farhan Sakawudin Mohamed, 9 yıldır Türkiye’de yaşıyor. Türkiye’yi memleketi gibi gördüğünü ve geçimini arkadaşları ile kurdukları lokanta dışında ticaret ile sağladıklarını belirtiyor.
Bursa, Gaziantep ve Konya’dan giyim, ayakkabı üzerinden ticaret girişimlerinin bulunduğunu anlatan Mohamed, "Girişimci arkadaşlarımız ve akrabalarımız ile bu işe baş koyduk. Ticaret dışında Afrika Sofrası adı altında işletebileceğimiz bir mekân açtık" diyor.
Türkiye’de daha rahat şekilde girişim ve ticarette bulunmak için çok çalıştıklarını, Türkiye üzerinden ticaret yapıp, Somali’ye mobilya gibi birçok mal satmaya çalıştıklarını söylüyor Mohamed. Bütün bu işlerin yanında Sakarya Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nde okuyor. Mohamed, saldırı gününü şöyle anlatıyor:
"Türk insanından beklenmeyen bir hareket ile karşı karşıya kaldık. Ben bu durumları pek dışa vurmak istemiyorum fakat bu saldırı karşısında ne yapacağımızı şaşırdık. Bu ülkede okumuş ve yetişmiş biri olarak böyle bir saldırı karşısında şok yaşadım. Kışkırtıcı nitelikte bir haber yapıldı. Bu saldırı o haberin hemen ardından gerçekleşti. Yaşlı bir amcaya saldıran ırkçı topluluk, kimseye aldırış etmeden bizi küçümseyerek ülkelerinden gitmemiz gerektiğini söyledi."
Daha önce de ırkçı saldırılara maruz kaldığını ifade eden Mohamed, 2012 yılında beri Türkiye’de olduğunu, burayı vatanı gibi sevdiğini, saldırılara rağmen de Türkiye’de yaşamaktan vazgeçmeyeceğini dile getiriyor.
"Onlar sayesinde sokak bu kadar işlek"
Saldırı sonrasında görüştüğümüz çevredeki esnaflar da olaya tepkili. İsmini vermek istemeyen bir lokanta sahibi tepkisini şöyle dile getiriyor:
"Korona salgını döneminde Somalili kardeşlerimizin bize çok faydası dokundu. Ona gelen müşteri benden çay içiyor, tatlı yiyor. Onlar olmasa biz korona salgınında ayakta duramazdık. Zaten geçimimizi çok zor sağlıyoruz, Sümer 1 ve 2 sokak Somalili kardeşlerimiz sayesinde bu kadar işlek. Ben şayet onların burada olmasından çok memnunum, herhangi bir şikâyetim yok."
Saldırının haberden sonra gerçekleştiğini hatırlatan esnaf, ülkelerinden gelip Türkiye’ye sığınan insanlara yapılan hareketin kendi gözünde zulüm olduğunu sözlerine ekliyor.
"Türk insanına yakışır bir hareket değil"
Diğer saldırının yaşandığı Keçiören’deki bir işletmenin sahibi Levent B. de kendi işletmesinde Somalili çalışanı olduğunu ve pek çok Somalili arkadaşı bulunduğunu hatırlatarak, saldırıya tepki gösteriyor:
"Saldırıyı kesinlikle tasvip etmiyorum. Ülkesini bırakıp, burada yeni bir hayata başlayan insanlara yapılan bu saldırı insanlık olamaz. Bizim ülkemizin insanına yakışır bir hareket değil."
Levent B. de Kızılay esnafı gibi, Keçiören esnafının da korona salgınında işletmelerin Somalililere gelen müşterilerle ayakta kalkındığını vurguluyor.
23 yaşında olan ve Keçiören’de emlakçılık yaparak geçimini sürdüren Somalili bir göçmen de saldırıya uğrayan diğer işletme London Kafe’deki olayı anlatıyor:
"Sopalarla ve taşlarla saldırıya uğradık. Bu durum bizleri derinden yaraladı. Ben kesinlikle saldırıda bulunan kişilerin kışkırtıldığını düşünüyorum. Biz Türkiye’nin yaşam şartlarını seviyoruz. Bir sürü Türk arkadaşımız da var. Şiddetle, taşla, sopayla çözülemeyen şeyleri konuşarak çözebileceğimize inanıyorum."
(SO)