Perşembe sabahı Ankara'nın yeni öneriler sunduğu açıklandı... Öğleden sonra İstanbul'un kimi semtlerinde savaş görüntüleri yaşandı!..
Avrupa'nın haber kanalı Euronews ekranında önce limanları açma önerisi, ardından çatışma görüntüleri yayımlandı.
Ertesi sabah Doğan Grubu'nun iki büyük gazetesinden biri, "Genelkurmay Başkanı'nın önerilerden haberdar olmadığı" haberini manşete çekti.
Sonraki gün Cumhurbaşkanı Sezer "Benim de haberim olmadı" dedi.
Kimilerine göre Erdoğan-Gül ikilisi, giderek daha fazla konuşulmaya başlanan "askeri darbe"ye karşı "sivil darbe" yapmıştı, liman önerisiyle...
Ve bu tavır, daha da körüklemişti mevcut kavgayı...
Türkiye'de bunlar yaşanırken ardı arkasına, bizim Çatoz'da (Serdarlı) da bir "teşkilat bildirisi" atılıyordu kapıların altından...
Zamanlama mükemmeldi!..
Hem kayıplarla ilgili süren olumlu gelişmelerin önünü kesmek, hem de limanlar önerisiyle oluşan pozitif havayı dağıtmak amaçlanıyordu...
Bir taşla iki kuş!..
Serdarlı köyü seçilmişti "konuşanları susturmak" için...
"Susmazsanız sustururuz" diyordu malum, tanıdık, hiç de yabancısı olmadığımız o üslup...
Birkaç yıldır sesleri-sedaları çıkmıyordu da, hayra yormuştuk biz de...
Meğer "iyi saatte olsunlar" orada duruyormuş hâlâ...
Sadece "kayıplar konusunda konuşanları" değil, aynı zamanda "kayıplar komitesine hizmet veren emekli polisler dahil herkesi" tehdit ediyorlar karanlık bildirilerinde...
Hep merak ederim, bu gizli bildirileri yazanların psikolojisi nasıldır diye...
Siz de merak etmiyor musunuz?
Yani kendinizi koyun onların yerine bir an ve o satırları yazdığınızı farz edin.
Nasıl bir ruh halidir ki bu?
İnsanları açıkça veya kapalı mesajlar vererek ölümle tehdit ediyorsunuz!..
"Konuşursanız sizi ve ailenizi cezalandıracağız" diyorsunuz...
Yani şunu diyorsunuz "muhatabınız"a: "Sen bir şey açıklarsan, ben de senin çocuğunu, eşini, ananı, babanı, yeğenini temizlerim!.."
Bu siz misiniz?
Siz böyle bir kalleş tehdit savurur musunuz? Savurabilir misiniz?
Amma ruh hali ha!..
Kurtlar puslu havaları sever derler.
Ve havayı puslandırmaya çalışanlar var yine bu coğrafyada...
Merak ediyorum, onaylayan siyasetçi var mıdır bunları?
Bekleyip göreceğiz, kim nasıl tepki verecek...
Kimler suskun kalarak dolaylı destek verecek...
Benzer bir provokasyon girişimi Güney'de de beklenebilir bu günlerde...
E işte Rum Meclisi'nin sertleştirdiği yasa orada duruyor: Bir dizi tutuklama yapar Rum polisi giriş kapılarında...
"Madem öyle, bizde de böyle" der...
Gerginleştirilir ortam biraz daha...
Kuzey'deki Tazmin Komisyonu'na başvuran Rum mülk sahipleri tehdit ediliyordu zaten... Biraz daha artırılır tehditlerin dozu...
Gelip başvurmasınlar diye...
Maksat Kıbrıs'ta çözümün önünü tıkamak değil mi?
Her yol mübahtır o zaman!..
Her zamanki gibi...
Herkes pür dikkat kesilmelidir bu dönemde...
İşler ciddiye binmiştir çünkü...
Provokasyonlara karşı soğukkanlı olunmalı ve ses verilmelidir demokrasiye, çözüme inananlar tarafından...
Hükümet de, sivil toplum da üzerine düşeni yapmalıdır gerginlik tırmandırılmadan...
Dezenformasyon
Mağusa Limanı açık mı, değil mi?
Yabancı bir gazeteci sorar:
"Mağusa Limanı'nın açılması ne kadar önemli?"
Cevap:
"Mağusa Limanı zaten açık..."
Diyalog şöyle devam eder:
"Ne? Açık mı?"
"Evet açık... Gemiler gidip geliyor... Yabancılar dahil... Hatta Dönem Başkanı Finlandiya iki ay önce elektrik santrali için dev techizat gönderdi Mağusa'ya... Doğrudan hem de..."
"O zaman ne diye Mağusa Limanı'nın açılmasını isteniyor?"
"Açılması derken, yasaksız hale gelmesi kastediliyor. Mağusa'ya gelen kaptanlara ve gemilere Rum tarafı kara liste uygulaması yapıyor. Bir de AB gümrük tarifelerinin dışında Mağusa Limanı... O yüzden rekabette zorlanıyor Kıbrıslı Türk işadamları..."
"Yanlış söylüyorsunuz o zaman... Bizim de kafamızı karıştırıyorusunuz..."
"Sorry gardaş, ama bizim kafamız az mı karışık?" (SÖ/TK)
* Sami Özuslu'nun yazısı 11 Aralık'ta, Kuzey Kıbrıs'taki Yeni Düzen Gazetesi'nde yayınlandı.