Oysa yıllardır yaşanan çocuklara yönelik şiddet, çalışan çocuklar, suça itilmiş çocuklar gibi konulara hiç toplumsal ilgi gelişmedi; toplumsal yardım mekanizmaları oluşturulmadı.
Ancak "sokak çocuklarına", özellikle de son on yılda, toplumun ilgi duyduğunu ve bir şekilde bu çocuklara yardım etmeye çalıştığını görüyoruz. Bu yardım sokaktaki çocuğa o anda bir şeyler vermekten konuyla ilgili çalışan derneklere katkıda bulunmaya kadar çok çeşitli şekillerde olabiliyor.
Sokakta elinde mendil, kibrit ya da kalemi satmak amacıyla size yanaşan çocuğa yardım etmenin o çocukları sokakta kalmaya özendirdiği ve sayılarının da daha da arttığını burada yeri gelmişken bir kez daha belirttikten sonra toplumda yerleşmiş bir yanlış düşünceyi tartışmaya açmak istiyorum.
"Sokak çocuğu" önyargısı
Son iki yılda meydana gelen birkaç cinayet sonrası "sokak çocuklarının" hepsi yanlış bir şekilde damgalandılar: "Sokak çocuklarının hepsi tiner, bali gibi uçucu madde kullanır ve insanlara zarar verir".
Bu önyargının oluşması Pendik'te bir öğretmenin ölmesiyle gündeme girdi; daha sonra, Beyoğlu'nda gece yarısı bıçaklanan komando yüzbaşısı ile pekişti. En sonunda da İzmir'de çete halinde gezen bir grup çocuğun "Ses yapmayın, gürültü etmeyin" diye kendilerine bağıran emekli bir kadın öğretmeni öldürmeleri ile kesinleşti.
Şu anda sokakta yürüyen her hangi birine sorarsanız size sokak çocuğunu tanımlarken ""tiner çeken ve herkese saldıran bir çocuk" profili çizecektir. O çocuğu "topluma zararlı ve herkesten uzak tutulması gereken birisi" olarak size tanımlayacaktır.
Artık tinerciler ile sokakta yaşayan çocuklar tek bir profilde birleştirilmiş durumda. İkisinin aynı olduğu ve saldırganlık ile şiddeti beraberlerinde barındırdıkları düşünülüyor.
Bu çocuklar o çocuklar değil
Son 15 yılını bu çocuklarla geçirmiş, akademik ve saha çalışmalarını bu konularda yoğun olarak yürüten birisi olarak şunu söylemek istiyorum: Bu konuda çalışan herkes böylesine bir yanlışın kamuoyunda yerleşmiş bir düşünce olarak kalıplaşmış olmasından dolayı çok rahatsız.
Bütün sokakta yaşayan çocuklara tinerci diye adlandırılan ve zarar vermeye, şiddet kullanmaya eğilimli çocuklarla özdeşleştirirseniz bu çocuklara haksızlık etmenin ötesinde kurtarabilmek için yapılabilecekleri de baltalamış olursunuz.
Çünkü bu çocuklar o çocuklar değil. Evet bir kısmı bu gruba girmekte ama asıl çoğunluğu bu çocuklar oluşturmamakta.
Organize suç çeteleri yoksul çocukları kullanıyor
Konuyu biraz açarsak, tiner kullanan çocukların sayısı bugün sokakta yaşayan çocuklardan çok daha fazla. O gördüğünüz, şiddet uygulayan, insanlara madde çektikten sonra kendinden geçerek saldıran çocuklar evleri olan, aileleri bulunan çocuklar; sokak çocukları değil.
Evet, yukarıda söylediğim gibi bir kısmı sokak çocuğu ama her tinerci çocuk sokak çocuğu değil. Son yıllardaki gözlemler ve çalışmalar şunu gösteriyor ki "tiner" olarak genellenen uçucu maddelerin kullanımı her geçen gün inanılmaz bir hızla artıyor. Bu maddeleri artık sokaktaki çocuklar kullanmıyor; suç işlemek için çeteleşmiş gruplar kullanıyor.
Çoğunluğu 18 yaşın altında olan bu çocuklar kolay para kazanmak, eğlenmek, korku vermek için sokaklarda çete halinde geziyorlar ve gasp başta olmak üzere her suçun içinde yer alıyorlar.
Bunlara daha organize olan gasp çetelerini de eklemek gerekiyor. Güneydoğu'dan, Doğu'dan getirilen ve fiziksel özelliklerine bakılarak seçilen çocuklar yankesicilik ve gasp için İstanbul'da iş öğretilip çalıştırılıyorlar.
Bu çocukların çok çocuklu, fakir ailelerden olmasına özen gösteriliyor ki ailesi sonra peşine düşüp başlarını ağrıtmasın.
Bu çocuklara nasıl yankesicilik yapılacağı öğretilirken yavaş yavaş uyuşturucuya da alıştırılıyorlar ki bağımlılık gelişsin ve daha sonra o maddeyi alabilmek için kendisine söylenilen işleri yapsın.
Bu çetelerden birisi geçtiğimiz günlerde polis tarafından elebaşıları yakalanarak çökertildi ama daha gün ışığına çıkmamış başka organizasyonların bulunduğu gün gibi aşikar.
Madde bağımlılığı artıyor
Hatırlayacaksınız, geçtiğimiz aylarda bir komando yüzbaşısının öldürülmesi olayından sonra gündüz dahi insanlar soyulmaya ve çocuklar tarafından gasp edilmeye başlanmıştı. Herkes de "Sokak çocukları işi iyice azıttı. Artık cesaretlendiler ve herkesi soyuyorlar" demişti.
Gerçekten böyle miydi yoksa yukarıda anlattığım çeteler uygun ortamdan cesaretlenerek sokaktaki faaliyetlerini mi arttırmıştı?
Bu noktada peki bizim bildiğimiz o sokakta yaşayan o çocukların bu işle ilgisi yok mu sorusu aklınıza gelebilir. Tabii ki bu çocukları soyutlatabilmek mümkün değil. Sokakta yaşayan çocuklar özellikle de uçucu madde kullandıktan sonra zaman zaman bu işlere kalkışmakta ve çevrelerine zarar vermekteler.
Ama benim vurgulamaya çalıştığım nokta gerçekte bu işlere kalkışanların organize suç çeteleri olduğudur. Bu çeteler yaratılan imajdan da sonuna kadar yararlanmaya çalışmaktadırlar.
Uçucu madde kullanımının aileleri olan çocuklarda çok artmış olması da "eğer tinerli ise o çocuk sokak çocuğudur" önyargısının artık geçerli olmadığının göstermektedir.
Çocukları evlerine okullarına döndürmek gerek
Bugün sokaklarda yaşayan, sokaklarda karşılaştığımız çocuklarımızın göz ardı edilmemesi gereken bir sorun yarattıkları aşikardır. Ne biz birey olarak ne de devlet olarak görmemezlikten gelebilme lüksümüzün olmadığı bir problem yaşamaktayız.
Göçler, yoksulluk, aile planlamasının olmayışı ve her geçen gün artan nüfus. Aile içi şiddet ve istismar da katıldığında, sorun büyüyen bir kartopu gibi artarak karşımıza gelmekte.
Bu yazı olayların kökenini ve asıl aktörlerin kökenini biraz aydınlatmak ve yurttaş insiyatifimizi kaybetmemiz için yazıldı. Çünkü eğer kayıtsız kalmaya devam edersek o zaman bu çeteler artacak, sokaklara çıkamaz hale geleceğiz.
O gözümüzü kapatarak yok saydığımız sokaktaki çocukları evlerine döndüremezsek, okullara sokamazsak o zaman çetelere potansiyel elemanları ellerimizle vereceğiz. (OP/EÜ)