Fotoğraf: AA - Arşiv
Kanser tedavisi gören halk bilimci Prof. Dr. İlhan Başgöz hayatını kaybetti.
Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) yaşayan Başgöz, Türkiye’ye dönmek istemesi üstüne Sağlık Bakanlığınca gönderilen ambulans uçakla 5 Ocak 2021’de Türkiye’ye nakledilmişti.
Başgöz, Ankara Üniversitesi İbn-i Sina Araştırma ve Uygulama Hastanesi'nde tedavi görüyordu.
Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Ünüvar, İlhan Başgöz’ün ölüm haberini Twitter’dan duyurdu:
İlhan Başgöz Hocamızı kaybettik. Hocamıza Allah'tan rahmet; yakınları, sevenleri ve öğrencilerine başsağlığı diliyorum. https://t.co/lrYsqhnNLM
— Necdet Ünüvar (@necdetunuvar) April 13, 2021
İlhan Başgöz hakkında
1960’ta gittiği ABD’de önce California Üniversitesi, ardından Bloomington’daki Indiana Üniversitesinde dersler verdi.
Emekli olduktan sonra Türkiye’de Bilkent, Van Yüzüncü Yıl ve ODTÜ’de eğitmenlik yaptı.
Halk kültürü üzerine yaptığı araştırmaları ve yazdığı kitapları ile bu alanda en önemli Türk halk bilimci olarak tanınıyor.
1921 Sivas doğumlu.
Başgöz’ün hayatından…
Folklor/Edebiyat dergisinden Tekin Şener, Başgöz’ü Sivas’taki ziyaretinin ardından yazdığı makalede*, Başgöz’ün hayatından kesitlere yer vermişti. Burada Cumhuriyet Üniversitesi adına kendisine teslim edilen ödülü teslim alan Başgöz, konuşmasında şunları söylemişti:
“Gemerek’te arpalar biçilirken doğmuşum. Doğum tarihim kimliğimde 1923 yazar ama 1921 olmalı. Bu karışıklık Amerika’da başıma tuhaf işler açtı... Neyse babam Muallim Hasan Efendi kulağıma ezan okumuş ve “adını Mehmet İlhan koydum, yaşını Tanrı versin’ demiş. İri siyah gözlerim varmış; annem aş ererken manda yavrusuna bakmış da ondan öyle olmuş! Ailenin 7 kız çocuğundan sonra doğan tek erkek evlat olduğum için kundağıma bir mavi boncuk bir de iğde parçası dikmişler... İlkokul 4’e kadar Gemerek’te okudum. Babam 1932 yılında emekli oldu, biz de ‘ver elini Sivas’ diyerek yola çıktık. Sivas’ta dededen kalma bir evimiz vardı, Hamurkesen Mahallesi Yağcı Sokağı’nda. (...) Gemerek’ten Sivas’a, yaylı denilen atlı arabayla gelirken Hanlı İstasyonu yakınlarında acayip bir yağmur başladı. Orada gördüğümüz bir değirmene sığındık ama değirmen de suyla dolmaya başladı. Köylüler uzaktan, ‘domuzcuğu açın’ diye bağırdılar. Biz önce anlamadık, sonra suyun tahliye olması için hazırlanmış düzeneği kastettiklerini anladık, irice bir taşı yerinden çıkardık, su boşalmaya başladı, biz de kurtulduk. Ertesi sabah Yoğunyokuş’tan yaylımız aşağı inmeye başlayınca, ‘göründü Sivas’ın bağları’... Benim aklımda Sivas’a dair ilk çizgi, yan yana duran servilerin yeşil çizgisi. Türküde söylenmiştir biliyorsunuz: ‘Allah sana boy vermiş Sivas servisi gibi’ derler. O servileri gördüm ilkin. Sonra evimize yerleştik, ben liseyi bitirene kadar Sivas’taki günlerim o evde geçti. Hafız Recep İlkokulu’nun 5. sınıfına kaydoldum. Adı sonradan Recebevi oldu, daha sonra yıkıldı yerine Ziya Gökalp İlkokulu yapıldı. Okulların, ticarethanelerin, sokakların adları çalışma konusu yapılmalıdır.”
(TP)