"Mali piyasalar spekülatiftir. ... Türkiye'de herkes spekülatördür. Sayıları üç-beş değil, milyonlarcadır... herkes spekülatör. Herkes algıladığı duruma göre mali yatırımlarının reel değerini artırmaya ya da korumaya çalışıyor.
Böyle düşünmek için zengin olmanız da gerekmiyor. Kişisel deneyimlerimden biliyorum. Bu soruları en fazla soranlar beni tanıyan simit satanlar, ayakkabı boyacıları ve garsonlar oluyorlar. İşte, piyasa denilen şey de bu. Bizleriz piyasa. Niyetimiz kötü değil. Yalnızca şu sıralarda beklentilerimiz kötü. Piyasayı birkaç para babasının yönlendirdiğini sanmayın. Bankaların davranışlarına bakıp arzu edilmeyen dengelerin oluşumunda bankaları da sorumlu tutmayın..."
Kim yahu bu "piyasalar?
Bu cümle, bir iktisatçıya, Ercan Kumcu'ya ait. 29 Mart tarihli Hürriyet'te yayımlandı. Kumcu, "piyasalar"ı sorgulayanlara fena bozulmuş. Piyasanın üstündeki şalın çekilip alınmasından ve gerçeğin bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmasından tedirgin kesimleri rahatlatıyor.
Bırakın o cahilleri, onların niyeti piyasayı (siz bunu sermayeyi okuyun) dövmek. Sonra da yukarıdaki cümleleri yazıyor. Hepimiz piyasayız. Hepimiz yüksek faiz peşinde, döviz, borsa volisi peşinde koşarız. O zaman hepimiz spekülatörüz, diyor.
Nasıl bölüşülüyor?
Bunlar doğru da, beni hayrete düşüren, bir iktisatçının bunu söylerken, "hepimiz" dediği ve aralarında, "garsonları, ayakkabı boyacılarını, simitçileri" kattığı toplumda, tasarruflar denilen para-sermayenin nasıl bölüşüldüğünü hiç hatırlayamaması. Toplamı 188 milyar doları bulan bu para sermayeye kaç simitçi, garson sahip. kaç Kumcu patronu sahip, bunu sorgulamaması.
Bunun hiç mi önemi yok? Bu ülkede en varlıklı yüzde 6'lık nüfusun milli gelirin yüzde 33'üne el koymasının, piyasaların oluşumuna hiç mi etkisi yok? 70 milyonun 14 milyonu milli gelirin yüzde 55'ini alıyor olması, dolayısıyla 10 kişilik Türkiye yönetim kurulunda iki kişinin bütün kararlara, bütün süreçlere damgasını vurma gücünü elinde tutuyor olması çok mu anlamsız? Bunları bir iktisatçı bilmez mi?
Milli gelirin yüzde 33'ünün yüzde 6 tarafından kullanıldığı Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) araştırmasıdır. Bir iktisatçı bunu bilmeden analiz yapabilir mı? Banka cüzdanlarının yüzde 5'ine sahip olanlar, toplam mevduatın yüzde 70'inin sahibidirler ve bu bir Bankalar Birliği verisidir. Bir iktisatçı bunu bilmemezlikten gelebilir mi?
Borsa portföyünün yüzde 72'sine 10-evet yanlış okumadınız 10 - spekülatör hükmeder. Bu da İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) bulgusudur.
Her gün gazete köşesinden ahkam kesen bir iktisatçı bu bulgudan bihaber piyasa analizi yapabilir mi?
Kumcu nasıl bir iktisatçıdır?
Piyasalar denilen karar verme sürecine, gelir bölüşümüne hükmeden yüzde 10'luk varlıklı sınıf mı hükmeder, enflasyona karşı gücünü korumaya çalışan, sayıları yüzde 80'e, varlıkları ise gelir pastasının yüzde 20-30'unda kalan yoksullar mı?
Bu nasıl bir iktisatçıdır ki, bu servet ve gelir uçurumunu görmeden analiz yapar?
"Piyasalar iyi de birazcık sığ ve oynak" dediği zaman o kullandığı sıfatların kendi analizinin sığlığı olmadığını düşünmez mi ?
Bütün bunlara cehalet, aymazlık mı diyelim, beceriksiz bir piyasa fedailiği mi ?
Piyasalar neden gündeme geliyor, neden tartışıyoruz? Tartışıyoruz, çünkü adına "piyasa" denilen ama özü "sermaye" olan bir azınlık, kaderimize daha çok hükmediyor. Hükümetler, bu kesime "serbestlik" adına tanınmış keyfilikle baş edemiyorlar artık.
"Piyasa" isimli azınlık gemi azıya almış. Vergi vermiyor, Canı isteyince dışarı kaçıyor. Köhnemiş bir rantkeşlikte ısrar ediyor, üretimi aşındırıyor. İşsizlik, yoksulluk aldırmayıp köhne bir bencillik içinde hareket ediyor. Şimdi de savaş çığlıkları atıyor.
Kumcu, spekülasyon bu işin özünde var demeye getiriyor. Ama bizim bir azınlığın spekülasyonuna katlanmaya ne mecburiyetimiz var?
Piyasalar dayak istiyor
Evet, Ercan Kumcu doğru bir şey görmüş. Piyasalar dayak istiyor... Dayağı hak ediyor...
Bir ülkede sermaye, bu kadar diktatörleşmişse, adına piyasa dediğiniz, o borsa-faiz-döviz üçgeninin baronları medyayı bu kadar araçsallaştırmış, iktisatçıları bu kadar teslim almışlarsa, bu kadar kaprisli, tehditkar, fütursuz olmuşlarsa, kendi çıkarları için bu ülkeyi ateşe, savaşa bile sürüklüyorlarsa, o ülkede o adına piyasa denilen "diktatörleşmiş sermayeyi" dövmenin tam zamanıdır.
Evet, hatta zamanı geçmektedir. O "piyasalar" denilen illüzyona, o nazlı ve huysuz görünen zalime haddini bildirmenin tam zamanıdır...
Ve isteyen göz görür, bıçak kemiğe dayanmakta ve o kuşatma kendiliğinden oluşmaktadır...
Biz onu dövmeyelim de o bizi süründürsün, öldürsün mü?.. (NK/BB)
*Vurgular Bianet'e aittir.