Şemdinli'de yaşananları "Susurluk"a benzettiniz. Benzerlikler nelerdir?
Bu olay Susurluk'un devamı, ta kendisi. Susurluk bir düzen. Nedir o düzen? Bürokratın, siyasetçinin, mafyanın, tetikçinin, Gladio'nun, tarikatçının devletin içerisine sızarak oluşturdukları bir çete, bu çete yetkilerini kendi çıkarları ve yandaşlarının çıkarları doğrultusunda kullanması.
Bu çeteyi oluşturanlar, kendilerini devletin sahibi olarak görüp, hukuk dışı faaliyetlerin içerisine girebiliyorlar. Örneğin, Şemdinli'de bomba atan tetikçi niye bir kitapevini bombalıyor?
Aklınca varolan teröre karşı onun yöntemiyle mücadele ederek insanları sindirmek, korkutmak, kendine hasım olarak gördüklerini yok etmek amacını güdüyor. Bu hukuk dışı bir faaliyet. Bir devletin, üstelik bunu yaparken devletin aracını, silahını, üniformasını, parasını alarak yapıyor.
Bu devletin meşruiyetten uzaklaşması, uzaklaştırılması demek. Dolayısıyla devletin çağdaş ve hukuk devleti olmasını engelleyen, devletin içerisine sızmış bir güç var. Bu güç de kendine bir güç oluşturuyor. İlk defa halkın gözü önünde eylem faili, eylemde kullandığı planlar, eylemi düzenleyenlerin talimatlarıyla birlikte suçüstü yakalandı.
Bundan sonra yanlışlık oldu demek mümkün değil. Bunu yapan ya da o sırada bulunan kimlik sahibine bakıyorsunuz. Bu kişi daha önce de benzeri faaliyetler içerisine girmiş. İtirafçı konumunda olan, tutuklanan Veysel Ateş'e bakıyorsunuz, itirafçı olarak başka olayların içinde de yer aldığı bildiriliyor.
Benzer olay bundan yıllar önce Yüksekova'da yaşandı, orda da bir Kahraman Bilgiç vardı tetikçi olan. Hem devletin kimliğini taşıyor, hem de nüfustan düşmüş, ölmüş görünüyordu.
Bazı komutanlar, bazı insanları tanıdıklarını ve onların kahraman olduklarını söylüyorlar. O Yüksekova çetesinde de aynı şekilde Garnizon Komutanı Mehmet Emin Yurdakul'la ilgili böyle bir açıklama yapılmıştı, kahraman ve ülkemize çok büyük hizmetlerde bulunan bir kişi denmişti. Sonra organize suç örgütü kurmaktan 24 yıla mahkum olmuştu.
Dolayısıyla yargının, adaletin, hukukun her şeyin üstünde olduğunu kabul etmek gerekiyor. Hukuk dışı faaliyette bulunanların da mutlaka yakalanarak, cezalandırılması gerekiyor.
İki ayda bu bölgede 15'ten fazla bombalama vakası yaşandı. Neden bu bölge seçiliyor özellikle?
Bu olaydan sonra şimdi artık açıkça görülüyor ki, Türkiye'nin sadece bu bölgesinde değil, bence bütün bölgelerinde varolan bombalama olaylarının arkasındaki faillerle ilgili açıklananlarla, kamuoyunun vicdanı arasında fark olacaktır.
Yani eğer bu sefer yapanlar tam olarak ortaya çıkarılıp, yapma nedenleri de iyice belirlenmezse o zaman denecektir ki, bundan sonra bütün bombalama olaylarının failleri hemen hemen aynı düzenin failleridir. Aynı kaynaktan yönleniyorlar.
Güneydoğuda neden bu olaylar oluyor? Kendini devletin yerine koyan bazı güçler hukuk yerine kendi yöntemleriyle, icraat yapmaya ya da cezalandırmaya teşebbüs ediyorlar. Bütün mesele bundan kaynaklanıyor.
Olaya adı karışan askeri personelin salıverilmesi, zaman kazanma olarak değerlendirilebilir mi?
Her şey olabilir. Bunun devlet sırrı kavramı altında, devlet sırrını kapsıyor denilerek üzerinin kapatılabileceği kuşkusunu taşıyorum. O yüzden bir an önce yargıyı biran önce harekete geçirip, hepimizin bunu takip ettiğini göstermeliyiz.
Eğer olayla ilgili Van Savcısı görevlendirildiyse bir başka kuşku var. Bu savcının da Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü ile ilgili icraatlardan kaynaklanan üzerinde kuşkular var. Hukuka, yargıya sahip çıkıyor, çok ciddi bir şekilde gölge altında kalmasını istemiyoruz ama bu düzen kendisine uygun unsurları da kendi içerisinde tutuyor.
Dolayısıyla kamuoyu vicdanı rahat tutacak bir yapı olması lazım.. Hiç şaibe düşmeyecek bir yapı olmalı.
Şemdinli'deki olayların örtbas edilmemesi için pratikte neler yapmak gerekir?
Herkesin üniformalarına, rütbelerine ya da bulundukları mevkilere bakarak yapacakları açıklamalar Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk devleri olduğu, demokratik kurallara herkesten daha fazla uymak zorunda oldukları biliniciyle yapılmalı.
Bu kişiler adaletin, yargının savcının, yargıcın üzerinde baskı oluşturabilecek herhangi bir sözden sakınmalılar ve herkesten daha fazla hukukun gelişmesi, gerçekleşmesi doğrultusunda sorumlu olduklarını hissettirmelidirler. TBMM mutlaka bu konuyu araştırmalıdır.
Bununla ilgili bir komisyon oluşturmalıdır. Bu komisyon bugünkü iç tüzüğü yetkilerinde daha fazlasına sahip olmalıdır. O nedenle bugünkü içtüzük değiştirilmelidir. TBMM içtüzüğüne göre meclis araştırma komisyonları ticari sırlara ve devlet sırrına ulaşamazlar. Bu sır kapsamı içerisinde hiçbir belgeyi talep dahi edemezler.
Son olarak devlet erkinin olayın aydınlatılmasına ilişkin söylediklerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tabii, sonucunu görmeden inandırıcı bulmuyorum demem doğru değil. Çünkü bundan önceki hükümetlerde, devlet erkânı açıkça "fasa fiso" dedi ve işi bıraktı. Şimdi bunlar üzerine gideceğiz diyorlar.
Bugünden itibaren Mecliste araştırma önergesi verileceği ve komisyonu kurulacağı söyleniyor. Bir komisyon kurulursa bunun takipçisi halk da olabilir. Hep birlikte takip edeceğiz. (UB)