Bunlar tabi ki Türkiye'ye mahsus alaturkalıklar, sığlıklar.
OYAK, ordu mensuplarının birikimlerini değerlendiren bir anonim sermaye. Anonim de olsa son tahlilde "sermaye". Sermaye dediğiniz şey bir ilişkidir. Onun kime ya da kimlere, bir aileye mi, binlerce küçük ortağa mı, devlete mi ait olduğu önemli değildir.
Sermaye, sermaye olarak yola çıkıp kar ve birikim sağlama amacıyla harekete geçtiğinde onun OYAK mı olduğu Koç mu olduğu artık fark etmez. Hatta bir sendikanın birikimleri ile değer ve artı değer üretmeye girişilmesi halinde de, o sendikanın da olsa, "sermaye"dir, emeğin karşısında artık değer sağacak güçtür.
Marx'ın dediği gibi, "Biriktir, biriktir, Musa da, bu peygamberler de..."
Bu basit ama çok temel gerçeği unutanlar, zaman zaman sermayeyi sınıflandırıp ona ulusalcı, işbirlikçi, yeşil, kızıl gibi sıfatlar takıp o özelliklerine göre saf tutarlar.
Herkes de bilir ki, Koç Grubu Türkiye'nin, başta Amerika birleşik Devletleri (ABD) olmak üzere dış yatırımcılarla ilk ve en çok işbirliğine girmiş grubudur. Ama, mesele Tüpraş'ın özelleştirilmesine geldiğinde Koç, ulusalcı ilan edilip, özelleştirmenin Koç'ta kalmasına başta Cumhuriyet gazetesi ve İlhan Selçuk olmak üzere "ulusalcı" zevat onay verdi; bu durumu eleştiren yazarlara da köşelerini kapattı Cumhuriyet...
Oysa, Koç, Tüpraş'ta Shell ile işbirliğindeydi ve bir bütün olarak global sermaye ile en çok sarmaş dolaş bir holding.
Oyak öyle değil mi? Fransızlarla yıllardır Oyak Renault faaliyeti sürdüren, sigortacılıkta, çimentoda yabancı partnerleri olan aynı Oyak değil mi? Neden o boyutuyla Oyak'ın "işbirlikçiliği" görmezden gelinir de, banka satmasında bu yönüne hayıflanılır.
Dedik ya, tam bize göre, tam alaturkalık ve sığlık..
Oyak'ın, Zorlu, Özyeğin, Doğan, Sabancı, Doğuş v.d. holdingler gibi, bankasının tamamını veya bir kısmını yabancı ortağa satacağı beklenen bir şeydi. Bu sermayelerle bankacılık yapamazdı Oyak. Diğerleri hangi saikle sattıysalar, Oyak da o nedenle sattı. Çünkü Oyak'ın da kendi misyonunu şu cümlelerle özetlediği unutulmasın:
"OYAK, bir yandan üyelerce arzulanan hizmetleri bir şirket anlayışı içinde en üst standartlarda sağlarken, diğer yandan da üyelerine en çok nemayı sağlamaya yönelik olarak, çevre ve toplum duyarlılığı içinde, bir holding yaklaşımı çerçevesinde portföy ve iştirak yatırımları yapan, tüm faaliyetlerinde aktüeryal dengeyi öncelikle gözeten bir sosyal yardımlaşma kurumudur....
VİZYONUMUZ: Üye mutluluğunu daima göz önünde tutarak, değişim gerekliliğini benimseyip dünya ve Türkiye'deki yenilikleri yakalamak, OYAK'a olduğu kadar ülkeye de yararlı yatırımlar yapmak, OYAK'ın kaynaklarını riske sokmadan üyelere her yıl artan reel kâr dağıtmayı hedeflemektir."
Bu kadar açık ve net... Holding yaklaşımı içinde üyelere artan reel karı dağıtmak. Gereği yapılacaktır.
Bunun için gerekirse, Erdemir de satılacaktır. Satmazsa misyon ve vizyonuna aykırı hareket etmiş olacaktır Oyak.
Satılan parayla ne yapacaktır Oyak? Başka holdingler ne yapıyorsa onu. Global rekabette neye gücü yetiyorsa ona rıza gösterip oraya yönelecektir. Yeni özelleştirmelere girip gücünü orada kullanacaktır.
Erdemir'e sermaye katacaktır, belki de diğerleri gibi plaza, alışveriş merkezi yatırımları yapacaktır. Bir global sermaye gibi davranıp Türkiye dışı yatırımlara da yönelecektir.
Ama şu taahhüdünü unutmadan: "OYAK'ın kaynaklarını riske sokmadan üyelere her yıl artan reel kâr dağıtmayı hedeflemek..."
Umalım, bu satış birilerine sermaye üstüne biraz daha düşünme fırsatı versin, sermayenin vatanı, dini, imanı, rengi olup olmadığı sorusunu sordursun, düşündürtsün... (MS/EÜ)