Fotoğraf: Kaos GL/Yıldız Tar
Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nden (ODTÜ) 18 öğrenci ve bir akademisyene, 10 Mayıs 2019’da kampüste düzenlenen LGBTİ+ Onur Yürüyüşü’ne katılmaları gerekçe gösterilerek açılan davanın ikinci duruşması bugün Ankara 39. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
LGBTİ+ hak savunucuları, "toplantı ve gösteri yürüyüşlerine muhalefetten" yargılanıyor.
Kaos GL'de yer alan habere göre, duruşmayı ABD, Almanya, Belçika, Hollanda, İspanya, Kanada ve Yeni Zelanda Büyükelçilikleri ile Uluslararası Af Örgütü ve Kaos GL Derneği izledi.
Emniyet, ham kayıtları göndermedi
LGBTİ+ hak savunucuları, ilk duruşmada polis şiddetini içeren ham kayıtları talep etmişti. İki duruşma arasında bu görüntülerin iletilmediği ortaya çıktı.
Hak savunucularının Avukatı Öykü Didem Aydın, şöyle dedi:
“Celse arasında da sunduğumuz üzere iki nokta önemli: Bilirkişi raporu ara karara uygun olarak hazırlanmadı. Yeni bir bilirkişi heyeti ya da aynı bilirkişi heyetine istenilenlerin daha net iletilmesini talep ediyoruz. İkinci nokta ise Emniyet’ten gelen görüntüler ilk duruşmada dosyada bulunan görüntülerle aynı. Montajsız ve ham görüntülerin tekrar istenmesini talep ediyoruz. Pek çok sanığın gözaltı anları görüntülerde yer almıyor. Bütün sanıklar bakımından gözaltı anlarının da gösterildiği montajsız kayıtları talep ediyoruz."
BM mektup yazdı
Aydın, dava dosyasında yer alan İngilizce belgelerin bilirkişi tarafından çevrilmesini talep etti, mahkemeye kendi çevirilerini, ulusal ve uluslararası norm, belge ve açıklamalar ile konu hakkındaki Yargıtay kararlarını sundu.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komiserliği’nin beş özel raportörle ODTÜ Onur Yürüyüşü davası ve Türkiye’deki LGBTİ+ haklarıyla alakalı Türkiye Cumhuriyeti’ne yazdığı mektubun Türkçeye çevrilmesini talep etti. Mektupta keyfi gözaltı ve ayrımcılıktan söz ediliyor.
"Polis gelmese öğrenciler şiddetsiz eylem yapacaktı"
Ardından tanıklar salona alındı. Tanıklar arasında yer alan ODTÜ Kimya Bölümü’nden emekli öğretim üyesi İnci Gökmen yürüyüş günü yaşananlara ilişkin tanıklığını paylaştı:
“Kimya bölümündeydim. Sesler duydum dışarı çıktım. Genelde ODTÜ’de polis bölümlere kadar girmez. Her yerde polis gördüm. Bu hiç hoş bir şey değil. Üniversitede normal hayat sürüyor. Daha önceki senelerde polisle müzakereler yapılıyordu ancak bu yıl o bile mümkün olmadı.
"Sonuçta bu şiddetsiz bir yürüyüş. Eğer polis gelmemiş olsaydı öğrenciler şiddetsiz şekilde yürüyüşlerini yapıp dağılacaklardı. Kütüphaneye gaz sıkıldı, müthiş gaz yedik. Öğrencilerin gözaltına alındığını gördük. İnşaat Mühendisliği bölümü önünde sınavına girmek üzere olan bir öğrenci dövülerek gözaltına alındı. Bu tür şiddeti onaylamıyorum. Anayasa çerçevesinde bu tür toplantıları yapabilmeliler. Polis olmasa iki saatte bitecek bir olaydı. Her taraf gaza bulandı. Polis şiddetine tanık oldum ve bundan dolayı rahatsızım.
“Üniversiteler özgür düşüncenin ve bu tarz eylemlerin yapılabildiği yerler olmalı. Çocuklarımızdan niye korkuyoruz? Polis çocuklara evinize gidin diyordu ancak çocuklarımızın evi orası. Hiçbir öğrenciyi taşkınlık yaparken de görmedim. Üniversitelere polisin çağrılmasını ben anlamıyorum ve onaylamıyorum. Ortada bir şiddet yok.
“Öğrenciler amfide toplandığında dahi polis baskı yaptı”
ODTÜ Kimya Bölümü’nden emekli öğretim üyesi Ali Gökmen de kimya bölümünün önünde yaşananları anlattı. Tanık Ali Gökmen, 2019 Onur Yürüyüşü’nde polisin kampüs içerisinde olduğunu söyledi. Gökmen tanıklığını şöyle sürdürdü:
“Bu hareketin bir şiddet hareketi olmadığını, her yıl kutlandığını, dünya çapında kutlandığını polise de ifade etmeye çalıştım. Ancak polis bayağı kararlıydı. Öğrenciler kendi aralarında forum yapmak için amfide buluştuğunda dahi polis, ‘Hadi çıksınlar, dağılsınlar’ diye baskı yaptı. Bütününe baktığım zaman şöyle görüyorum olayı: Üniversitede öğretim üyeleri, öğrenciler ve çalışanlar bir bütün olarak davranıp bir kültür oluşturmuştuk. Şiddet olmadan öğrencilerin kendilerini ifade edebildiği bir ortam oluşturmayı başardık uzun yıllar boyunca. Ancak son yıllarda polisle bu durumu bozdular.”
“Öğrencilerimiz fiziksel şiddet gördü”
ODTÜ Sosyoloji Bölümü’nden öğretim üyesi ve ODTÜ Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Topluluğu danışmanı Ayşe Saktanber ise tanıklığını şöyle aktardı:
“Polisin geleceğini duyunca hocalar olarak toplanmaya başladık. Öğrenciler barışçıl bir şekilde oturuyorlardı. İki sivil polis, öğrenciler otururken bir öğrencimizi kolundan tutup aldılar birdenbire. Bunlar çok barışçıl kuşaklar ve hiçbir şiddete başvurmuyorlar. Öğrencilere çok ciddi orantısız şiddet uygulandı.
"Çocuklar fiziksel şiddet gördüler. Kurtarabildiğimizi kurtarmaya çalıştık. Bu yaştan sonra koşturarak öğrencilerimizi kurtarmaya çalıştık. Öğrencilerimiz üçlü amfide iken polis neredeyse saldıracaktı. Panik atak geçiren öğrencilerimiz oldu. Hiçbir öğrencimiz tek bir kere dahi şiddete başvurmadı. Öğrencilerimiz şiddet gördü ve ben bu davayı anlayamıyorum. Öğrencilerimiz dururken, karşı da koymazken polis saldırdı.”
“Gitmemizi istediler ki daha fazla şiddet uygulasınlar”
Felsefe Bölümü’nden öğretim üyesi Barış Parkan polis saldırısını şöyle aktardı:
“İhtar sesi filan duymadım. Polis çok hızlı ve öfkeli şekilde öğrencilere gazla saldırdı. Ardından öğrencileri polisin duvara dayadığını, sert bir şekilde üstlerini aradığını gördüm. Hatta bir öğrencimizin ayağına tekme attılar. Polise tepki gösterince bize ‘Siz de gidin burdan’ dediler. Daha fazla şiddet uygulamak için bizim gitmemizi istediler. Üçlü Amfi’ye gitme konusunda bir noktada anlaşma sağlandı ancak polis öğrencilerin el ele yürümesine dahi izin vermedi. Çocukları tartaklayarak götürdüler. Çocukların ayaklarını hedef alarak ateş ettiler. Çok öfkeli ve sert bir hava vardı.”
Tanık beyanlarının ardından gözaltına alınan öğrencilerden Melike Balkan, “Herhangi bir buluşma dahi yokken, ihtar dahi olmadan gözaltına alındım. Polisin gelmesi ve gözaltına alınmamız çok kısa bir süre içerisinde gelişti” dedi. Yargılanan hak savunucuları polisin ihtar dahi etmeden biber gazı ve plastik mermi ile saldırdığını ifade etti.
"Türkiye’nin insan hakları karnesine ihlal olarak geçti"
LGBTİ+ hak savunucularının Avukatlarından Mahmut Şeren ise şöyle dedi:
“Kanunun gerektirdiği ön koşullar sağlanmadan yapılan bir müdahale söz konusu. Bir kişinin ayağına plastik mermi sıkarken dağılın deniliyor. Bilirkişi raporunda sanki öğrencilerin taşkınlığını yatıştırmaya çalışan öğretim görevlileri varmış gibi bir durum yaratılmış ancak tanık beyanlarından da gördüğümüz üzere bu, gerçekleri yansıtmamaktadır. Bu olay Türkiye’nin insan hakları karnesine bir ihlal olarak kaydedildi. Birleşmiş Milletler’in Evrensel Periyodik İnceleme toplantısında da Türkiye LGBTİ+ hakları konusunda eleştirildi. Biz bu davada ihlali daha fazla uzatmamak istiyoruz ve derhal beraat talep ediyoruz. Öte yandan hâlâ Emniyet’in ham görüntüleri göndermemesi kamu kaynaklarının boşa harcanması, bizim savunma hakkımızın kısıtlanması ve açıkçası Emniyet’in Mahkeme’yi ciddiye almadığını da göstermektedir.”
Av. Sevinç Kocaoğulları ise müvekkillerinin yargılanacak bir eylemi olmadığını belirterek derhal beraat talep etti.
Gözaltına alınan öğrencilerin burs ve kredileri de kesilmişti
Öte yandan Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK), 10 Mayıs’taki ODTÜ LGBTİ+ Onur Yürüyüşü’nde gözaltına alınan öğrencilerin burs ve kredilerini kesti.
KYK, Ankara İl Emniyet Müdürlüğü’nün yazısı üzerine gözaltına alınanların burs ve kredilerini kestiğini öğrencilere yolladığı mektupla bildirdi. KYK, burs ve kredilerini kestiği öğrencilerden “kurumlarına olan borçlarını” ödemelerini de talep etti.
Ara kararlar verildi
mahkeme heyeti, davayı 10 Temmuz’a erteledi.
Mahkeme; Ankara Emniyet Müdürlüğü’nden ham ve montajsız görüntülerin tekrar istenmesine, izlenmesine ve kolluk görevlilerinin ihtaratta bulunup bulunmadıkları, bunun ardından bekleyip beklemediklerinin tespiti için görüntülerin tamamının bilirkişi heyetine iletilmesine karar verdi.
Görevli polislerin dinlenmesi talebinin bilirkişi raporundan sonra değerlendirileceğini belirterek polisler hakkında mahkemenin suç duyurusunda bulunması talebine ‘kendilerinin suç duyurusunda bulunabileceği’ yanıtını verdi. (EMK)