Kaynak ve fotoğraf: Twitter/@odtulgbti
9. ODTÜ Onur Yürüyüşüne yönelik polis saldırısında gözaltına alınan 22 kişiden 18'ine ve bir akademisyene açılan davanın ilk duruşması Ankara 39'uncu Asliye Ceza Mahkemesi'nde başladı. Dava öncesinde yapılacak basın açıklaması polis tarafından engellendi. CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve HDP Milletvekili Murat Çepni de duruşmaya katılarak destek verdi. Davaya ilişkin açıklama bugün saat 17.00'da Ankara İnsan Hakları Derneği'nde yapılacak.
AB Türkiye Delegasyonu da ODTÜ LGBTİ aktivistleri de davaya gözlemci olarak katıldı. Öte yandan Euro Pride - Avrupa Onur Yürüyüşü Organizatörleri Derneği de sosyal medyadan davaya destek verdi.
No-one should face prosecution for campaigning for equality or for celebrating diversity. As the trial begins in Ankara of @ODTUnunOnuru activists, we stand in solidarity and renew our call for Turkish authorities to drop all charges. #DefendMETUPride https://t.co/6bzF07JVD3 pic.twitter.com/q4g5ruASJF
— EuroPride • EPOA (@EuroPride) November 12, 2019
Dava 12 Mart 2020 saat 09.00 tarihine ertelendi.
Duruşmada avukatlar öğrencilerin barışçıl toplanma haklarını kullandıkları ve yürüyüşe dair yasaklama kararı bulunmaması nedeniyle iddianamenin esasa geçilmeden iadesini ve sanıkların beraatini talep etti. İddianamenin iadesi talebi davanın zaten açılmış olması nedeniyle reddedildi.
"Gözaltına alınmamın hiçbir yasal temeli yok"
İlk olarak ODTÜ LGBTİ+ Dayanışması'ndan Melike İrem Balkan savunmasında şunları söyledi:
"Bizler ODTÜ'de her sene olduğu gibi bu sene de anayasal hakkımızı kullanarak barışçıl bir eylem ve yürüyüş düzenleyecekken rektörlük hocaların ve senatonun izni olmadan herhangi yasal bir sebep olmadan 9. ODTÜ Onur Yürüyüşü'nü yasakladı. Eylem başlamadan ortada herhangi bir bayrak ya da başka bir şey yokken çimlerde oturan öğrenciler gözaltına alınmakla tehdit edildi. Bizler ODTÜ Öğrencileri olarak kampüsün her yerinde bulunma ve kendimizi ifade etme hakkımız var. Gözaltına alınmamın hiçbir yasal temeli yoktur. Biz sokaklarda yürürken dik dik bakılan, polisin, ailelerimizin, toplumun yargı ve şiddetine maruz kalan, saldırıya uğrayan, taciz edilen, işten atılan, nefret cinayetleriyle katledilen LGBTİ+'larız. Hayatımızın her noktasında eril düzenin ve nefretin etkilerini hissediyoruz; bedenimize, cinsiyetimize, kimi sevebileceğimize karar vermek isteyen bir toplumla mücadele ediyoruz. Türkiye'de biber gazı, plastik mermi ve orantısız güçle karşılaşan bizler, hala gururla ve korkusuzca sokağa çıkıp her gün yeniden 'Alışın, gitmiyoruz!' diyoruz. Onur Yürüyüşü, hayatının her alanında baskıya, şiddete ve nefrete maruz kalan insanların bir araya gelme, güçlü durma, dayanışma mücadelesinin bir parçasıdır. Baskılara boyun eğmeme, nefrete gülümseyerek karşılık vermektir. Bugün burada olduğum için, Onur Yürüyüşü'nde bulunduğum için mutluyum. Onur yürüyüşü yasaklanamaz."
"Stonewall'dan Gezi'ye, ODTÜ'ye..."
ODTÜ LGBTİ+ Dayanışması'ndan Özgür Mehmet Gür ise savunmasında şunları söyledi:
Sözlerime bizi tanıtarak başlamak istiyorum."Onursuz Homolar", "Lut kavminin onursuz torunları", "sapkın lgbtiler", "şer odakları", "iblisin uşakları", "akılları bilime değil ibneliğe çalışanlar". Nefret dolu medyalarda bir arama yaparsanız ODTÜ LGBTİ+ Dayanışması böyle anılıyor. Baktılar ki var oluyorlar, yasaklara baskılara karşı hem de birlikte var oluyorlar. Bugün ODTÜ LGBTİ+ dayanışmasının var olduğu gibi. Süpürmek istediler. Bugün ODTÜ Onur Yürüyüşü'nde polisin kitleye saldırırken söylediği gibi. Bizler Stonewall'dan Gezi'ye, Gezi'den ODTÜ'ye özgürlük, eşitlik, var olma mücadelesi veren; toplumsal cinsiyet kalıplarına sığmayan LGBTİ+larız. "Yasak ne ayol!" diyerek sokaklardayız. Kitleye "Dağılıyoruz Ayol!" diye seslenmeme rağmen özgürlüğüm ve haklarım kısıtlanarak gözaltına alındım. 'Ben bugün bu salona gelirken de onurumla yürüdüm. Bizim her yürüyüşümüz onur yürüyüşüdür. Bizler Onur Yürüyüşü'nü kaybettiğimiz canlarımız için düzenliyoruz. Bugün bizimle beraber yakılarak katledilen trans kadın Hande Kader ve beni yaşatmadılar diyerek intihar eden Eylül Cansın yargılanıyor. Çünkü Onur Yürüyüşü hepimizin isyanıdır."
"Öğrencilerimi korumak için oradaydım"
Onur Yürüyüşü'nde gözaltına alınan akademisyen ise şöyle konuştu:
"Ben o gün eyleme katılmadım ancak polis şiddetiyle karşı karşıya kalan öğrencilerimin can güvenliğini korumak için oradaydım. Öğrencilere yönelmiş polis grubunun önüne şiddeti önlemek için geçtim. Daha sonrasında hakaretlere ve darpa maruz bırakılarak gözaltına alındım. Meslek onuruma aykırı bir şekilde kelepçe takıldı ve bu kısımda direnmek zorunda kaldım. ODTÜ'yü ODTÜ yapan öğrencileridir. Bugün burada haksız yere yargılanan ODTÜ öğrencileriyle birlikte olmaktan gurur duyuyorum."
Gözaltına alınan Tankut Serttaş ise "Nefrete karşı mücadele eden insanlar her zaman olmuştur. Bu mücadelenin simge etkinliklerinden biri olan Onur Yürüyüşü, LGBTİ+ varlığını, eşit yurttaşlık taleplerini vurgulayan, ayrımcılığa karşı bir yürüyüştür" dedi.
"Kelepçeli olduğum halde tekmeler devam etti"
Gözaltına alınmış başka bir öğrenci ise savunmasında şunları söyledi:
"Herhangi bir hukuksuzluk olursa bunu kaydetmek, şahit olmak için katıldım yürüyüşe. 6 aydır bursumuz kesildi, sistematik bir şiddetin kurbanıyım. Günün yarısından fazlasının geçtiği yerde polisi görünce kendimi tedirgin hissettim ve belgelemek istedim. Hiç direnme şansım olmadı; buna rağmen polisin şiddeti devam etti, ters kelepçelendim, bu haldeyken bile tekmeler devam ediyordu. Beni kurtarmaya çalışan insanların uzaklaştırıldığını duyuyordum. ODTÜ benim mahallemdi, sınavıma çalışmak için bölüm binama gitmeye çalışırken orantısız ve sebepsiz şiddeti görünce gideceğim yere ulaşamadım."
"Polis okula öğrenci dövmek amacıyla geldi"
Cem Kaya ise savunması şöyle yaptı:
"İddianamede gözaltına alındığım yer yanlıştır. Polis okula sadece öğrenci dövmek amacıyla geldiği için yer tespitinde bulunmayı düşünememiş sanırım. Olayları fotoğrafladığım gerekçesiyle eylem bitiminde evime dönerken hakaretlerle darp edilerek gözaltına alındım. O gün toplumun huzurunu bozan tek grup polislerdi."
"LGBTİ+ haklarını savunmak çok kıymetli"
Savunmaların ardından avukatlar söz aldı. Avukat Öykü Didem Aydın, LGBTİ+'ların her alanda ezildiği ve yok sayıldığı bir ülkede LGBTİ+ haklarını savunmanın çok kıymetli olduğunu belirtti ve şöyle devam etti:
"O gün uygulananlar başta gözaltına alınanların duvara dönük bekletilmesi işkencedir. İşkence yapanlar görüntülerden tespit edilip haklarında suç duyurusunda bulunulmalıdır. Hiçbir hukuki temele dayanmayan Ankara Valiliği yasağının bile kaldırılmış olmasına rağmen Verşan Kök kendisini vali sanarak Onur Yürüyüşü'nü yasaklamış ve okula açıkça polis çağırmıştır. Bu yapılan kraldan çok kralcılık oynamaktır.
"LGBTİ hakları konusunda okuyun, bilgilenin"
Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi gibi kurumlarda yapılan anlaşmalarla lgbti+ hakları korunmaktadır. Anayasa mahkemesi ve Yargıtay'ın da birçok konuda kararlarının mevcut olduğunu bildirdik. AGİT'e göre cinsel yönelim veya diğer benzer faktörlere dayalı özellik taşıyan gruplara karşı suçlar nefret suçu olarak ifade ediliyor. Maddi gerçeği araştırma yükümlülüğü kapsamında KaosGL, Pembe Hayat, Biz Antalya ve Kırmızı Şemsiye yayınlarını okuyunuz, eğer bu konularda bilgilenmediyseniz bilgileniniz.
Barışçıl toplantı eğer kamu yararını ciddi bir zarar vermiyorsa engellenemez. İşkence ve insan onuruna aykırı işlemlerden ötürü polislere suç karşı duyurusunda bulunuyor ve işlem yapmanızı istiyor ve bütün müvekkillerimizin beraatini talep ediyoruz.
Dosya kapsamında bir işkence suçu işlendiği beyan edilmiştir ve müvekkiller birbirinin maruz kaldığı işkenceye tanıktır. Polis işlediği suçu bertaraf etmek adına görüntü alanları da gözaltına almıştır. İşlenen suçlar ve darplarla alakalı bir soruşturma dosyada yoktur. Bunlar hakkında suç duyurusunda bulunuyoruz. Burada yargılanması gereken asıl polistir. Kampüse girip eğitim öğretim hayatını zedeleyip, öğrencileri ve öğretim üyelerini darp eden polislerin, bunun sebebi olan rektörün yargılanması gerekir.
ODTÜ Yönetimi sanki yaşananlar sonrası polis çağrılmış gibi davransa da aslında çok önceden polise saldırı çağrısını yapmıştır.
Kamera görüntülerinin montajlı olması sebebiyle ham halinin paylaşılmasını talep ediyoruz. Polis saldırısına karşı suç duyurusunda bulunmanızı talep ediyoruz."
Dava 12 Mart'a ertelendi
Avukatın ardından Mahkeme duruşma sırasında sanıklar ve müdafilerin beyanlarının SEGBİS kayıtlarının tutanak haline getirilmesini, Ankara Emniyet Güvenlik Şube Müdürlüğü ve foto film şube müdürlüğünden ODTÜ'de 10 Mayıs'ta gerçekleşen fiillere ait görüntülerin tamamının mahkemeye gönderilmesini ve tarafsız bilir kişiler tarafından inceleme yaptırılması talebinin değerlendirilmesini istedi.
Öte yandan ODTÜ'de 10 Mayıs'ta görev yapan kolluk kuvvetleri hakkında suç duyurusu talebi kabul edilmedi.
Dava 12 Mart 2020 saat 09.00 tarihine ertelendi.
Ne olmuştu?
10 Mayıs'ta ODTÜ Rektörlüğü'nün çağrısı üzerine üniversite kampüsüne giren polis, 9. ODTÜ LGBTİ+ Onur Yürüyüşüne biber gazı ve plastik mermi ile saldırdı. Yirmiden fazla öğrenci ve bir öğretim görevlisi gözaltına alındı ve gece geç saatlerde serbest bırakıldı.
13 Mayıs'ta, öğrenciler artık üniversite üzerinde bir hükmü kalmadığını ifade etmek amacıyla rektör için sembolik bir veda töreni düzenledi. 14 Mayıs'ta ise, kampüste gerçekleşen polis şiddetini protesto etmek amacıyla üniversitede geniş katılımlı bir boykot başladı.
Öğrencilere ve öğretim görevlilerine saldıran polis hakkında ise şu ana kadar herhangi bir işlem yapılmadı.
Gözaltına alınan öğrencilerin burs ve kredileri de kesilmişti
Öte yandan Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK), 10 Mayıs'taki ODTÜ LGBTİ+ Onur Yürüyüşü'nde gözaltına alınan öğrencilerin burs ve kredilerini kesti. KYK, Ankara İl Emniyet Müdürlüğü'nün yazısı üzerine gözaltına alınanların burs ve kredilerini kestiğini öğrencilere yolladığı mektupla bildirdi. KYK, burs ve kredilerini kestiği öğrencilerden "kurumlarına olan borçlarını" ödemelerini de talep etti. (AÖ)