Basın meslek örgütleri ve hak örgütleri, bugün Özgür Gündem önünde bir araya geldi ve “Eğer dayanışma onları bu kadar kızdırıyorsa, demek ki doğru yoldayız. Ya el ele yürüyeceğiz ya da yok edileceğiz” dedi.
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), Özgür Gazeteciler Cemiyeti (ÖGC), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), İnsan Hakları Derneği (İHD), Türk Tabipleri Birliği (TTB), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Adli Tıp Uzmanları Derneği ve HDP İstanbul İl Örgütünden temsilcileri Özgür Gündem gazetesi önünde söz alarak tutuklanan nöbetçi genel yayın yönetmenleri ve gazete ile dayanışma içinde olduklarını açıkladı.
bianet’in de aralarında bulunduğu birçok basın kuruluşunun çalışanları da basın açıklamasına destek sundu.
Açıklamayı Özgür Gündem Yazıişleri Müdürü İnan Kızılkaya okudu. “Özgür Gündem’de çalışmanın ve dayanışma içinde olmanın bedeli de her zaman ağır olmuştur, biliyoruz. Bu bedeli ödemekten biz de, bizimle dayanışma içinde olan dostlarımız da hiç kaçınmadık” diyen Kızılkaya, tutuklanan üç nöbetçi yayın yönetmenine ederken “Onlara borçluyuz şimdi ve bu borcumuzu yine gerçekleri yazarak ödeyeceğiz” dedi.
Basın açıklamasının ardından bu akşam saat 19.30’da Galatasaray’da tutuklamalara karşı yapılacak eyleme çağrı yapıldı.
Hilal Nesin ve Kardelen Fincancı da söz aldı
Tutuklanan Ahmet Nesin’in eşi Hilal Nesin ile Şebnem Korur Fincancı’nın kızı Kardelen Fincancı da eylemde söz aldı.
Hilal Nesin “Eşim sadece halkların haber alma özgürlüğünü savunduğu için içeride. Ama onu ‘terörist’ diyerek aldılar. Ben bu ülkede tek bir terörist tanıyorum” diye konuştu.
Kardelen Fincancı ise “Bu korkunç ortamda annemin de tutuklanmasıyla sonun başlangıcına geldik. Artık sıra bizde” dedi.
“Yaşasın dayanışma”
Özgür Gündem gazetesinin yaptığı basın açıklamasının tam metni şöyle:
Yaşasın Dayanışma, Saray tarafından yönlendirilen ve artık anlaşılıyor ki sipariş sistemiyle çalışan yargı, dün bir kez daha utanç verici bir kararın altına imza attı ve üç değerli dostumuzu tutukladı. Gazetemizle dayanışma için Genel Yayın Yönetmenliği nöbeti tutan Türkiye İnsan Haklan Vakfı Başkam Şebnem Korur, Gazeteci- Yazar Ahmet Aziz Nesin ve Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu şu anda cezaevinde. Bizi tanıyorsunuz. Türkiye’nin en karanlık dönemi olan 1990'da yayın hayatına başlayan gazetemiz Özgür Gündem, çeyrek asırlık yayın hayatı boyunca, muhaliflerin ve ezilenlerin sesi oldu. Ne bir adım geri attık, ne de gerçekleri yazmaktan bir an geri durduk. Bundan sonra da böyle olacak. Türkiye’nin en karanlık dönemlerinde, kadınların, gençlerin, liselilerin, çocukların, doğa savunucuların, mevsimlik işçilerin, atanamayan öğretmenlerin, her gün kepenk kapatan esnafın, Ege sularında kurban edilen Alan Kurdî'lerin, Cumartesi Anneleri'nin, Hrant Dink ve Tahir Elçi için adaleti mumla arayanların, günlerce cenazesi sokakta bekletilen Taybet Ana’nın, anasının kucağında katledilen Miray bebeğin, 153 gün sonra toprağa verilen Rozerin’in, Terolar’da DAÎŞ kamplarına karşı direnen Alevilerin, Türkiye’de yaşayan ve tüm kadim halkların sesi olan gazetemiz bundan sonra da aynı şeyleri yapmaya devam edecek. Ama Özgür Gündem’de çalışmanın ve dayanışma içinde olmanın bedeli de her zaman ağır olmuştur, biliyoruz. Bu bedeli ödemekten biz de, bizimle dayanışma içinde olan dostlarımız da hiç kaçınmadık. Bugün yaşadıklarımız ise artık biliyoruz ki, ta 2014'te Genelkurmay'la birlikte yapılan malum "çökertme planı"nın sonuçlarıdır. Açın bakın, orada belediyelere ne yapılacak, kentler nasıl yıkılıp insanlar nasıl göçertilecek, basına neler yapılacak, aynen satır satır, madde madde yazıyor. 2015 Temmuz'undan itibaren alınan savaş kararı, bu anlamda önce gerçeklerin susturulmasını gerektiriyordu ve öyle yaptılar. Yalnızca Özgür Gündem değil, Saray'a biat etmeyen herkes hedefe konuldu ve saldırı başlatıldı. "Yalnızca Erdoğan siyaset yapsın yeter" diyenler, "yalnızca bizim kirli havuzumuz olsun, yeter" noktasına vardılar ve davalar yağmur gibi yağmaya başladı. Tam da böyle bir önemli süreçte gazetemiz yeni bir dayanışma cephesi oluşturdu ve 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği süreci başlatıldı. Dayanışma her gün her kesimi içine alarak büyüdü. 50 gündür her sabah bir dostumuz aramızda oldu, neşemizi de kederimizi de paylaştı. 50 günde 52 Nöbetçi Yayın Yönetmeniyle çalıştık, huzurlarınızda hepsine şükranlarımızı sunuyor, gösterdikleri dayanışma için sevgilerimizi iletiyoruz. 52 nöbetçi yayın yönetmenimizden neredeyse hepsine bilinçli olarak soruşturmalar içildi. Dün ise her şey yeni bir aşamaya geldi ve yargı, Saray’ın siparişi üzerine Şebnem Korur Fincancı, Ahmet Nesin ve Erol Önderoğlu arkadaşlarımızı aramızdan aldı. Artık hepimiz biliyoruz. Bu yapılanların hukukla ilgisi yok. Uzun uzun hukuki değerlendirme yapmanın da anlamı yok. Bu, düpedüz siyasal bir karardır ve "Özgür Gündem'le dayanışma" eylemini cezalandırma amacını gütmektedir; açıkçasını söylemek gerekirse bu, Suruç'un yargı düzeyinden tekrarıdır. Nasıl Suruç'ta Kürt halkıyla dayanışmak isteyen insanlar özel olarak hedeflenmişse, burada da hedef alman dayanışmadır. Verilen mesaj çok nettir: Bu ülkenin aydınlarına, gazetecilerine "Gündem'e yaklaşma, yanarsın" deniliyor. Ama onlar ne kadar netse biz de o kadar netiz. Dayanışma bu kadar kızdırıyorsa on an, demek ki doğru yoldayız. Demek ki, daha fazla omuz omuza olacağız, daha fazla el ele tutuşacağız. Bu karanlıktan, bu bataklıktan başka türlü çıkmak artık mümkün değildir. Ya hep beraber, ya hiç birimiz. Ya el ele yürüyeceğiz, ya da tek tek yok edileceğiz. Artık her şey bu kadar nettir! Üç dostumuza buradan şükran ve sevgi dolu selamlarımızı gönderiyoruz. Onlara borçluyuz şimdi ve bu borcumuzu yine gerçekleri yazarak ödeyeceğiz. Gösterdiğiniz dayanışma için hepinize teşekkür ediyoruz. Size de borçluyuz, o borcumuzu da aynı yoldan ödeyeceğiz. Ape Musa'nın çocuklarım sevmeye ve onlara güvenmeye devam edin; bu güveni boşa çıkarmayacak, bir milim bile geri adım atmayacağız. Özgür Gündem |
(ÇT)