Bu "stratejik" konumu nedeniyle hiç hayır yüzü görmedi bu lanetli ada...
Kıbrıs'ın stratejik önemi kimileri için o kadar önemlidir ki, ada üzerinde yaşayanların lafı bile olmaz çoğu zaman!..
Dünyaya ya da bölgeye hükmetmek isteyen her imparator, kral, devlet başkanı Kıbrıs'a sahip olmak istedi.
Birkaç gündür "petrol" tartışması yeniden alev aldı.
Bu ilk değil... Zaman zaman "Kıbrıs'ın etrafında, denizde bol miktarda petrol var" iddiası ortaya atılır, biraz tartışılır, sonra unutulur.
Konu kapanır ve Kıbrıslılar eski gündemlerine geri dönerler.
Bu sefer de böyle mi olacak acaba?
Galiba hayır!..
Konunun medyaya yansıyan kısmı bile, sadece Kıbrıs'ı değil, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'yı da kapsayan "bölgesel" bir krizin varlığını gün ışığına çıkarıyor.
Bir çırpıda saymak gerekirse Türkiye, Lübnan, Suriye ve Mısır işin öznesi durumundalar. Mesele Kıbrıs'la bağlantılı olduğundan diğer garantörleri, yani İngiltere ve Yunanistan'ı da listeye eklemek gerek...
Eh, konu petrol olunca Amerika Birleşik Devletleri'ni, Rusya'yı dışarıda tutmak mümkün mü?
Ya Çin? Hem Güvenlik Konseyi üyesi, hem süper güç olma yolunda hızla ilerleyen, dolayısıyla enerji ihtiyacı olan bir dev...
Ya Fransa? Ya Almanya?
Onlar kalabilirler mi Akdeniz'de olduğu söylenen külliyatlı miktarda petrol pazarlıklarının dışında?
Alın işte size yeni bir "stratejik önem"!..
Çok da yeni değil gerçi, kimi "şahin"ler söyleyip duruyor yıllardır, "Kıbrıs'ın önemi bölgedeki petrolle alakalıdır" diye...
Şimdi onların dediği doğru mu çıkıyor?
Yani var mı gerçekten Kıbrıs açıklarında petrol?
Ben bilmiyorum şahsen...
Güney'de yaşayan sade vatandaş Nigoli'nin de haberi yoktur herhalde...
Sizde bilgi var mı bu konuda?
Varsa söyleyin de bilelim.
Yoksa eğer, bir de "petrol kavgası" yapmayalım Kıbrıslı Türkler ve Rumlar olarak...
Bütün bölgeyi birbirine sokmayalım boş yere...
Petrol tröstlerinin savaş alanına çevirmeyelim Akdeniz'in mavi sularını...
Varsa peki?
Gerçekten petrol doluysa Akdeniz'in altı?
Parmağınızı sokar sokmaz kirli lambasuyu fışkıracak kadar yüklüyse aşağısı?
"Doğa anamız" bir torpil geçmişse bize ve petrolle doldurmuşsa etrafımızı?
Ne yapmamız lazım o zaman?
Başlayalım mı kavgaya?
"Petrol kimindir" kavgasına?
Yeyip bitirelim birbirimizi...
Savaşalım!..
Öldürelim!..
Kim kazanırsa petrolü o alsın.
Diğeri ölsün.
Gücü olan kazansın...
Ey Kıbrıslılar!..
Bu küçük adayı vatan bilenler!..
Açın gözünüzü, uyandırın canınızı...
Paylaşamadık ya adanın toprağını 50 yıldır?
Bakın, şimdi de denizin altındaki lambasuyu için kapışmaya başlayacağız.
"Büyük politika" denen budur dünyada maalesef...
Bilin ki petrol iddiası doğruysa, biz ayvayı yedik hep beraber!..
Hem Kıbrıslı Türkler, hem Kıbrıslı Rumlar, hem de bu adada yaşayan herkes...
Başka bir şans daha var aslında, Kıbrıslıların beceremediği: "Büyük politika"ya topyekün karşı çıkabilmek... "Strateji" meselesine takılıp kalmamak...
Politikanın merkezine "insan"ı koymak...
Toprağı da, suyu da, havayı da, -varsa- petrolü de paylaşabilmek...
Petrol çıkarsa bölgede ve şimdiki kafayla gidersek eğer, ayvayı yeriz hepimiz...
Yok, öğrenebilirsek paylaşmayı, uzlaşmayı, beraber yaşamayı, o petrol biz Kıbrıslılar için bir fırsat da olabilir pekala...
Bir barış fırsatı!.. (SÖ/TK)
* Sami Özuslu'nun bianet'in özetleyerek yer verdiği yazısı, 31 Ocak 2007'de Kıbrıs'taki Yeni Düzen gazetesinde yayınlandı.