Barış kültürünün eğitimde nasıl ele alınacağının tartışıldığı “Barış Kültürü ve Eğitimi Çalıştayı” kitabı ilk ve ortaöğretim müfredatında barış kültürünün seçmeli ders olarak yer almasını öneriyor.
Kitabın yayımlandığı 21. Yüzyıl Eğitim ve Kültür Vakfı’ndan Avukat Gülbin Sözen, barışın çok küçük yaşlarda kazanılması gereken bir davranış biçimi olduğunu belirterek barış kültürünün okullarda hem ders olarak yer alması, hem de bütün eğitim sisteminde bu noktanın göz önünde tutularak hareket edilmesi gerektiğini söyledi.
“Bütün eğitim sisteminin de bu noktadan göz önünde tutularak hareket edilmesini istiyoruz. Bu noktada okulla ailenin işbirliğinin de çok gerekli olduğuna inanıyoruz.”
Sözen sözü edilen sistemin altının sivil toplum kuruluşlarıyla destekleyerek ve Milli Eğitim’in her aşamasındaki yetkililerle temasa geçerek doldurulacağını da anlattı.
Eğitmenlerin, öğretmenlerin de eğitilmesi gerektiğini vurguladı.
“Boğaziçi Üniversitesi’yle bir işbirliğimiz var. Bir sertifika programıyla öğretmenlere de bu konuda eğitim vermeyi düşünüyoruz.”
Çocuklara nasıl öğretiriz?
Kitaba katkıda bulunan kurumlardan biri olan Hümanist Büro’dan Avukat Seda Akço da barış ve hoşgörü anlayışına uygun eğitim ortamında, temel anlayışını bunların oluşturduğu bir eğitim almanın çocukların hakkı olduğunu vurguladı.
Barış kültürünün eğitimde nasıl ele alınacağının tartışıldığı kitaba dair sorularımızı yanıtlayan Akço kitabın bu konudaki bir çalıştayın sonucunda ortaya çıktığını hatırlattı ve kendi yaklaşımlarını anlattı.
“Barış kültürünün eğitimde nasıl ele alınabileceği, hem toplumsal hem bireysel yaşamda şiddete dayalı olmayan barışçıl yöntemlerle problemlerin çözümü nasıl öğretilebilir çocuklara diye tartışıldı.
“Eğitim kurumlarına bu anlayış nasıl aktarılabilir diye düşünülmesini sağlamak, bu programların eğitim müfredatına alınmasının sağlanması amaçlanıyordu.”
“Değiştirilecek olan biziz”
Akço Hümanist Büro’nun yaklaşımını anlatırken bu konunun çocuklara yönelik bir problem olmadığı, çocukların hakkının sağlanmasına dair bir konu olduğuna inandıklarını vurguladı.
“Bu hak Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde yazılı.
“Bu anlayışa sahip çocuklar yetiştirelim idealiyle değil de çocukların bu haklarını kullanabilmelerini sağlamak yükümlülüğümüzdür.
“Bu yükümlülüğü yerine getirmek için ne yapmalıyız diye bakmalıyız. Değiştirilecek olan aslında biziz.
“Onun için oturup bakmalıyız, eğitim ortamları buna uygun mu, eğitmenler, eğitim programları buna uygun mu diye bakıp uygun hale getirilmesi için ne yapılması gerektiğini belirlemeliyiz.
“Çünkü bir kurumun fiziksel koşulları çocuğun görüşünü ifade etmesine ya da kendini ortaya koymasına el vermiyor ise dersle çocuğa görüşlere saygıyı öğretmeye imkan yok. Yaşıyor olmaları lazım. Bu ortamın sağlanması lazım.”
Disiplin cezaları!
“Mesela, fiziksel veya duygusal şiddeti içeren disiplin uygulamalarının olduğu bir eğitim ortamında çocuğa dersle çatışmayı şiddetsiz çözme yöntemi öğretilemez.
“O nedenle biz oturup kendimize bakalım diyoruz, okulun bütün fiziksel yapısıyla, öğretmen yapısıyla, müfredatıyla acaba buna elverişli mi diye bakalım, sonra da elverişli hale getirmek için plan yapalım. Bizim önerimiz bu.”
“Barış Kültürü ve Eğitimi Çalıştayı” 21. Yüzyıl Eğitim ve Kültür Vakfı, Boğaziçi Üniversitesi Barış Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi ve Hümanist Büro’nun işbirliğiyle ortaya çıktı. (YY)