Daha önce hakkında çıkan “Selam Tevhid Terör Örgütü soruşturmasında dinleme kararını veren hakim” olduğu haberleri nedeniyle çok sayıda gazetecinin tweetinin yanı sıra haberin yayınlandığı Radikal ve Zaman haber sitelerindeki URL’lerin de engellenmesini istemiş, bu içerikler de sansürlenmişti.
Aralarında Zaman gazetesi ve Samanyolu Televizyonu Yayın Grubu’nun da olduğu kuruluşlara yönelik 14 Aralık operasyonunda Samanyolu Televizyonu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca için tutuklama kararı vermişti.
Fuat Avni mahlasıyla Twetter’de ilginç yazılar yazan kişi de 28 Mart 2015 tarihinde “Sulh Ceza Hakimi Bekir Altun, süreç boyunca Okan Özsoy'a yardım etmek için adliyedeydi. Talimat da bu yöndeydi” diye yazarak 17 – 25 Aralık operasyonlarında işlerin nasıl ve kimler tarafından yürütüldüğünü açıklıyordu.
17 – 25 aralık operasyonlarında ilk şok dalgasının atlatılmasında büyük katkıları vardı. Operasyon günü gece yarısı nöbete çağrılmış ve birçok karar bozdurulmuştu.
Havuz medyası, “17 Aralık'ta hayata geçirerek şafak baskınlarıyla binlerce kişiyi tutuklamayı planlayan paralel örgüt, Terörle Mücadele Kanunu'nun 10. Maddesi'yle yetkili Özgürlük Hâkimi Bekir Altun'un nöbetini hesap edemedi” diyerek övüyordu.
Twetter ve Youtube’de bir çok yasak kararının ve 2015'te Çağlayan Adliyesi'nde Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın rehin alınması ve öldürülmesi görüntüleri nedeniyle alınan erişim yasağının altında da aynı kişi vardı.
İktidar için birçok karara “Nöbetçi Hâkim” olarak imza atan İstanbul 1. Sulh Ceza hakimi Bekir Altun dün (20 Haziran 2016), Özgür Gündem gazetesinde “Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği” yapan üç kişiyi tutukladı.
Tutuklananlardan Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Şebnem Korur Fincancı aynı zamanda İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı öğretim üyesi, adli tıp, işkencenin saptanması ve rehabilitasyonu alanlarında, dünyaca tanınmış bir uzman ve Birleşmiş Milletler'ce işkencenin saptanmasında uluslararası standart kılavuz olarak kabul edilen İstanbul Protokolü belgesinin oluşturucularından ve eğitmenlerinden birisi.
Uluslararası alanda bir çok davaya bakan Fincancı, Bahreyn’de denizde boğulmuş olarak bulunan bir gencin işkence gördüğünü, birçok riski hatta ölümü de göze alarak ispat etmişti. Gencin ailesi, merkezi Danimarka’daki Uluslararası İşkence Rehabilitasyon Merkezi’yle (IRTC) ilişkiye geçmişlerdi. Çocuklarının kesin ölüm nedeninin belirlenmesini istiyorlardı. Fincancı turist kılığında Bahreyn’e gitmiş, gizlice aldığı doku örneklerini gümrükten geçirmeyi başararak Türkiye’ye getirmiş ve gence elektrik verildiğini tespit etmişti.
Tutuklananlardan İstanbul Üniversitesi Fransız Filolojisi Bölümü'nü bitiren Erol Önderoğlu, 1996'dan beri uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü Türkiye temsilcisi olarak çalışıyor.
1999'dan beri İPS İletişim Vakfı'nın projesi olan bianet sitesinde, Hukuki Destek Masası koordinatörü, ifade özgürlüğü editörü ve yayın yönetmeni olarak çalıştı. Halen bianet'te Medya Gözlem Raporları'nı hazırlıyor.
Tutuklanan diğer kişi ise Ahmet Nesin. Sivas’ta yakılmak istenen Aziz Nesin’in oğlu. İstanbul ve Paris’te yaşamını sürdüren Ahmet Nesin, Nesin Vakfı'nın yöneticiliğini yapıyor.
1999 yılında ÖDP’den Milletvekili aday adaylığı başvurusu yapan Ahmet Nesin sicilden dolayı seçimlere giremedi. 2015 genel seçimlerinde Antalya milletvekili aday adayı olduğu HDP’den aday gösterilmemişti.
Adaletin mevcut hukuka değil de iktidara göre biçimlendiğini ve işletildiğinin en açık göstergesi oldu bu son tutuklamalar.
Tutuklananlar üç kişiydi.
Tutuklanan/tutuklanmak istenen ise haber alma özgürlüğü, özgür gazetecilik ve özgür yayıncılıktı.
Bu ülkede çatışmaların bitirilmesini ve barışı isteyen, demokrasi isteyen, insan hak ihlallerine karşı olan her insan potansiyel “tutuklu” olarak duruyor. Tutuklamalar “ceza” statüsüne sokuldu. Ceza verilmese bile bir süre özgürlüklerini elinden alma girişimi haline geldi.
Aynı süreç daha önce barış bildirisini imzalayan akademisyenlerin başına da gelmişti. “Biz bu suça ortak olmayacağız” metnini imzalayan Yrd. Doç. Dr. Esra Mungan Boğaziçi Üniversitesi'nde, Doç. Dr. Kıvanç Ersoy ise Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde öğretim üyesi. Yrd. Doç. Dr. Muzaffer Kaya ise bildiriye imza attığı için Nişantaşı Üniversitesi'nden atılmıştı.
Can Dündar ve Erdem Gül de yaptıkları “MİT Tırları” haberi nedeniyle tutuklanmışlardı. Birçok DİHA muhabiri gazeteci de tutuklu.
Gazeteci Ruhat Aktaş ise Cizre’deki üç bodrumdan birisinde yakılarak katledilenler içerisindeydi. İMC kameramanı Refik Tekin, Cizre’de haber peşindeyken açılan ateşle yaralanmıştı.
Gazeteler ve haber alma özgürlüğü üzerindeki bu baskılar olanca hızıyla devam ediyor ve son dalgada “Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği” yapan üç kişi tutuklandı. Aynı görevi yapan elliye yakın gazeteci ve yazar soruşturma kapsamında.
Dünkü “nöbetçi” Can Dündar’a da başarılar…
TIKLAYIN - NÖBETÇİ YAYIN YÖNETMENİ CAN DÜNDAR: "İNADINA DAYANIŞMA"
Bu tutuklamalar son olmayacak elbette ancak sonunu getirebilmek için, birlik, dayanışma ve mücadele de gerekli.
Tutuklamaları kınıyor, insanım diyebilen herkesi birlik, dayanışma ve mücadele içerisinde kol kola yürümeye davet ediyorum.
Unutmayalım ki bu ülkede "resmi" anlamda dokunulmazlığı olanlar hariç, “tutuklanmasına mani bir durumu” bulunan hiç kimse yoktur… (NT/HK)