“Açıkçası hükümet sözcülerinin yaptığı açıklamaların çok gerisinde bir açıklamayla karşılaştık. AKP'nin her zamanki taktiğini uyguladığını görüyoruz. Bir adım ileri iki adım geri taktiği ile karşı karşıyayız. Kamuoyu beklentisi yaratıp ‘Şimdilik bunlarla idare edin diğer adımları ilerde atarız’ diyor.”
İnsan Hakları Derneği (İHD) Başkanı Öztürk Türkdoğan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın üç ay sonunda açıkladığı “Demokratikleşme Paketi”ni bu sözlerle değerlendiriyor.
Başbakan’ın bir aydır basına çıkan, tartışılan yazılıp çizilen dışında hiçbir şey söylemediğini ifade eden Türkdoğan, “Demokratikleşme Paketi”nde barış ve çözüm sürecinin ilerlemesini sağlamak bakımından yeni bir şey olmadığını ve beklentileri karşılamaktan uzak olduğunu dile getirdi.
“Ceza mevzuatı olduğu gibi duruyor”
“Gerçek anlamda reform bu değildir. Reform yapacaksanız önce ceza mevzuatını düzelteceksiniz. Ceza mevzuatıyla ilgili hiç bir şey söylemedi. Terörle Mücadele Kanunu duruyor. Ceza Kanunu’ndaki anti demokratik hükümler duruyor.
“Cezaevlerinde adeta rehin tutulan binlerce insanla ilgili hiç bir düzenleme yok. Milletvekilleri, siyasetçiler, akademisyenler, gazeteciler, avukatlar cezaevlerinde tutulmaya devam ediliyor.
“Baraj kalkmadı, yeni barajlar önerdi”
“Siyasetin demokratikleşmesi noktasında en önemli şart seçim barajının kaldırılmasıdır ama Başbakan yeni barajlar önerdi.
“Yüzde 10 barajının karşılığına denk gelecek yeni baraj sistemleri önerdi. ‘Barajlara devam, üçlü barajdan birini tercih edin’ der gibi bir şey önerdi.
“Zaten var olan uygulamalar yasalaşıyor”
“Bugüne kadar zaten yapılan pek çok şeyin yasasını, genelgesini çıkarmaktan bahsetti. “Mesela başörtüsü zaten fiilen sorun olmaktan çıkmıştı. Yardım toplama sistemi fiilen değişmişti. Mor Gabriel Manastırı ile ilgili sorun zaten kısmen çözülmüştü.
“Yıllarca üstünde çalıştığımız ayrımcılıkla mücadele ve eşitlik kurulunun kuruluyor olması atılan tek adım. Bunda da dört yıl geç kaldılar.
“Köy isimlerinin kullanılması konusunda bölgede zaten belediyeler çok dilli belediyeciliğe geçmişti. Onunla ilgili güvence bile veremedi Başbakan. Sadece köy isimleri değişebilir dedi. Mesela bir Dersim adını kullanamadı
“Özel okullarda anadili, sembolik adım”
“Bir dil kamusal alanda kullanılmasıyla kendini var edebilir. Bugün özel okul açmak oralarda çocuk okutmak çok maliyetli işler.
“Yoksul Kürt halkı hangi parayla özel okul kuracak veya çocuklarını okula gönderecek? Binasından tutun da ders araç gereçlerine, öğretmenlerin maaşlarına kadar ciddi masraf var. Bu ancak sembolik bir adım olabilir.
“Başbakan’ın gösteriden anladığı bizimkinden farklı”
“Toplantı ve gösteri hakkı konusunda muğlak ifadeler kullandı. İzinli gösterilerden bahsederek, saat aralığını uzattıklarını söyledi.
“Başbakanın anladığı toplantı gösteriyle bizim anladığımız aynı şeyler değil. Başbakan izinli mitinglerden bahsediyor. Oysa sorun izinli mitingler değil ki. Sorun insanların gösteri hakkını izne tabi olmadan rahatça kullanmaları ile alakalıdır. Zaten anayasaya göre de insanların gösteri ve yürüyüş yapmaları için herhangi bir izin almalarına gerek yoktur.
“Esas sorun polisin gösteri hakkını kullananlara karşı takındığı tavır. Polisin müdahalesiyle ilgili, işkenceyle ilgili bir şey de diyemedi. Uluslararası yükümlülüklerin yerine getirilmesi ile ilgili bir şey yok. Kayıplar sözleşmesi yok, ceza mahkemesinin yargı yetkisinin tanınması yok, Cenevre Sözleşmeleri ek protokolleri yok.” (EKN)