* Fotoğraf: AA
Uzun yıllardır ABD’de yaşayan Türk halk bilimci Prof. Dr. İlhan Başgöz, Sağlık Bakanlığı tarafından gönderilen ambulans uçakla Türkiye’ye nakledildi.
Chicago Başkonsolosluğundan edinilen bilgiye göre, 1965’ten bu yana Indiana Bloomington’da yaşayan İlhan Başgöz, uzun süredir devam eden rahatsızlığı nedeniyle Türkiye özlemi çektiği ve tedavisine Türkiye’de devam edilmesi talebini yetkililere iletti.
Chicago Başkonsolosluğunun ilgili makamları bilgilendirmesi üzerine Sağlık Bakanlığı, 99 yaşındaki Başgöz’ü Türkiye’ye getirmesi için ABD’ye ambulans uçak gönderdi.
Anadolu Ajansı’nın (AA) haberine göre, Başgöz, Türkiye’ye nakli için gerekli işlemlerin tamamlanmasıyla Indianapolis’ten yerel saat ile 10.00’da ambulans uçakla Türkiye’ye hareket etti. Uçağın yakıt ikmaliyle Ankara’ya bugün saat 14.00 civarında ulaşması bekleniyor.
İlhan Başgöz hakkında
1921 Sivas doğumlu Prof. Dr. İlhan Başgöz, 1960’ta gittiği ABD’de önce California Üniversitesi, ardından Bloomington’daki Indiana Üniversitesinde dersler verdi. Emekli olduktan sonra Türkiye’de Bilkent, Van Yüzüncü Yıl ve ODTÜ’de de dersler veren Başgöz, Türk halk kültürü üzerine yaptığı araştırmaları ve yazdığı kitapları ile bu alanda hayattaki en önemli Türk halk bilimci olarak tanınıyor.
Başgöz’ün hayatından…
Folklor/Edebiyat dergisinden Tekin Şener, Başgöz’ü Sivas’taki ziyaretinin ardından yazdığı makalede*, Başgöz’ün hayatından kesitlere yer vermişti. Burada Cumhuriyet Üniversitesi adına kendisine teslim edilen ödülü teslim alan Başgöz, konuşmasında şunları söylemişti:
“Gemerek’te arpalar biçilirken doğmuşum. Doğum tarihim kimliğimde 1923 yazar ama 1921 olmalı. Bu karışıklık Amerika’da başıma tuhaf işler açtı... Neyse babam Muallim Hasan Efendi kulağıma ezan okumuş ve “adını Mehmet İlhan koydum, yaşını Tanrı versin’ demiş. İri siyah gözlerim varmış; annem aş ererken manda yavrusuna bakmış da ondan öyle olmuş! Ailenin 7 kız çocuğundan sonra doğan tek erkek evlat olduğum için kundağıma bir mavi boncuk bir de iğde parçası dikmişler... İlkokul 4’e kadar Gemerek’te okudum. Babam 1932 yılında emekli oldu, biz de ‘ver elini Sivas’ diyerek yola çıktık. Sivas’ta dededen kalma bir evimiz vardı, Hamurkesen Mahallesi Yağcı Sokağı’nda. (...) Gemerek’ten Sivas’a, yaylı denilen atlı arabayla gelirken Hanlı İstasyonu yakınlarında acayip bir yağmur başladı. Orada gördüğümüz bir değirmene sığındık ama değirmen de suyla dolmaya başladı. Köylüler uzaktan, ‘domuzcuğu açın’ diye bağırdılar. Biz önce anlamadık, sonra suyun tahliye olması için hazırlanmış düzeneği kastettiklerini anladık, irice bir taşı yerinden çıkardık, su boşalmaya başladı, biz de kurtulduk. Ertesi sabah Yoğunyokuş’tan yaylımız aşağı inmeye başlayınca, ‘göründü Sivas’ın bağları’... Benim aklımda Sivas’a dair ilk çizgi, yan yana duran servilerin yeşil çizgisi. Türküde söylenmiştir biliyorsunuz: ‘Allah sana boy vermiş Sivas servisi gibi’ derler. O servileri gördüm ilkin. Sonra evimize yerleştik, ben liseyi bitirene kadar Sivas’taki günlerim o evde geçti. Hafız Recep İlkokulu’nun 5. sınıfına kaydoldum. Adı sonradan Recebevi oldu, daha sonra yıkıldı yerine Ziya Gökalp İlkokulu yapıldı. Okulların, ticarethanelerin, sokakların adları çalışma konusu yapılmalıdır.”
(TP)